<#comment>#comment>Yeni bir siyasi parti ve yeni bir iktidar ile karşı karşıyayız. Ne yapacaklarını bek bilmediğimizden onları tanımaya çalışıyoruz. Açıkcası, onlar da (iktidara ne denli hazırlanmış olurlarsa olsunlar) zaman zaman deneyimsizlik yapıyorlar. Birinin verdiği hatalı demeci diğeri düzeltse de kaygı uyanıyor.
Program konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Oysa ortada yazılı programları var. Partinin kurmayları bu metni okusa hatalı demeç vermeyecekler. Fakat sanıyoruz bir de Genel Başkan Tayyip Erdoğan’a kendini gösterme eğilimi var. Ne de olsa yakında hükümet kurulacak!
Çelişkili ifadelerin altında yatan bir başka neden de AKP’nin içinin homojen olmaması. AKP’de imaj değişikliği amacıyla farklı kesimlerden kimliklerin partiye davet edildiği gözleniyor. Bu kişilerin yaşam felsefeleri farklı olduğu gibi, ekonomik politikalar konusunda da fikirleri farklı. Gayet de doğal. Ancak medya sadece en yetkili resmi ağızların verdiği demeçlere itibar etmeli. Şu ara iki resim ağız gösleniyor; biri AKP’nin ekonomik politikalar kurulu "koordinatörü" Ali Babacan, diğeri de Genel Başkan Yardımcısı (ve şimdi Eskişehir milletvekili) Murat Mercan. Diğerleri ileride daha yetkili
Tabii bunlar cicim ayları. Ancak bu denli olumlu bir hava yaşanmasının altında belli nedenler yatıyor: AKP uzun süredir, yurtdışı piyasaları rahatlatmak için devredeydi. Yurtdışında çeşitli toplantılarla finans piyasalarını ikna etmeye çaba gösterdiler. Çok uğraştılar. Çok da olumlu oldu. Ülke uzun süredir tek başına bir hükümet görmemişti. AKPnin tek başına iktidara gelmesi piyasaları sevindirdi. Çünkü artık güçlü ve istikrarlı bir hükümete kavuşuldu. Gerçekten de irade gösterilirse, politikalar süreklilik kazanmış olacak. AKPnin ekonomi kadrosu yok, diye biliniyordu. Oysa son günlerde AKPnin genç ekonomi kadrosu medyada göründükçe bu kaygı ortadan kalktı. Hatta tersine bu kadronun mantıklı ve bilgili gözükmesi piyasalarda güveni ve beğeniyi artırdı. Seçim öncesi olumsuzlukların hepsi satın alınmıştı. Oysa ekonominin temelleri bu denli olumsuzluğu gerektirmiyordu. Olumsuzluklar ortadan kalktıkça bir düzeltme de olacaktı. Şimdi uzun süredir yaşanan siyasal belirsizlikler ortadan kalkmış sanıldığından ortalık da güllük gülistan gibi görünüyor. AKPliler iktidara gelmeden sık sık piyasalara olumlu mesajlar verdiler. Politikaların piyasa - dostu olacağını aktarmaya çalıştılar. Adeta
<#comment>#comment>Piyasalar coşmuş durumda. Borsa tavan üstüne tavan yapıyor. Neredeyse 1.5 milyar dolarlık işlem hacmi dönüyor. Faizler sürekli düşüyor. Ve döviz kuru da tepetaklak. Meğer krize girdiğimizden beri piyasaların beklentisi ABD’den Kemal Derviş’i getirmek değil, AKP’nin iktidara gelmesiymiş! Bu ne sevinç! Bu ne rüzgar!
Tabii bunlar cicim ayları. Ancak bu denli olumlu bir hava yaşanmasının altında belli nedenler yatıyor:
AKP uzun süredir, yurtdışı piyasaları rahatlatmak için devredeydi. Yurtdışında çeşitli toplantılarla finans piyasalarını ikna etmeye çaba gösterdiler. Çok uğraştılar. Çok da olumlu oldu.
Ülke uzun süredir tek başına bir hükümet görmemişti. AKP’nin tek başına iktidara gelmesi piyasaları sevindirdi. Çünkü artık güçlü ve istikrarlı bir hükümete kavuşuldu. Gerçekten de irade gösterilirse, politikalar süreklilik kazanmış olacak.
