Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eylül ayında fiyatlar aylık yüzde 1.03 arttı. 2012 Eylül ayında “Tüketici Fiyatları”, 2011 Eylül ayı fiyatlarının yüzde 9.19 üzerine çıktı.
İşte biz buna bakarak enflasyon yüzde 9.19 diyoruz.
Bu hesap, “iki üç ayda”ki, eylül-ekim aylarındaki fiyatların farkını gösteriyor. Tüketici için önemli olan 2011 Eylül’ünden başlayarak 2012 Eylül’üne kadarki 12 aylık dönemdeki ortalama fiyat artışları (enflasyon oranı) dır. Buna “12 aylık ortalamaya göre enflasyon oranı” deniliyor. Bu oran, 2012 Eylül ayında yüzde 9.53 oldu.
2012 yılının kalan 3 ayında enflasyon ne olacak? KDV ve ÖTV artırımları, benzin, mazot, doğalgaz, elektrik zamları ekim ayından itibaren fiyatlara yansıyacak.
En iyimser tahmin ile ekim ayında fiyatlar yüzde 2, diğer iki ayda yüzde 1+1 oranlarında artsa, yılsonu enflasyonu yüzde 7.5-8.0 olur.
Fakat tüketici enflasyondan en az yüzde 9.0 oranında etkilenir. Çünkü 12 aylık ortalama fiyat artışı yüzde 9.0’dan aşağıya düşmez. Halk için önem taşıyan gerçek enflasyon da budur.
Bu iki oran yılsonunda neden farklılık gösterir? Çünkü aylık enflasyon hesabı bir önceki yılın aynı ayındaki fiyat artışına göre hesaplanıyor. 2011 yılının ekim ayında aylık TÜFE artışı yüzde 3.27, kasım ayında yüzde 1.75 idi. Geçen yılın son üç ayındaki bu yüksek artış oranları “bir önceki yılın aynı ayına göre hesaplanan TÜFE-enflasyon” oranlarının göreceli olarak düşük çıkmasına yol açacak.
Merkez Bankası yetkilileri buna güvenerek, yılın son 3 ayında enflasyon oranının gerileme göstereceğini tekrarlıyordu. Bu durumda enflasyon Merkez Bankası’nın hedefinin yüzde 50 üzerine çıkacağa benziyor.

Haberin Devamı

Nobelli Prof: Emlak balonuna dikkat edin

Yapı Kredi Bankacılık Akademisi her yıl ünlü bir iktisatçıyı Türkiye’ye davet ederek konuşma yaptırıyor. Akademi’nin bu yılki toplantısı için 2010 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan Prof. Peter Diamond çağırıldı.
Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Faik Açıkalın, profesörün akademide yapacağı konuşmadan önce, akademisyenler ile gazetecileri bir masa etrafında toplayarak, profesör ile sohbet etmeleri imkanını yarattı.
Prof. Diamond, krizin ABD’deki emlak balonundan ateşlenmesine önem veriyor. Ve her fırsatta finansal genişlemenin yarattığı balonların ve özellikle emlak balonunun tehlikesini vurguluyor.
“Türkiye’de de benzer bir konut balonu var mı şeklinde spekülasyonlar var. Benim bununla ilgili böyle bir risk var mı şeklinde şahsi bir görüşüm yok. Ama bu tabii ki herkesin gözünün üzerinde olması gereken bir konu” diyor. Emlak balonuna bağlı olarak bozulan dengelerin uzun süre düzelememesini, “balon yapan gayrimenkulun, kriz çıktığında değerinin altında bile olsa paraya dönüştürülememesine” bağlıyor.
Gerçekçi olalım, alt gelir grubuna yönelik konut sektöründe değil ama, orta ve üst gelir grubuna yönelik konut sektörü ile ticari yapılarda ve AVM’lerde balon riski var. Son zamanlarda biriken stoklar, takipteki banka kredilerinde inşaat kredileri riskinin öne çıkması hiç de hoş olmayan göstergelerdir.
Girişimciler “gözü kapalı-riski görmeden-veya riskten korkmadan” stoğu büyütmeyi sürdürüyor. İyi de... Bunun sonunda Nobelli profesörün dediği gibi faturayı ödeyecek olan önce bankalar, sonra halktır.