Çeltiksuyu Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nun betonları altında can veren öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz "kader kurbanı" mı, yoksa "çarpık sistem"in kurbanı mı?
Bingöl'dün deprem kuşağında olduğunu orada yaşayanlar da yaşamayanlar da biliyor. Büyük bir depremde yıkılıp yeniden yapılan bir yerleşim bölgesi. Okul binasının projesi, yer seçimi, ihalesi "Deprem Yönetmeliği" yürürlüğe girdikten sonra yapılmış. İnşaatı Bayındırlık Bakanlığı İl Müdürlüğü'nün mühendisleri denetlemiş.
Bu tabloda, deprem bölgesinde iki yıl önce kullanımına başlanan 600 öğrenci kapasiteli bir okulun bütünüyle çökmesinin tek suçlusu müteahhit olamaz... Projeyi ve yer seçimini yapanların, inşaatı denetleme sorumluluğunu taşıyanların suçu daha da büyüktür. Eğer müteahhit eksik malzeme kullandı veya yanlış yaptı ise bunu, denetimden sorumlu mühendislerin belirlemesi, binaya iskan izninin verilmemesi gerekirdi. Bizim mühendislerimiz genelde hiçbir sorumluluğu üstlenmezler. Bolca eleştiri yaparlar... Halbuki gecekondular ve kaçak yapılar dışında her projenin temelinden iskanına çok sayıda mimarın ve mühendisin imzası ve de sorumluluğu vardır. Bu çirkin şehirleşme ve bu çirkin yapılaşma mimar ve mühendis imzalarıyla ortaya çıktı. Bir genelleme ile bütün mimar ve mühendisler suçlanamaz ama, mimar ve mühendis kuruluşlarının bu gerçeği tartışmaya açarak, özeleştiri ile kendi içlerinde bir düzenlemeye yönelmeleri zorunludur.
Beton kirlenmesi gözü rahatsız ediyor, huzuru bozuyor. Fakat daha önemlisi şu: Tehlikeli yapılaşma deprem kuşağındaki bu ülkede devamlı olarak can alıyor.
Ben Bingöl'e en son geçen yılın ağustos ayında gittim. Çarpık ve tehlikeli yapılaşma gözle görülüyordu. İnsanlar depremi unutmuş, bomboş arazi varken binalara kat çıkma yarışına girmişti.
Bingöl'ün nüfusu 250 bin dolayında. DİE'nin tespitlerine göre 30 bin dolayında hane var. 25 bin dolayındaki hanenin geçim kaynağı tarım veya hayvancılık. 20 bin hane tarımla, 5 bin hane hayvancılıkla uğraşıyor. Tüm ilde SSK'ya kayıtlı çalışan sayısı 100 bin dolayında. Tarımda ana uğraşı buğday üretimi ve meyvecilik. Elma ve ceviz ağacı bol. 40 bin dolayında kovandan bal alınıyor. 75 bin dolayında büyük, 600 bin dolayında küçükbaş hayvan varlığı var. İlde 500 dolayında okulda 2 bin dolayındaki öğretmen, 40 bin dolayındaki öğrenciyi yetiştirmeye çalışıyor...
Bu şanssız ilimizi Kemalettin Kamu hayranları şairin "Bingöl Çobanları" isimli şiiri ile hatırlar: "Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına / Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!" diye biten bu şiirinde Kemalettin Kamu, Bingöl'de hayvancılık yapanların hayatını anlatır. "Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum / Bu dağların en eski aşinasıdır soyum / Bekçileri gibiyiz ebenced buraların / Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların... Okuma yok yazma yok, bilmeyiz eski, yeni / Kuzular bize söyler yılların geçtiğini..."
Okuması yazması olmayan Bingöllü çoban, çocuğunu okutmak için, devletin yatılı ilköğretim bölge okuluna gönderiyor. Çocuğu okuyacak diye sevinirken, bozuk sistem çobanın devlete emanet ettiği çocuğunu yıkılan okulun duvarları altında eziyor... Şimdi biz buna gene "kör talih" mi diyeceğiz?