Avrupa’nın anlaması gereken: NATO artık müzelik oldu. Bunu (onu kuran) Amerikalı muhafazakarlar bile anladı da, hala Avrupalı liberal demokratlar anlayamadı. Çünkü;
(a) NATO onları Sovyetlerden koruduğu kadar birbirinden de koruyordu;
(b) ABD’nin sırtından 40 yıl Sovyetlere karşı, 25 yıldır da Rusya’ya karşı güvenliği sağlıyor ve tasarruf ettikleri paraları kendi sosyal refahlarına harcıyorlar.
Dünyanın en zengin ülkesiyken inanılmaz bir enflasyonla karşı karşıya bulunan ABD ise hava güvenlik memurlarından, istihbarat teşkilatına, ordusundan orman yangın söndürme ekiplerine kadar en hayati konumdaki dairelerindeki elemanları bile işten çıkartıyor. Elon Musk’ın maskaralıklarına komedi programlarındaki gibi gülüyoruz; ama Amerikan federal bütçesinin açığı, bu yıl 2 trilyon dolar olacak. (Sırf rakamın büyüklüğünü anlatabilmek için, bunun Türkiye’nin bir yıllık hükumet harcamalarından daha fazla olduğunu belirtelim.)
Son üç haftada ABD’de 150 bine yakın federal memur işten çıkartıldı; devlet
Belki Trump “deli adam” (bizdeki ‘Delidir, ne yapsa yeridir’ dediğimiz tür) rolü yapıyor, kimilerinin dediği gibi. Kimine göre gerçekten öfkelendi. Hatta Trump’ın psikolojik bir “ahlaki ölçüleri tamamen yitirmiş olma” sorunu olduğunu söyleyenler var.
Peki, buna ne diyeceğiz?
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, (kendisini geçen haftaki “Amerikan birlikleri Suriye’de kalmaya devam edecekler” demecinden hatırlıyoruz) Zelenskiy’ye, bu tartışmadan sonra Beyaz Saray’dan ayrılmanız gerekiyor” dediğini söylüyor, şöyle devam ediyor:
“Dışişleri Bakanı Rubio ve diğer üst düzey yetkililer, oybirliğiyle Başkan’a, o hakaretten sonra görüşmelerde ilerleme imkânı göremediğimizi söyledik.”
Bunun üzerine Trump, Waltz’a Zelenskiy’e “Artık Beyaz Saray’da istenmediğini söyleme” görevi veriyor. Waltz, bununla kalmıyor, Zelenskiy’nin hâlâ ne olduğunu anlamadığını, “Ukrayna Büyükelçisi
Ünlü “zil takıp oynamak” deyiminin Rusçası var mıdır bilmem. Ama eminim, Putin ve ekibi, ”NATO tarafından kuşatılma” stratejisini reddeden, ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıklarının küresel harita mühendisliğine soyunmasına son veren Trump’ın elini öpseler yeridir.
NeoCon’lar bir yandan küreselci liberaller öte yandan, 21’inci yüzyılı ilk gününden beri savaş alanına çeviren ABD, sonunda çağımızda yapılması gereken tek yarışın üretim, eğitim, uzay araştırmaları - belki de biraz ticaret – alanları olduğunu kavramış gibi görünüyor.
Bu son cümleyi “…kavramış oldu” diye bitirdim; ama sonra onu silip, yerine, eskilerin deyimiyle, mülahazat hanesini açık bırakan “…kavramış gibi görünüyor” dedim. Çünkü her ne kadar ömrünü siyasete adamış gibi olsa da, karşımızda bir başkan değil, ruhsal durumu sık sık değişen çok varlıklı bir kişi var. Ne var ki Trump, Elon Musk’ı, yani bilgi, bilim, araştırma değil, oyun sektöründeki
Sekiz yıl önce, 2016 başkanlık seçimleri öncesinde, fakir bir çiftçinin liseden sonra deniz piyadesi olarak Irak savaşına katılmış, muharip erlere verilen bursla Yale Üniversitesi’nde gidip avukat olmayı başarmış oğlu, Ohio siyaset sahnesine çıkıyor ve kendisine hedef olarak başkan aday adayı, New Yorklu iş adamı Donald Trump’ı seçiyordu. “Günümüzün Hitleri olan Trump…” diye konuşmaya başlıyor, onun ne aptallığını, ne fuhuş düşkünlüğünü, ne de tecavüz ettiği kadınları parayla susturduğunu bırakıyordu.
