Biz konser bileti alırken neye para ödüyoruz?

20 Aralık 2015

Türkiye’de 100 liralık bir konser biletinden sanatçıya kalan gelir 9 lira. Bunun da gelir vergisini öde, grupsan eğer bir de dörde beşe böl, artanı tepe tepe kullanırsın...

On yıl öncesine, hele 20 yıl öncesine göre Türkiye’de konser sayısında patlama yaşanıyor. Elimde istatistik yok ama son 20 yılın 15’ini müzik yazarak geçiren biri olarak şunu söyleyebilirim; bugün irili ufaklı konserlerin tamamını hesaba katarsanız sayı belki 50 katına çıkmıştır.

“Oh ne iyi, sektör de ne kadar büyümüş, herkes memnun” dememiz lazım. Ama öyle değil.

TÜİK’in en güncel “Kültür İstatistikleri 2013” raporuna göre Türk halkının sinema, tiyatro, konser harcaması yılda 445 milyon lira. Hane halkının toplam gelirinin yüzde 3.7’si ediyor bu rakam.

Yıllık kişi başı harcadığımız para 5.6 lira eder. Bununla konsere, tiyatroya, sinemaya gidiyoruz, yanlış olmasın. Bir başka deyişle biz sinema, tiyatro, konsere para harcamıyoruz. Peki kim harcıyor? Sponsorlar ve sanatçılar.

Sonuçta kim kazanıyor?

Sponsorlar konserlerin gerçekleşmesini ve dolmasını sağlayan ana unsur. Hem maddi destek hem de iletişim ve tanıtım desteği sağlıyorlar.

Yazının Devamı

Noel Baba’ya mektup...

19 Aralık 2015

“Letters to Santa” adındaki projede ünlü isimlerin Noel Baba’ya yazdığı mektuplar var. Thome Yorke, Jarvis Cocker, Benedict Cumberbatch yazmış, ben taklit ettim

Jarvis Cocker seksi gözlükler, 60’lar tipi Batman maskesi, Vox Repeater gitar pedalı, körü körüne inanç, kaşmir iç çamaşırları, uzaktan kumandalı bavul, katlanabilir kürek teknesi, plakları çıtırtısız çalan pikap, Sheffield Wednesday futbol takımı için sezonluk bilet istemiş.

Benedict Cumberbatch dünyadaki sosyal sorunlara değinen uzun bir girişin ardından, “Çocukların çocukluklarını yaşamasını sağla, gerçeklerle erkenden tanışmasınlar” demiş. Özelikle bize çok lazım.

Thom Yorke “Noel Baba umarım senin oralarda kar vardır, burada artık yok, küresel olarak ısındık” diye dert yanıyor.



Yazının Devamı

Reklam insanlar

15 Aralık 2015

İnsanlarla reklamlar arasında ezeli bir savaş süregelmektedir.

Yıllar boyunca reklamlar, insanların dünyasına ve zihnine sızarak onları ele geçirmeye çalışmıştır.

Amaçları insan davranışlarını kontrol etmek, onlara kendi ajandalarını dayatmaktır.

Çoğu zaman sizin hoşunuza giden, sevdiğiniz nesneler olarak karşınıza çıkarlar.

Bazen sevimli bir çocuk, bazen bir kedi gibi görünür, gerçek yüzlerini ve amaçlarını saklarlar.

Sizi ele geçirip amaçlarına ulaştıklarında ise artık çok geçtir.

Kişi programlanmış tüketim güdüleri tarafından yönetilen bir zombiye dönüşür.

İnsanoğlu kendini reklamlardan koruyacak yolları elbette bulmuştur.

Yazının Devamı

2015’in en iyi 10 yerli albümü

13 Aralık 2015

Geçen yıl dinlediğimde dikkatimi çeken, bir kenara not ettiğim yerli albümlerden bazıları...

-“Bastards” - Ah! Kosmos:Başak Günak’ın ince işlenmiş, dinledikçe kat kat aralanan ve aralandıkça sırlarını sergileyen elektronik müziği, 36 dakikalık bu albümde yer alan sekiz parçada hayat buluyor. Güçlü bir estetik bütünlük. Kendi dünyasını, atmosferini kaçınılmaz şekilde dayatan bir albüm.

-“Finnari Kakaraska” - Yasemin Mori:Mori’nin tarzlar, türler, tasalar üstü, her şeyi deneyen, kayıtsız şartsız her çiçeğin balını emmeye kararlı, kendine has, hesapsız kitapsız müziğinde geldiği son aşama.