AKP’nin ekonomi kadrosu yok, diye biliniyordu. Oysa son günlerde AKP’nin genç ekonomi kadrosu medyada göründükçe bu kaygı ortadan kalktı. Hatta tersine bu kadronun mantıklı ve bilgili gözükmesi piyasalarda güveni ve beğeniyi artırdı.
Seçim öncesi olumsuzlukların hepsi satın alınmıştı. Oysa ekonominin
Yazarların nasihat vermesi de yanlış. Ağabeylik, hocalık taslamaya hakkımız yok. Halk AKPyi iktidar olmaya layık görmüş. "Vatandaş hata yaptı, bu acemileri seçti. Bari biz işlere müdahil olalım" fikri hiç de demokratça değil. Daha doğrusu hayli jakoben.Düşünüyoruz da, hiçbir iktidar son yıllarda piyasalar tarafından bu denli güvenli karşılanmadı. Üstelik önceleri piyasalar AKPyi pek tanımıyordu. AKPliler kendilerini tanıtmaya, piyasaları ikna etmeye büyük çaba gösterdiler. İyi bir başlangıç yapmak, umut yaratmak istediler. Başardılar da.Görülüyor ki, AKP iktidara tüm siyasi partilerden daha iyi hazırlanmış. Özellikle ekonomi politikalarında. İtiraf edelim, CHPnin yetenekli, bilgili ve uygulamadan henüz ayrılmış olan Derviş kozunu bir tarafa bırakırsak, piyasalar bir CHP iktidarında bu denli coşar mıydı, bilemiyoruz.Uzun süre AKPnin iktidar için kadrosu olmadığı eleştirildi. Açıkçası bizim de görüşümüz o yöndeydi. Ama son günlerde AKPnin o genç pırıl pırıl kadrosunu televizyon kanallarında seyredince, gıpta etmedik desek yalan olur. Üstelik, ne denli önyargılara sahip olduğumuzu da gözledik. Biraz da mahcup olduk.AKP kuşkusuz ilk aylarda IMF programına olabildiğince sahip çıkacak.
<#comment>#comment>Gazetelerde sütun sütun nasihatler çıkıyor. Hatta bazı liderler bu kervana takılıp "aldım karşıma öğüt verdim" diyebiliyor. Demek ki, bazıları hala AKP’yi yaramaz çocuk olarak görüyor. Vallahi bravo şu AKP’lilere! Adamlar alınmıyorlar doğrusu. AKP’liler "yahu siz milletin tüm nasihatlerini dinlemediğiniz için oy kaybettiniz. Biz ise seçildik. Bizim değil sizin nasihate ihtiyacınız var" deseler, hakları var! Neyse...
Yazarların nasihat vermesi de yanlış. Ağabeylik, hocalık taslamaya hakkımız yok. Halk AKP’yi iktidar olmaya layık görmüş. "Vatandaş hata yaptı, bu acemileri seçti. Bari biz işlere müdahil olalım" fikri hiç de demokratça değil. Daha doğrusu hayli jakoben.
Düşünüyoruz da, hiçbir iktidar son yıllarda piyasalar tarafından bu denli güvenli karşılanmadı. Üstelik önceleri piyasalar AKP’yi pek tanımıyordu. AKP’liler kendilerini tanıtmaya, piyasaları ikna etmeye büyük çaba gösterdiler. İyi bir başlangıç yapmak, umut yaratmak istediler. Başardılar da.