Bu gelecek vaat eden genç senatör adayı, ilk adıyla James Donald Bowman, ikinci adıyla James David Hamel ve bugünkü adıyla J.D. Vance’den başkası değildi. Yani Trump’ın başkan yardımcısı adayı olarak birlikte seçime girdiği J.D. Vance. Yani Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı’nı, Münih Güvenlik Konferansı’nda, bütün Avrupa liderlerini, halklarına yanlış bilgiler verdikleri, dezenformasyon yaptıkları ve halkın ifade özgürlüğünü ihlal ettikleri için
Bir deli kuyuya taş atmış, 40 akıllı çıkartamamış! Aynen o hesap! Pazartesi günü, “’Batı’ denen kavram bir haftada çöktü; bakalım Avrupalılar ne yapacak?” derken, geçen 4 günde Amerika’nın Rusya ile masaya Avrupasız oturduğuna tanık olduk! Avrupalı liderler, yerle bir olan itibarlarını kurtarmak için – Fransızların bile hala cumhurbaşkanlığını sürdürmesine şaşırdığı – Macron’un ipine sarılmak zorunda kaldı. Avrupalı liderler, iki yıl önce İstanbul Mutabakatı’nın imzalanmasına engel olmasalardı şimdiye çok bitmiş olacak Ukrayna savaşının faturasını ağır ödeyecek.
Ukrayna’nın talihsiz lideri Zelenskiy’yi İstanbul Mutabakatı’nı imzalamaktan son anda caydıran Avrupalı liderlere en ağır cezayı, Ukrayna’ya yardımın mali yükünü taşıttıkları ve son üç kışı, Ukrayna doğalgazı kesildiği için soğukta titreyerek geçirmek zorunda bıraktıkları Avrupa’nın seçmenler verecektir. Trump’ı doğal müttefik sayan, yeni faşist, aşırı Hristiyan, ultra-milliyetçi, yabancı
Trump, bir geldi; pir geldi! İngiliz yayın kurumu BBC “Ortada bir konsensüs kalmadı!” diyor. Putin’in dış politika danışmanı Aleksandr Dugin’e göre, Hitler’in yenildiği 1945’te başlayan ve Sovyetler Birliği’nin yok olduğu 1991’de yeni bir aşamaya geçen Batı birliği, Trump ile, Putin’in 90 dakikalık telefon konuşması ile yok oldu!
Gerçekçi olalım: Trump ve Putin, “Kural Temelli Uluslararası Düzeni” kaldırıp, yerine yeni dünyayı, Rusya-ABD görüşmeleri ile yapılandıracakları bir düzeni kurabilirler mi? Realist Uluslararası İlişkiler Kuramından yana herkes bu soruya olumlu cevap verebilir. Bu realist gözlüğünü gerçekten benimseyerek kullanan herkes, “kural temelli” düzenin çoktan yerini kaybettiğini görüyordu.
Gerçekte Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar “temel” olarak kabul edilen kural “Kimden yanasın?” sorusunun cevabından ibaretti: Hür dünya düzenini savunan ABD ve onun NATO gibi çeşitli bölgesel savunma ittifaklarından yana mısın? Değil
Onlar değil, biz... Yani Biden ve onun Neoconları değil, biz ve bizim siyonistlerimiz; Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve onun bürokratları değil, bizim bürokratlarımız; yani geçen hafta Madrid’de Trump’a desteklerini bildirmek üzere bir araya gelen Avrupalı aşırı sağcı 6 partinin bürokratları söyleyecek tüm dünyaya nasıl düşünmesi gerektiğini...
Ülkelerindeki “derin devlet” yapılanmalarını kınamalarına, dünyanın hemen her tarafında gizli örgütler, Amerikan hükumet kuruluşu Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) veya Amerikalı yatırımcı George Soros’un Açık Toplum vakıfları eliyle yapılan “fonlama” çalışmalarını ifşa etmelerine bakıp da, ne Trump’ı ne de Avrupalı dostlarını Biden’dan, Leyen’den farklı, demokratik liderler sanmamak gerekir.
Trump ve Avrupalı ortaklarının da kendi “derin devletleri” ve kendi bürokratları vardır. Biden yönetiminden önce, Trump’ın iş başında olduğu 4 yılda USAID yok muydu? Avrupa’nın bugünkü başbakanı konumundaki Ursula von der
Yeni dünya düzenine “kural temelli ilişkiler” deniliyordu; ülkeler “dışlanmış, aşağı tabaka, parya ülke” sayılmak istemiyorlarsa bu kurallara uygun davranıyorlardı. Gerçi bu ilişkiler kümesi artık o kadar birbirinin içine girmiş karışmış bir halde ki, bu dışlamaya gerçek bir yalnız bırakma eylemi, bir aşağılama söylemi eşlik edemiyor; ülkelerin yaptıkları yanlarına kalıyordu. Kınamalar bile yasak savma cinsindendi.
Kurallara bağlı düzen ve normlar, Trump öncesinde de düzgün işlemiyordu. ABD ve Batı’nın işine geldiği sürece öyle bir düzen varmış gibi görünüyor. Gelmeyince, o kuralları koyanlar, kuralların etrafından dolaşmak için usturuplu bir yol buluyor ve güya kurallar delinmemiş oluyordu. Şimdi, Trump, bu “usturuplu davranma” nezaketini de kaldırıp attı; görünüşte zevahiri kurtaran bir kulp takma gayretini de reddetti.
Kural-temelli ilişkinin zıddı, “orman kanunları” dediğimiz düzendir. Trump, bu gidişle blöf yapmadığını, pazarlıkta el yükseltmeye