-“Gölge Etme” - Kaan Tangöze:Gezi’den itibaren çok şey değişti, çok şey yaşandı. Kazananlar ve kaybedenler oldu, kalanlar ve gidenler oldu. Bugünlerin hikayesini en iyi Kaan Tangöze, şehirli bir halk ozanı gibi işte bu ilk solo albümünde anlattı.

-“Kamlama” - Kes:Cenk Turanlı, Mehmet Demirdelen, Emre Kula’nın progresif rock projesi Kes’in enstrümantal ilk albümü. Davul, bas ve gitarın “üç enstrüman”dan fazlasını ortaya koyduğu şarkılar. Katıksız müzik dinleme zevki.

-

Yazının Devamı

2015’in en iyi 50 şarkısı

12 Aralık 2015

Bu hafta gelenek olduğu üzere bir adet yıl sonu listesiyle karşınızdayım. “O neden yok, bu neden var” diye takılmayın, hayat kısa gülümseyin, şarkıları dinleyip tadını çıkarın

1- “Annie”- Neon Indian

2- “Belly of The Beat”Grimes

3- “Call Girl”- FFS

4- “Call It Off”- Shamir

5- “Can’t Control The Weather”Fairground Saints

Yazının Devamı

Boş zaman...

8 Aralık 2015

Boş zaman diye bir şey var.

Bizim nesil TRT’deki yarışma programlarından öğrendi.

Boş zamanlarda kitap okunur, müzik dinlenir.

Bu işler “gerçek hayatta” yapılmaz.

Tercih edilmez ya da bunlara sıra gelmez.

Bazı şeyler ancak boş zaman olursa yapılır.

Onlara ikinci sınıf işler de diyebiliriz.

Hayatta kendilerine öncelikli yer bulacak kadar önemli kabul edilmemişlerdir.

Yazının Devamı

İnterneti trollemek

6 Aralık 2015

Başlıktaki ifade bana değil, Thome Yorke’a ait. Geçen hafta sivri açıklamalarından birini daha yaptı Yorke ve YouTube’u sanat eserlerini yağmalayan Nazilere benzetti

Sorunun çözümü bende değil. Sadece şunu biliyorum, tek kuruş dahi gelir elde etmeyen bir dolu sanatçının işleri üzerinden para kazanıyorlar. İnsanlar yeni bir döneme girildiğini, müziğin ve sinemanın artık bedava olduğunu söylemeye devam ediyor. Bu doğru değil. Bu hizmetleri yönetenler para kazanıyor. Google, YouTube para kazanıyor. Denizi troller gibi interneti trolleyerek içindeki her şeyi alıyor, çok büyük paralar kazanıyorlar. ‘Ah pardon, bu senin miydi? Şimdi bizim oldu. Şaka şaka hâlâ senin...’ Kontrolü tamamen ele geçirdiler. Tıpkı Nazilerin II. Dünya Savaşı’nda yaptığı gibi. Aslında, savaş sırasında herkesin yaptığı gibi. İngilizler de yaptı. Onlar da başka ülkelerin sanatını çaldı. Arada ne fark var?”

Thome Yorke’un İngiliz olduğunu hatırlatayım. Yani Nazileri eleştirdiği gibi kendi ülkesini de eleştirebiliyor bir İtalyan gazetesine (Corriere Della Sera) konuşurken. Henüz kendisini vatan hainliğiyle suçlayan olmadı.



Yazının Devamı

İnsanlar ve sınırlar

5 Aralık 2015

Kendi de bir mülteci olan M.I.A.’in hikayesi şunu ortaya koyuyor: Artık “siz biz” yok, Türkiye’deki 2 milyon Suriyeli mültecinin geleceği bizim de geleceğimiz

Mathangi Arulpragasam (M.I.A.) 80’lerde Sri Lanka’dan İngiltere’ye sığınan bir ailenin küçük kızı.

Babası önemli Tamil liderlerinden biriydi (Arul Pragasam ya da Arular; M.I.A. ilk albümüne onun adını vermişti). İngiltere’ye siyasi sığınmacı olarak geldiler.

M.I.A. Central Saint Martins College of Art’ta eğitim aldı. Zamanla müzikle kişisel bir ilişki kurdu. Punk’tan ve sokak sanatından etkilendi. Müzik yapmaya başladı. Evde basit kayıt cihazlarıyla kaydettiği ilk albümü “Arular” ve hikayesiyle ilgi çekti. Bugün uluslararası alanda tanınmış bir isim, çok yönlü bir sanatçı.


Yazının Devamı