Ekim ayından geriye son bir yılda birikimini bankalarda mevduat hesabında tutanların faiz getirisi olmamış. Tersine enflasyon bankanın faizini yedikten sonra birikimleri yüzde 2.59 oranında erimiş.
Ayşe Hanım Teyzem bu haberi gazetelerde okumuş. Çatkapı karşıma dikildi: ”Evladım, ben eskiden faiz gelirini, emekli maaşıma yama yapmaya alışmıştım. Faiz her gün aşağıya indi. Bu durumda üç kuruş birikimimi nereye koyayım ki, enflasyon karşısında erimesin? Altın mı alayım, dolar mı alayım? Ne yapayım?” diyor.
Ayşe Hanım Teyzem’e tavsiyede bulunabilmek için TÜİK’in (devletin istatistik kurumunun) her ay yayınladığı “Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları”nı gösteren bültenindeki bilgileri inceledim.
TÜİK, 2011 yılı ekim ayındaki faizleri, endeksleri, fiyatları 2012 Ekim ayındakilerle karşılaştırıyor. Bu değişimden enflasyonun (TÜFE) etkisini ayıklıyor. Net (reel) değişim oranını belirliyor.
Tasarruflar eriyor
Önce ekimden ekime yıllık değişim hesaplanıyor. Bir de ekimden ekime 12 aylık sürede faizlerde, endekslerde ve fiyatlarda ortalama değişim var. Bu daha da önemli. Çünkü herkes parasını illa da ekim ayında bir yere bağlamıyor. İlla da bir yıllık bağlamıyor. Acaba ortalama değişim nedir?
Devletimizin rakamlarına göre mevduata parasını bağlayanların yıllık ortalama kaybı yüzde 2.59 oranında. Faiz oranlarını ekimden ekime karşılaştıranlar için kayıp oranı yüzde 0.68 olmuş.
İMKB 100 endeksine göre borsa, ekimden ekime yüzde 11.37 kazandırmış görünüyor ama, yıllık ortalama yüzde 12.81 oranında reel kayıp söz konusu.
Birikimini altına bağlayanlar için ekim-ekim reel kayıp yüzde 4.10 oranında. Fakat yıllık ortalamada yüzde 11.16 kazanç söz konusu.
Dolar ekim-ekim ayları fiyatına göre yüzde 8.82 kaybettirmiş ama yıllık ortalamada yüzde 1.94 oranında reel getirisi var.
Ayşe Hanım Teyzem’e bunları anlattım. “Uzun hikaye istemez. Bugün üç kuruş paramı erimemesi için ne yapayım? Mevduata mı, dolara mı, altına mı bağlayayım?” dedi.
Birikim yerine harcama artıyor
Anlattım: ”Bankaların üç aylık mevduat faizi yüzde 8 dolayında. Vergiden sonra neti yüzde 6.8 eder. Enflasyon önümüzdeki 3 ayda yüzde 7 olur ise, reel faiz sıfıra düşer. Hazine bonosunun net getirisi yüzde 6’nın altında. Döviz girişi hızlandı. Merkez Bankası dolar fiyatının artmasını istemiyor. Dövize para bağlamanın güvencesi yok. Aynı şey altın için söylenebilir. Küçük yatırımcı borsada yatırım yapamaz.”
Ayşe Hanım Teyzem patladı: “Anladım, sen diyorsun ki, bundan sonra sakın tasarruf etmeye kalkma, eski tasarruflarını da afiyet ile ye... Çünkü nereye yatırsan eriyecek...” Ve de kapıyı çarptı gitti.
Ayşe Hanım Teyzem gidince 2012 Yılı Programı’nı açtım. Baktım ki, bir zamanlar yüzde 22’lerde olan yurtiçi tasarruf oranı milli gelirin yüzde 15’inin altına inmiş. Özel sektör ve kamunun toplam tasarruf açığının milli gelire oranı 4.5+2.3= 6.8 olmuş. Bu açık kadar dışarıdan para bulmaz isek ekonominin çarkı dönmeyecek...
Faiz artışını isteyen yok ama, durum ortada... Ayşe Hanım Teyzem’in üç kuruşluk birikimi durduğu yerde erirken ona nasıl, “Daha fazla tasarruf et, tasarrufunu harcama“ diyeceğiz?