Görülüyor ki, AKP iktidara tüm siyasi partilerden daha iyi hazırlanmış. Özellikle ekonomi politikalarında. İtiraf edelim, CHP’nin yetenekli, bilgili ve uygulamadan henüz ayrılmış olan Derviş kozunu bir
Birincisi, bir partinin ana hedefi iktidar olmaktır. Hatta iktidar olup, program ve verilen vaatler doğrultusunda icraatlar gerçekleştirmektir. AKP iktidar olmuştur. Dolayısıyla önemli bir başarı elde etmiştir. Baraj altında kalan partiler ise hezimete uğramışlardır. Liderleri de gereğini yapmaktadır. CHPye gelince... İktidar olamadığına göre başarılı sayılamaz. Elbette CHPnin de lideri gereğini yapacaktır.Ancak ilginçtir, CHP Genel Başkanı oylarını ciddi ölçüde artırdığını iddia ediyor. Hem de yüzde 150 oranında! İyi ki, Baykal 1999da CHPnin oylarını yüzde 5e düşürmemiş. Çünkü eğer düşürseydi, şimdi oyları yüzde 400 artırdığından dem vuracak ve ne denli başarılı olduğunu daha fiyakalı bir üslupla anlatacaktı. Üstelik verdiği bilgiler de doğru değil. 1999 seçimlerinin il genel meclis sonuçları esas alındığında oy artışı sadece yüzde 30da kalıyor.Tekrarlayalım, üç seçimdir Baykal yönetimindeki CHP bir türlü Erdal İnönünün 1991de aldığı oy oranını (yüzde 21i) bile yakalayamıyor. Üstelik; o seçim sonrası Baykal olağanüstü kurultay için imza topluyordu. Eğer Baykal o zaman haklıysa, şimdi başarısız olduğunu kabul etmek zorunda. Yok o zaman İnönü başarılıysa, şimdi Baykal büyük
<#comment>#comment>Geçen akşam CNN televizyonunda Mehmet Ali Birand CHP’nin ne denli başarılı sayılabileceğini sorunca açık yüreklilikle yanıtladık:
Birincisi, bir partinin ana hedefi iktidar olmaktır. Hatta iktidar olup, program ve verilen vaatler doğrultusunda icraatlar gerçekleştirmektir. AKP iktidar olmuştur. Dolayısıyla önemli bir başarı elde etmiştir. Baraj altında kalan partiler ise hezimete uğramışlardır. Liderleri de gereğini yapmaktadır. CHP’ye gelince... İktidar olamadığına göre başarılı sayılamaz. Elbette CHP’nin de lideri gereğini yapacaktır.
Ancak ilginçtir, CHP Genel Başkanı oylarını ciddi ölçüde artırdığını iddia ediyor. Hem de yüzde 150 oranında! İyi ki, Baykal 1999’da CHP’nin oylarını yüzde 5’e düşürmemiş. Çünkü eğer düşürseydi, şimdi oyları yüzde 400 artırdığından dem vuracak ve ne denli başarılı olduğunu daha fiyakalı bir üslupla anlatacaktı. Üstelik verdiği bilgiler de doğru değil. 1999 seçimlerinin il genel meclis sonuçları esas alındığında oy artışı sadece yüzde 30’da kalıyor.
Tekrarlayalım, üç seçimdir Baykal yönetimindeki CHP bir türlü Erdal İnönü’nün 1991’de aldığı oy oranını (yüzde 21’i) bile yakalayamıyor. Üstelik; o seçim sonrası Baykal
CHPnin Meclise girmesi belki bazılarını sevindirebilir. Ama AKPnin birinci parti çıkması kuşkusuz aydın kesimleri üzerinde şok yaratıyor. Ancak dövünmeyelim. Buraya kolay gelmedik. Erken seçim için büyük çaba gösterenler oldu. Erken seçimin olası sonuçlarını uyaran herkes eleştirildi, hırpalandı.Mayıs ayında bir Bakanlar Kurulu toplantısında ekonomiden sorumlu bakan Derviş işlerin bir türlü olumlu yöne girmemesini "belirsizliklere" bağlıyordu. Gerçekten faizler çok yüksekti ve inmesi için bir şeyler gerekiyordu. Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Bahçeli kendisine bu belirsizliklerin kaynağını sordu ve Derviş de seçim tarihinin saptanmasıyla bunun önlenebileceğini yanıtladı. Oysa seçim tarihi belirsiz değildi. Bunun üzerine hükümeti oluşturan üç ortak toplandılar ve seçim tarihinin normal zamanda, yani Nisan 2004te yapılacağını tekrarladılar.Ancak piyasalarda pek bir değişiklik olmadı. Faiz ve kur çok az gevşedi, o kadar. Demek ki, başka gelişmeler, başka önlemler gerekiyordu. Başbakanın hastalığının artması ve uzamasıyla işler kötüleşti, kamuoyu da hükümetin süremeyeceği noktasına geldi.Bu arada Başbakan Yardımcısı Bahçeli birdenbire kendi partisi dışında bir hükümet