Geçen hafta bir rock konserinde yaşanan ihmal kitlesel protestolara ve sonuç olarak hükümetin istifasına yol açtı. Bu ülke Türkiye değildi
Gece kulübünde sahne şovu için kullanılan alet edevat ateş aldı. Yangın çıktı. 37 kişi hayatını kaybetti. 130 kişi yaralı, içlerinde ağır yaralı olanlar var. Kulüpte tek çıkış vardı. İnsanlar hücum edince feci şekilde can verdiler.
Bina yönetmeliklere uygun değildi. Denetimi yapmakla görevli kurumlar işlerini yapmamıştı. Konsere giden ve hayatını yitiren, yaralanan kitle gençlerdi. Dolayısıyla protestolar gençler arasında başladı. “Bir dakika” dediler. “Burada bir ihmal var. Denetim yapılmamış. Kurallara uyulmuyor. Rüşvet, yolsuzluk, yozlaşma her seviyede. Hükümet bu yolsuzluk kültürünü yayıyor. Başta onlar yolsuzluk yapıyor. Öyle olmasa bu mekanda bu kadar insan ölmezdi. Bu yozlaşmış hükümet istifa etmeli.”
Hükümet olayın siyasi sorumluluğunu üstlendi
Gösteriler büyüdü, 30 bin kişi yollara döküldü. “Hükümet istifa”, “Başbakan istifa” sloganları yükseldi. Yaşlı-genç el ele, omuz omuza yürüdü.
Adele’in yeni şarkısı “Hello” satış ve dinlenme rekorları kırmaya devam ediyor. Şimdi gözler devamında. Koca bir sektör 20 Kasım’da yayımlanacak “25” isimli albümü bekliyor
Adele’in 2011 tarihli albümü “21” 31 milyon adet sattı. Kimsenin albüm satamadığı bir dönemde hem de. İnsanlar Youtube’da izlensin diye çareyi cinsellik ve şiddet içeren kliplerde ararken bir adet “kendi halinde ev kızı” görünümündeki Adele’in başarısı bütün sektör için can simidiydi. Artık büyük starlar dönemi bittiyse bu neydi?
Adele’in şahane bir sesi, yorumu ve kendine has, yürek yakan besteleri var. Elbette insanlık bu “iki kere iki dört” netliğindeki formülden hepten kopmuş değil.
Sesini neredeyse kaybediyordu
Adele, Alabama Shakes ve FKA Twigs’i seviyormuş. “Gene antin kuntin bir şeyler yazmış” diyenlere mesaj sokayım araya; bakın Adele de bunları dinliyormuş, belki siz de ilgi gösterirsiniz. Gerçi “Güncel müzikle ilişkimi kaybettim” diyor Rolling Stone’dan Brian Hiatt’a geçen hafta çok konuşulan röportajında.
Yanıtı baştan vereyim rahat edeyim.
Seçmen can havliyle sandığa gitti, hayatta kalmak, günlük hayatına devam etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yaptı.
“Seçmen şunu demek istedi, seçmen bunu demek istedi.”
“Seçmen siyasete şu mesajı verdi.”
Televizyonda hâlâ bunu tartışıyorlar.
Her seçim sonrası olduğu gibi, seçmenin tercihi muhtelif teorilerle rasyonelleştirilmeye çalışılıyor.
Ezberlenmiş bir sürü klişe cümle. “Seçmen onu gördü, seçmen bunu gördü.”
Kimi sırf AKP’yi destekliyor diye ne dese kendini haklı sanıyor.
Hafta sonu güzide semtimiz Moda’ya yolunuz düşerse semtin yeni İtalyan’ına, belki de şehrin en iyi kruvasanını yapan kafeye ve unlu mamulüyle ünlü kahvaltı lokantasına bir uğrayın bence...
-700 GR - Bakery and Cafe:Girişte, sol taraftaki rafta duran pikapta her zaman güzel bir plak dönüyor. Ekşi mayalı ekmeği çok iyi. Unlu mamüllerde iddialılar. Ben dışarıda kahvaltı etmiyorum ama kahvaltısını pek övdüler. Zaten burası kahvaltı ve brunch lokantası olarak geçiyor. Ben buraya sırf ortamı için, oturup bilgisayarda bir şeyler karıştırmak ve güzel kahve içmek için arada gidiyorum. Mekan ufak, hafta sonu yer bulmak zor. Ama beklemeye değer.
- 180 - Coffee Bakery:Bu mekana gitme sebebim kruvasanları. Kadıköy’de (hatta belki İstanbul’da) daha iyisini bulmak mümkün değil. Bir fincan sade kahveye batıra batıra yiyerek gelen geçene bakmak kafa dağıtıcı bir eylem. Bilgisayarınızla uzun uzun takılabileceğniz bir yer. Hamburger, pancake ve ekmek üstü bir takım hadiseler de yapıyorlar. Meraklısına...
- AIda - VIno e CucIna:Moda’nın yeni açılan İtalyan’ı. Burası iki katlı, cumbalı eski bir yapı. Yeme içme uzmanı değilim ama ortam orijinal, şaraplar ve denediğimiz atıştırmalıklar gayet
Plak alsam çok pahalı, dinlemek için pikap lazım, Spotify’dan link göndersem gönül razı değil, gene gidip CD aldım
Birine müzik hediye etmek zor iş bugünlerde. Bunu 14 yaşındaki yeğenime bazı albümleri hediye etmek istediğimde fark ettim. Sevgili yeğenimin Instagram’da karşıma çıkan fotoğrafıyla dumura uğradım. Red Hot Chili Peppers tişörtü, zamanında bizim dinlediğimiz Metallica albümü, elinde kitabıyla odasında pek ciddi, pek ergen ve pek cool görünüyordu.
