"Gelir dağılımı" üretim artışı ile düzelir (yanlış politikalarla bozulur)

20 Temmuz 2000


       Türkiye'de yedi yıldır kişi başına ancak 3 bin dolar milli gelir rakamını zar zor sağlayan bir üretim gerçekleştiriyoruz. Geçen yıl üretim geriledi. Bu yıl 1998 üretimini yakalamamız zor.
       Böyle bir tabloda kişiler arası, sektörler arası, bölgeler arası gelir dağılımını düzeltmek söz konusu olamaz. Olsa olsa gelir dağılımının daha da bozulması önlenebilir.
       Üretimin artmadığı bir ekonomide gelir dağılımı ancak zenginden alınarak fakire dağıtmakla veya üretenden alınarak üretmeyen veya üretemeyene dağıtmakla sağlanabilir. Fakirlikte eşitlik sağlanır.
       Gelir dağılımında eşitlik yanlış anlamalara yol açan bir deyimdir. Bu deyim birileri kazansın, kazananın kazandıkları kazanmayanlara eşit olarak dağıtılsın şeklinde anlaşılabilir. Doğrusu "gelir dağılımında fırsat eşitliği" veya gelir dağılımında adalettir. Bunun anlamı ise, fırsat eşitliği içinde insanların daha çok üretebilmesi daha çok katma değer yaratabilmesi ve zenginleşmesidir. Gelir dağılımında fırsat eşitliğinin ve adaletin yolu sosyal demokrasiden geçer.
  

Yazının Devamı

Santral yapıyoruz gaz yok, su yok, kömür yok

19 Temmuz 2000


       Bugün 12 milyar metreküp doğalgaz tüketiyoruz. Daha fazla tüketeceğiz ama daha fazlasını bulamıyoruz.
       Bizim Hamitabat ve Silivri'deki kuyularımızdan çıkan gaz topu topu 250 milyon metreküp. Rusya'dan boru ile 7.5 milyar metreküp gaz geliyor. Cezayir'den gemilerle taşınan sıvı gazı Marmara Ereğlisi'ndeki tesiste kuru gaza dönüştürüp oradan da 4 milyar metreküp gaz elde ediyoruz.
       İşte bize yetmeyen gazın kaynağı bu.
       Geçen yıl bulabildiğimiz 12 milyar metreküp gazın 5 - 6 milyar metreküpü ile elektrik ürettik. 2 milyar metreküpünü sanayide kullandık. 300 milyon metreküpü ile gübre yaptık. Kalanı evlerde yaktık.
       Türkiye'de geçen yıl 116 milyar kilovatsaat elektrik üretildi. Bunun 46 milyar kilovatsaati fuel oil - kömür - mazot kullanan, 30 milyar kilovatsaati doğalgaz yakan santrallardan çıktı. 40 milyon kilovatsaat elektiriği de barajlardan sağladık.
       Türkiye'de doğalgaz ile üretim yapan 6 büyük santral var. Hamitabat (1.200 MW), Ambarla (1.350

Yazının Devamı

1994'ten bu yana gelir dağılımındaki değişimi bilemiyoruz

18 Temmuz 2000


       Türkiye büyük bir değişim içinde. Yıl 2000. Biz hala 1994 yılına ait gelir dağılımı rakamlarını kullanarak gelir dağılımındaki çarpıklığı tartışıyoruz.
       Bir yıl içinde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerine (yaratılan katma değere veya başka anlatımla rant, ücret, faiz ve kar toplamına) milli gelir diyoruz. Bir yıla ait milli gelir rakamının dağılımı ise "ülkenin gelir dağılımı"nı gösteriyor.
       Sayın okuyucularıma gelir dağılımının nasıl hesaplandığını anlatayım. Bir yıl içinde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerinin 100 lira olduğunu varsayalım.
       Gene varsayalım ki, ülke nüfusu 100 kişi.
       Yapacağımız şey, ülke nüfusunu en fakir çoban Ali'den en zengin fabrikatör Ali Beyefendi'ye kadar bir gelir sıralamasına koymaktır. Yüz kişiyi yukarıdan aşağıya gelir sıralamasına koyduk. Karşılarına da gelirlerini yazdık. İkinci yapacağımız iş yüz kişilik listeyi beşe ayırmak. Yirmişerlik gruplar oluşturmak. En fakir yirmilik grup... Sonra daha az fakir yirmilik grup...

