Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gazcılar yenildi. Frenciler galip geldi. Dün açıklanan 2013-2015 Orta Vadeli Program, ekonomide fren programıdır. 2012’de yüzde 4 büyüyecektik. Onu bile beceremedik. Yüzde 3.2 büyüyeceğiz. 2013’te 2012 hedefini (inşallah) tutturacağız. Yüzde 4.0 büyüyeceğiz. Daha sonra Allah kısmet ederse 2014’te ve 2015’te yüzde 5 büyürüz. Daha sonrası için ise “Allah Kerim”...
Daha önceleri bizim büyüklerimiz, “Bu ülke yüzde 7’den az büyümemeli” diyerek bizi şartlandırmışlardı. Şimdi ise, “Çok büyüme hiç de iyi değildir. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Ne kadar ekmek, o kadar köfte” diyorlar. Döndük dolaştık, “Bir lokma, bir hırka”ya razı olur duruma geldik.
Aile başı 3 çocuk ile yıllık nüfus artışımız yüzde 1.5’lerde dolanmaya başlamışken, yıllık yüzde 3-4 oranında büyüme, net olarak kişi başı milli gelirde yüzde 2 dolayında bir artışa imkan verir. Bu durumda da biz kişi başı 10 bin dolar gelir tuzağından kurtulamayız. Kişi başına milli geliri 30-40 bin dolarda dolanan ülkelerle aramızdaki uçurumu kapatamayız.
Sakın ha... Ama onlar bizden daha yavaş büyüyor... “Onların büyüme hızları yüzde 2-3 oranında” diyenlere aldanmayınız. Onlar kişi başı geliri 30-40 bin dolara ulaştırdıktan sonra “nefes alıyor”... Büyümeseler de olur. Sanayileşme tamam, insani gelişme tamam, refaha ulaşmışlar.

Ayşe Teyzem’e zam çok
Gerçekçi olalım... 2012’deki yüzde 3.2’nin üzerine, 2013’te yüzde 4, daha sonra 2 yıl yüzde 5’er büyüme, ayağın 4 yıl boyunca frenden çekilmemesi demektir. Büyüme olmayınca devletin ve özel sektördeki yatırımcının, üreticinin geliri de artmaz. Devletin ve özel kesimdeki yatırımcının ve girişimcinin geliri artmayınca:
* Çalışanların, emeklilerin, dul ve yetimlerin maaş ve ücretleri enflasyondan daha fazla artırılamaz.
* İç piyasa canlanamaz. İç piyasa canlanamayınca çiftçinin, esnafın, yatırımcının, üreticinin sorunları ve yakınmaları artar.
* Büyümesi yavaşlayan bir ekonomide devlet görevlerini yerine getirmek için para bulmakta zorlanır. Bunun sonucu olarak vergileri artırmaya mecbur olur.
* Yavaşlayan bir ekonomide talep enflasyonu sorunu olmaz ama, maliyet enflasyonu canavarlaşır. Ayşe Teyzem’in filesine her gün zam gelir.
* Geliri artmayan dar ve sabit gelirli kesim, zamlardan büyük ölçüde etkilenir. Sıkıntı çeker.
Frenin alternatifi gaz değil
Sanılmasın ki frenin alternatifi gazdır. Sanılmasın ki ekonomiye gazı verdin mi her şey düzelir.

Gazcılar ne diyor?
* Merkez Bankası faizi indirsin.
* Bankalar kredi musluğunu açsın.
Beklenen, tüketicinin ucuz ucuz bolca borçlanarak tüketim yapması ve böylece piyasanın canlanmasıdır. İyi de (1) Kolay kolay borçlananlar borçlarını nasıl öder? (2) Mevcut yapıda, ithalat bağımlısı üretimin ve ithale dayalı tüketimin döviz ihtiyacı nasıl karşılanır?
Bu tür bir gazlama kısa sürede hem tüketiciyi, hem devleti batırır.

Mecburiyetten...
Büyümeyi kim istemez? Hele hele seçim dönemi öncesi hükümet mecbur kalmasa büyümeyi frenler mi? Nedir mecburiyet?
* Hızlı büyümek, üretimin artmasına bağlı. Üretimin artması talebin artmasına bağlı. Talep iç talep ile dış talep (ihracat) toplamından oluşuyor. Talep yok ise boş yere stoğa mal üretilmez.
* İç talepte (1) Halkın satın alma gücü sınırlı. İç talebi artırmak için, öncelikle maaş ve ücretlere zam yapmak gerekir. Hükümet zam yapsa bütçe açık verir. Özel sektör zam yapsa maliyetler artar, rekabet şansı yok olur. (2) Halka ucuz ve bol kredi dağıtılsa, halk kaldıramayacağı borç yükü altına girer. (3) İç talep canlanınca yerli üretimdeki ithal girdi talebi ve ithal mal talebi de büyür. Döviz açığı sorunu başa bela olur.
* Dış talep (ihracat) ilişkide olduğumuz ülkelerdeki insanların taleplerine bağlı. Kriz nedeniyle başka ülkelerdeki insanlar daha az tüketiyor. İhracatı artırmak kolay değil.
İşte bu tabloda Sayın Babacan “mecburen-mecburiyetten” büyüme hızını düşük tutuyor.
Bu tabloda, (mevcut ekonomik yapıda ve mevcut ekonomi politikaları ile) büyüme hızı ancak, (1) Tüketiciyi ucuz ve bol krediye boğmakla (2) İthalat kapısını sonuna kadar açmakla, (3) Döviz kurunu bugünkü çizgide tutmakla sağlanabilir.

Bir çıkış yolu var...
Büyüme, milli gelir artışı demek, yatırım ve üretim ve de istihdam artışı demektir. Gelir artınca devlet halkına daha iyi hizmet verir. Üretim artınca insanların geliri de artar. Yaşam şartları düzelir.
Biz neden büyümeyi hızlandıramıyoruz?
(1) TL kaynağımız yetersiz. Vergi sistemini kökten değiştiremedik.
(2) Döviz bulamıyoruz. Çünkü, üretim yapımız çarpık. Katma değer ve döviz yaratamıyoruz. Üretimimiz ve tüketimimiz döviz bağımlısı durumda.
İşte sizlere çözüm:
(1) Aspirin tedbirlerle yılları geçirirsiniz:
TL bulmak için maaşları, ücretleri kısarsınız, KDV’yi, ÖTV’yi artırırsınız. Döviz bulmak için üretimi, tüketimi, ithalatı frenlersiniz. Ama TL ve döviz kıtlığı devam eder. Birbiri adına düşük büyümeye razı olursunuz.
(2) Kökten çözüme yönelirsiniz:
(a) Öncelikle vergi yapısını kökten değiştirir, vergiyi tabana yayar, “kayıt dışı” derdini yok edersiniz. TL sorunu çözülür.
(b) Uzun vadeli gerçekçi döviz kuru politikası ve bilinçli teşvik politikası ile tarımda ve sanayide üretimin döviz bağımlılığını azaltır, üretimi döviz yaratan hale getirirsiniz. Döviz sorununuz çözülür.
İşte 2 formül. Seç seç al... Birinci formül ile kısır döngüden çıkılamaz. Büyümeye geçilemez. Bir yıl “es-kaza” büyüme sınırı aşılır ise, ardından “peş peşe” fren gelir. İkinci formül çıkış yoludur. Bu formül benimsendiğinde bir iki yıl (yeniden yapılanma döneminde) büyüme yavaş gittikten sonra birden hızlanır.