Tamam dedim, bunun bazı albümleri dinleme yaşı gelmiş. İşte o noktada tıkandım kaldım.
“Eskiden sobalı evler varmış olum!” kafası
Şu anda bizim ergenliğimizdeki gibi bir müzik dinleme kültürü yok. Telefon var. Youtube, Spotify... Bunları açıp karşına çıkanları dinliyorsun. CD, kaset, plaklar, boombox’lar, raflar dolusu müzik malzemesi... Bunlar “eskiden sobalı evler varmış olum!” kafasında bir şeylere denk geliyor şu anda.
Pratik, kabul ediyorum. Stream sağolsun artık her aradığımı bulabiliyorum, her yeni çıkan albümü anında dinleyebiliyorum. Benim çok işime yarıyor itirazım yok da, benim plaklarım, CD’lerim var. 12 yaşındaki yeğenimin ileride nesi olacak? Evinin raflarında ne duracak? Eski modası geçmiş cep
Ben bu sefer oy vermem” diyor. Geçen sefer verdik de ne oldu? Bir şey değişmiyor, ne halleri varsa görsünler.
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. Sandık oldu mu ayaklarımıza kapanıyorlar, seçimden sonra yüzümüze bakan yok.
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. Beni temsil eden parti yok. Geçen sefer HDP adaletsiz barajı geçsin diye verdim. Bu sefer araştırmalara göre zaten geçiyor. Artık gerek yok.
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. AKP gidince her şey düzelecek sanıyorlar. Halbuki bu ülkede hiçbir şey düzelmez. Diğer partiler de aynı sistemin parçası. Halk bu, yönetenler de bu. Kim gelirse eninde sonunda oy almak için vasata, popülizme teslim olmaya mahkum.
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. Bugüne kadar bu ülke seçimlerle hangi sorununu çözebildi? Bu kirli oyuna alet olmayacağım artık. Çözüm sandıkta değil. Tek yol devrim.
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. Nasılsa hile yapacaklar. Ne yapsak boş. Bak Fuat Avni de yazdı...
“Ben bu sefer oy vermem” diyor. Bize bırakmazlar bu ülkeyi, derin devlet var. Ne yapar eder, gene iktidarda kalırlar.
“Ben oy vermeyeceğim, oy vermeye karşıyım” diyor. Oy vermemek, seçime katılmamak da meşru bir siyasi tavırdır. Gitmeyin sandığa, bakın neler oluyo
“Amy” belgeselini izledim ve sinemadan çıkar çıkmaz kendime başlıktaki soruyu sordum. Çünkü Amy Winehouse ölmedi, resmen adım adım ölüme gönderildi
Mutlaka izlemeniz gereken bir belgesel film “Amy”. Bu, bir “şarkıcının inanılmaz hayat öyküsü” tarzı bir film değil. Meşhur sanatçıya methiyeler düzen bir resmi biyografi de değil. Bu bir insan hikayesi. İçinde herkesten bir parça var.
Bu bir belgesel. Ve konusu insan. Müzik sev ya da sevme ama izle. Olaylar, görüntüler, sesler her şey gerçek. İnsanlar gerçek. Yaptıkları gerçek. Acılar, sevinçler, hayal kırıklıkları, zaferler, yenilgiler, yalnızlıklar, korkular gerçek. Bunlar yaşandı. Bunlar hep yaşanıyor. Her yerde yaşanıyor.
Bu film Amy Winehouse’un hayatını anlatmıyor, müziğini, sanatını da anlatmıyor. Bu bir hikaye. Gelmiş geçmiş en büyük seslerden ve en özgün bestecilerden birinin, Amy Winehouse’un neden 27 yaşında yatağında yapayalnız öldüğünü anlamaya çalışıyor. Adeta bir felaketin otopsisini yapıyor. Bu noktaya adım adım nasıl gelindi? Göz göre göre Amy Winehouse nasıl çöktü gitti? İşte “Amy” filmi bununla ilgili. Amy’nin trajedisinde tek bir neden ya da kişi aramak yanlış. Onu ölüme götüren bir tür kusursuz
17 Ekim Dünya Kaset Günü’ydü. Cassette Store Day; İngiltere, Amerika, Almanya, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki kasetçilerde ve muhtelif müzik mağazalarında kutlandı
Kasetler alındı, kasetler satıldı. “Yaşasın kaset” yazıları internette cirit attı. İnsanlar bulabildikleri eski kasetleri satın alıp arşivlerken bir yandan da firmalar ve her türden ve çaptan sanatçılar bugüne özel kaset formatında albümler piyasaya sürdü.
Motörhead, Sebadoh, Tha Gaslight Antem, Foals, Alex G, Green Day gibi eski ve yeni, ünlü
ve ünsüz bir sürü ismin kasetleri
bu günde, 17 Ekim’de satışa çıktı.
Şimdilik dört ülkede kutlanıyor Dünya Kaset Günü ama belli bir çevrede yayılacağa benzer. Çünkü bu ülkeler teknik olarak müziğe en fazla değer veren, müziğe en fazla para harcayan ülkeler. Trend yayılacaksa oradan yayılacaktır.
Pratik değil, eğlenceli
Amerikan çıkışlı, dünyanın en büyük tekstil perakendecilerinden Urban Outfitters mağazalarında müşterilerinin beğeneceğini düşündüğü kasetleri satışa sundu.