Yazının Devamı

Nikah memuru "Mücteba" Bey

16 Temmuz 2000


       Nikah memuru söze başlarken, benim de kalbim küt küt atmaya başlıyor. Nikahın heyecanından değil de, "Acep memur bey neler söyleyecek, bu güzel törenin nasıl cıvığını çıkaracak" endişesinden.
       Nikah töreni kutsal, önemli bir tören. Aileler, evlenecek çiftler özenle hazırlanıyor. Nikah memuru söyleyecek söz bulamadığı için ve de bir şeyler söylemesi gerektiğini düşündüğü için ilgisiz şeyler söylüyor. İlgisiz espriler yapıyor. Nikahın ciddiyetini bozuyor.
       Geçen hafta iki nikah törenine katıldım. Farklı belediye başkanları nikah görevini üstlendi. Allah'tan bu nikahlarda korktuğum başıma gelmedi.
       Ama bu işi kendime dert edindim. Ankara'da 1950'li yıllardan 1973 yılına kadar evlenen çiftlerin çoğunun nikahını kıyan, efendiliği ile, ciddiyeti ile Ankara'nın sembolü haline gelen belediye nikah memuru Mücteba Yetişen'in ailesini aradım. 13 Şubat 1973 tarihinde vefat eden Mücteba Yetişen, nikah merasimini nasıl yapardı, neler söylerdi onları buldum. Önce Mücteba Bey'in nikah tiradını arz edeyim, sonra iki güzel nikahtan söz

Yazının Devamı

Lütfi Kırdar Salonu bir buçuk yılda yapılmıştı

15 Temmuz 2000


       Bir büyük şehir, konser salonları, tiyatro ve opera binaları, sergi binaları, kültür ve kongre merkezleriyle "büyük şehir" olur. Bunlar olmadan nüfus sayısının fazlalığı bir şehri "büyük şehir" yapmaz, "kalabalık şehir" yapar.
       Kalabalık şehir İstanbul'da "konser, tiyatro, opera, sergi binası, kongre ve kültür merkezi" etkinliklerinin tümü için kullanılan üç bina var: 1100 kişilik "Atatürk Kültür Merkezi", 1200 kişilik kapalı spor salonundan bozma "Lütfi Kırdar binası" ve de 900 kişilik "Cemal Reşit Rey" gecekondusu.
       Sayın okuyucularım, İstanbul'da Lütfi Kırdar Salonu diye bilinen, önce spor ve sergi salonu olarak yapılıp, sonra konser ve kongre salonuna dönüştürülen binanın temeli 27 Ocak 1948 tarihinde dönemin Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından atıldı. Bina 3 Haziran 1949 tarihinde hizmete açıldı. O günün kamu yöneticileri, İkinci Dünya Savaşı sonunun kısıtlı imkanlarına rağmen bu binayı yapacak parayı buldular ve binayı bir buçuk yıldan kısa sürede tamamlayıp, hizmete açtılar. O binayı hala kullanıyoruz.
       Ve

