Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı sermayeli HSBC isimli bankanın liderliğinde yedisi İslam bankacılığı yapan yabancı finans grubu olmak üzere toplam on bankadan oluşan bir konsorsiyum, Atatürk Havaalanı'nın yapımcısı Tepe - Akfen - Vie Yatırım ve İşletme (TAV) grubuna İslami esaslara dayalı 60 milyon dolar kredi veriyor.
İslami bankacılık kurallarına uygun olarak, (bir malın peşin alındıktan sonra üzerine kar konularak vadeli satılması demek olan) "murabaha" esasına dayalı biçimde düzenlenen bu kredi anlaşması çerçevesinde Türkiye'ye gelecek kredi 26 ay vadeli olacak ve İstanbul'da Atatürk Havaalanı'nın ek bölümünün ve özellikle otel bölümünün yapımında kullanılacak.
Bu işlemin ilginç yanları (1) Yabancı ortaklı bir Türk inşaat grubunun, (2) Türkiye'de faaliyet gösteren bir yabancı sermayeli banka aracılığıyla, (3) İslam bankacılığı yapan yerli ve yabancı gruplardan, (4) İslam bankacılığı esaslarına uygun "murabaha" sistemi çerçevesinde, (5) ABD doları - yabancı para - kredisi kullanmasıdır.
Alan memnun, veren memnun ki, konjonktürün şu döneminde 60 milyon dolarlık kredi bağlantısı yapıldı. (1) Alan neden memnun? Çünkü Türkiye'nin kredi riski nedeniyle dışarıdan kredi bulmak hem zor ve hem pahalı. Dışarıda döviz kredisi faizi yüzde 3 - yüzde 4 iken, Türkiye'ye verilecek kredilerde bu faiz oranının üzerine 10 puan veya 15 puan risk primi bindiriliyor. İslam bankacılığı yapan kuruluşların kredileri daha hesaplı. Çünkü kar ve zarar ile dolaylı biçimde ilişki kuruluyor. (2) Veren neden memnun? Çünkü kredi ile yapılacak iş döviz getirisi olan bir yatırım. Hem yolcu trafiğinden hem otelden gelir sağlanacak. Bununla hem anapara hem faizi zamanında ödenebilecek.
İslam bankacılığı yapan kuruluşların 3 farklı kredileme şekli var:
(1) Mudarabe:
Bir tarafın para, diğer tarafın ise emeğini koyarak ortak bir ticari faaliyet yapılmasına mudarabe denir. Emek - sermaye ortaklığıdır. Zarar edilirse para koyan parasını, emek koyan ise zaman ve emeğini kaybetmiş olur. Bugünkü İslam bankacılığında çok kullanılır.
(2) Müşareke:
İki tarafın ortaklık kurmasına müşareke denir. Sermaye sahibi ve emek sahibi işi birlikte kurar, geliştirir. Sermaye sahibi işin gerçekleştirilmesi aşamasında söz sahibi olur. Emek sahibi de bir miktar sermaye koyar. İşletmenin başındaki kişi yönetime katkısından dolayı bir pay alır ve geri kalan kar sermayenin oranına göre dağıtılır. Eğer zarar olursa sermayeye göre önceden kararlaştırılan şekilde bölüştürülür.
(3) Murabaha:
Alış fiyatı veya maliyet üzerine bir miktar kar ilavesiyle yapılan satış muamelesi murabahadır. İslam hukukunda murabahalı satış akdi güven esasına dayalı akitlerdendir. Bu tür akitlerde alıcı, satıcının beyanının doğruluğuna itimat ve akdi buna bina eder.
Murabaha işlemi için alış fiyatı veya maliyetin belli olması gerekmektedir. Murabahalı satışta müşterinin malın ilk fiyatını veya maliyeti bilmesi akdin sıhhat şartıdır.
Kar miktarı belli olmalıdır. İslam hukuku, alışverişlerde belli bir kar sınırı koymamıştır. Bundan dolayı alış fiyatı veya maliyet üzerine eklenen kar miktarının müşteri tarafından bilinmesi gerekir. Çünkü kar, satış bedelinin bir kısmını teşkil etmektedir.
İlk bedel misliyyattan olmalıdır. Çarşı - pazarda benzeri bulunabilen, birimler arasında tüccarın ve muamele yapanların hoş görecekleri kadar az fark bulunan mallar misli mallardır. Ölçü, tartı ve sayı ile muamele gören mallar bu sınıfa girer!
Bu çerçevede Atatürk Havaalanı'nı inşa eden grubun bundan böyle "murabaha" şartlarına uygun çalışmak zorunda olduğu anlaşılıyor. Demek ki grup, 60 milyon dolar krediyi malzemeyi peşin almakta kullanacak.
Peşin alınan malzemenin üzerine belli oranda kar ekleyecek. Böylece ortaya çıkan rakam da 26 ay vade ile "İslam bankacılığı şartlarına uygun biçimde" parayı verenlere geri ödenecek.