Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gelir ya tüketilir ya biriktirilir. Birikim veya tasarruf denilen şey "geciktirilmiş tüketim"dir.
Türkiye'de oluşan milli gelirin yaklaşık yüzde 80'ini tüketiriz. Yüzde 20'si tasarrufa ve oradan da yatırıma gider.
Tüketilen milli gelirin yüzde 10'unu kamu sektörü maaş, ücret ve diğer cari harcamalarda kullanır.
Milli gelirin yüzde 70 dolayındaki kısmı da halkımızın "özel tüketim harcamaları"dır. Halkımız bununla gıda, dayanıklı tüketim malları, eşya alır. Diğer ihtiyaçlarını karşılar.
Ülkede ekonomi iki şekilde durur: Ya ülkenin milli geliri düşer. Ülke önceki yıllara göre fakirleşir. Tüketim ve yatırıma gidecek para azalır.
Ya da halk tüketimini kısar. Tüketimin kısılması ile artan tasarruflar da yatırıma gitmez ise piyasa durur.
Bu anlattıklarım ekonomiye yabancı olanların aklını karıştırabilir. "Ülkenin kalkınması tasarrufa bağlıdır" şeklinde oluşan kanaata ters düşmüş görüntüsü verebilir. Bunun aslı şudur:
Belli bir dönem tüketim ertelenir (tasarruf artırılır) ise ve de şekilde oluşan fonların tamamı akılcı biçimde üretken yatırımlara ve üretime yönlendirilir ise, bu yoldan sağlanacak üretim artışı gelir yaratır. Artan gelir, tüketimini erteleyen halka refah ödülü olarak geri döner.
Bugün Türkiye'de olanlar normal değil. Halk tüketimi kıstı. Tasarrufu artırdı. Ama tasarrufa giden para yatırıma ve üretime dönüşmediğinden, ekonomi giderek küçülmeye, daralmaya başladı.
Yüksek faizin cazibesinde halk parasının bir bölümünü mevduata, repoya bağlıyor. Diğer bölümünü ise marka, dolara yatırıyor. Yüksek faizin baskısı altında ezilen müteşebbis bu tasarrufu yatırıma ve üretime dönüştüremiyor.
Sonuç olarak alışveriş durdu. Borcu olan ödemiyor. Gayrimenkul satılmıyor. Otomobil satılmıyor. İş arayan iş bulamıyor. Piyasanın ve insanların morali yok.
İşin kötü yanı şu: Eskiden böyle iniş dönemlerinde insanların bir ümidi olurdu. "Bayram sonu, seçim sonu işler açılır... Seçimi bizim parti kazanırsa, her şey düzelir... IMF'ciler yeşil ışık yakınca dertler biter..." şeklinde iyimser bekleyişler vardı. Şimdi yok.
Var mı bir bilen, işlerin ne zaman açılacağını, gayrimenkul ve otomotiv satışlarının ne zaman normale döneceğini; genel bekleyiş enflasyonun düşmeye devam edeceği şeklinde. Yıllardır enflasyonun düşmesini isteyenler, ekonominin düze çıkmasını bekleyenler idi. İşin ters yanı şu: "Enflasyon düşüyor, ekonomi daha da batağa giriyor." İster misiniz şimdi de "Enflasyon patlayacaksa patlasın... Yoksa bu ekonomi yok olacak" feryatlarının başlamasını?