Yazının Devamı

İşçi, memur, çiftçinin vur eline, al ekmeğini

14 Temmuz 2000


       Memur maaşlarına 2000 yılı ikinci yarısı için yapılan yüzde 10'luk zam sürpriz değildir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin IMF'ye taahhüdünün ve de IMF yönetiminin onayının icabıdır.
       Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, aralık ayında IMF'ye gönderdiği mektupta ikinci yıl zammının yüzde 10'u aşmayacağı taahhüdünde bulunmuştur. 22 Haziran 2000 tarihinde bu taahhüdünü teyit etmekle kalmamış işçi ücretlerinin de "programdaki enflasyon hedefi"nin (dikkat buyurunuz gerçekleşmesinin değil, hedefinin) altında tutulacağı, maaş ve ücret sınırlamalarının 2001 ve 2002 yılında da devam edeceği sözünü vermiştir.
       Bu, memur, emekli ve işçi maaşlarının ve ücretlerinin 2001 yılında yüzde 10, 2002 yılında yüzde 5'ten fazla artırılamayacağının şimdiden ifadesidir.
       Memurlarımız, emeklilerimiz, işçilerimiz bunları şimdiden bilsin ki, ikide bir maaş ve ücret artırımı ümidi ile sokaklara dökülüp perişan olmasın! Sokaklara dökülmek neye yarar? Sendikaların çoğu "sarı sendika" olmuş ve de işçiye karşı olan düzenin içinde yerini almış. Memurun sendikası

Yazının Devamı

DİE ve İTO'dan İstanbul için farklı enflasyon rakamı

13 Temmuz 2000


       Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) haziran ayı toptan eşya fiyatları artış oranı yüzde 0.3, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ise, yüzde 2.3 olarak açıkladı.
       DİE, İstanbul tüketici fiyatları endeksinin haziran ayında yüzde 1.2 oranında arttığını açıklarken, İTO İstanbul ili ücretliler geçinme endeksindeki artışı yüzde 1.6 olarak belirledi.
       Altı aylık değişim rakamlarına göre DİE'nin enflasyonu İTO'nun enflasyonunun altında bir seyir içine girdi.
       Endeks sayılarındaki (enflasyon hesabındaki) bu eğilimi değerlendiren ve 6 Temmuz Perşembe günü bu sütunda yayınlanan yazıda "bu yıl ne oldu ise, (endeks maddeleri ve ağırlıkları değişmediği halde) eğilim değişti ve DİE enflasyonu, İTO enflasyonunun altında seyretmeye başladı" şeklinde bir tereddüt ifadesi yer aldı.
       DİE'nin bilim namus ve ahlak anlayışına önem veren uzmanları bu ifadeden "haklı olarak" alınmışlar. Üzüntülerini duyurmak için gönderdikleri yazıda iki endeks arasındaki farkı şöyle açıklıyorlar:
      

Yazının Devamı

"South Seas Buble Companies"

12 Temmuz 2000


       South Seas Buble Companies bir "borsacı" deyimidir. Türkçesi "Güney denizlerinin köpük şirketleri"dir. Okuyana bir anlam ifade etmez ama, bilene çok şey ifade eder. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, yirminci yüzyılın başlarında "parlak gelecek" vaadi ile halkın parasını toplayıp "hokus - pokus" yok olan uyduruk şirketler için kullanılan bir deyimdir.
       Türkiye'de şu günlerde yeni bir moda başladı. Borsa ölünce, "önüne gelen halka hisse senedi arz edip" para toplamaya başladı. Saf ve bakir halkımız "gaza gelip" halka hisse senedi arz eden "her kuruluşun" kapısında kuyruğa giriyor. "Alan kazanıyor" havası pompalanıyor. Halka arzdan kim ne kadar hisse senedi satın alırsa alsın, üç gün sonra borsada satıp kazancını cebine koyacağı sanılıyor. Piyasa ekonomisinin ustası Ege Cansen 19 Nisan 2000 tarihinde "halka açılarak para kazanma" yarışının tehlikelerini Hürriyet gazetesindeki "Oyunun Kuralı" sütununda güzel güzel anlatmıştı. Ben bilgisinden bolca yararlandığım Ege Cansen'in uyarılarını sayın okuyucularıma özetleyeceğim.
       (1) Bir işadamının, bir şirketin kar

Yazının Devamı