Kutluğ Ataman’ın burjuvaziyle meselesi çözüldü mü?

4 Mayıs 2014

Gezi protestoları zamanında sanatsever burjuvaziyi Ergenekoncuların yuvası ilan eden, “Burjuvaziden çok çektim” diyen Kutluğ Ataman anlaşılan aradan geçen zamanda sorununu çözmüş. Peki ne değişti?

Sakıp Sabancı anısına bir eser hazırlamış Kutluğ Ataman. “Sakıp Sabancı’nın vefatının onuncu yılı anısına Sabancı Vakfı tarafından Kutluğ Ataman’a sipariş edilen eser tamamlandı. Sabancı ile ilişkisi olmuş toplam
30 bin kişinin vesikalık fotoğrafının 10 bin mini ekrana yansıtılmasıyla oluşan eser dijital bir mozaiği andırıyor.”
Geçenlerde bütün gazetelere servis edilen bu habere geniş yer verildi, köşe yazılarında da yer aldı. Yalnız yazıların hiçbirinde bir hatırlama, bir gönderme, bir dipnot dahi yoktu. Ben elimde olmayarak notumu düşmek istiyorum.
Gezi’nin en çetin zamanlarında, daha fazla özgürlük isteyen, bunun için protesto hakkını kullanan her kesimden vatandaşa eziyet edilirken, gözler çıkar kafalar yarılırken, evlerin içine gaz bombası atılır, insanlar polis tarafından oyun oynarcasına tazyikli suyla taciz ve darp edilirken, kadınlar saçlarından sürüklenirken, insanlar damdan tesadüfen ayakları takılıp düşerken, Ali İsmail’ler kazara yere düşüp oradan geçenlerin

Yazının Devamı

Shakira’nın klibinde işlenen suçlar!

3 Mayıs 2014

Dream TV, Shakira ve Rihanna’nın birlikte rol aldığı “Can’t Remember To Forget You” isimli şarkının klibini yayınladığı için ceza aldı. Neden? Bizi “eşcinsellik hastalığı”ndan korumak için

Bu klipte hoş ve şuh şekilde dans eden iki ünlü pop yıldızı var. Gerisi RTÜK’ün yasakçı yorumlarıdır.

Eşcinsellik hastalıkmış. CİSED (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği) adında bir dernek varmış. Bu derneğin başkanı olan kişi, Cem Keçe, eşcinselliğin bir hastalık olduğunu öne sürüyor ve kendisi devletin resmi makamları tarafından belli ki çok sevilip sayılıyor. Nereden biliyorsun derseniz, adı ve açıklaması kesilen cezanın gerekçelerinin yer aldığı resmi belgede var. Dream TV’ye kesilen cezanın gerekçesine baktığımızda görüyoruz ki RTÜK bu cezayı bu zatın açıklamasına ya da bir anlamda bilirkişiliğine dayanarak vermiş.
Cem Keçe’nin açıklaması şöyle: “Eşcinsellik doğuştan gelen bir şey değildir. İnsanın doğasına aykırı bir durumdur. Anne ve babanın hatası yüzünden oluşur...”
Buna dayanarak klibin eşcinselliğe özendirdiğine hükmeden kurul, cezayı basmış.
Neresinden tutsanız elinizde kalır. Çağdaş dünyada böyle bir bakış açısı kalmadı ama mesela Uganda’da eşcinselleri idam ediyorlar.

Yazının Devamı

‘İnternet hakları beyannamesi’

29 Nisan 2014

* Devlet, internete erişimi sürekli açık tutarak kullanıcıların bu insan hakkını garantilemekle mükelleftir.
* Kullanıcıların kişisel verilerinin ifşasına karşı mahremiyetleri garanti altındadır.
* Servis sağlayıcıların e-posta ve kişisel verilere mahkeme kararları dışında erişimi ve internet üzerinden fişleme suç sayılır.
* Servis sağlayıcıları kullanıcıların paylaştıkları içeriklerden sorumlu tutulamayacak ancak mahkeme kararı varsa, saldırı ve hakaret teşkil eden içerikleri kaldırmak durumunda kalacaklardır. Bir kişi yüzünden bütün teknolojinin ve milyonlarca insanın cezalandırılması mümkün olmayacaktır.
***
Brezilya alt meclisi Camara Dos Deputados, “Marco Civil Da Internet” adı verilen ve yukarıda ana hatları belirtilen internet hakları yasasını kabul etti. Başkan Dilma Roussef geçen hafta bu sözleşmeye törenle imza attı (meraklısına Ceyda Karan’ın Taraf’taki yazısında daha birçok detay var.)
Biz son yıllarda ne yaptık hatırlayalım. Partilerimizin birlikte hazırladığı ve 2007’de Meclis’ten geçirdiği, Ahmet Necdet Sezer’in de imzaladığı internet yasamız yeteri kadar yasakçı değil diye yeni yasa geçirdik, TİB’e kafasına göre her şeyi mahkeme kararsız kapatma

Yazının Devamı

“WWW’den çıkar, TTT’yi kurarız”

27 Nisan 2014

Tren, uçak, gemi ve internetten sorumlu bakanımızın açıklamasına göre sosyal medya hizaya gelmezse internetten çıkacağız, kendi internetimizi kurup orada oynayacağız

Bu “fotoşoplama”yı iki yıl önce Kaan Sezyum yapmıştı; espriydi, gerçek oluyor.

Bundan beş yıl önce olsa kimse inanmazdı ama artık maalesef inanmamız lazım. Çünkü “olmaz yahu, bu kadarı da olmaz” denen
her şey bir bir oluyor. Tren ve internet bakanı “dünya uslu olmazsa internetten çıkar, kendi internetimizi kurar, orada oynarız” demeye getirdi.
Çocuklukta mahallede biraz olsun sokakta oynamış her çocuk bilir ki kendi kendine oyun yavan olur. Mahalledeki çocuklar çeşit çeşittir, barışırsın, anlaşırsın, oyuna devam edersin. Yoksa elinde oyuncaklar, bütün gün camdan dışarıyı seyredersin.
İktidar söylemi her fırsatta “Bizim dönemimizde Türkiye dünyaya açıldı, Türk insanı daha çok uçağa binip yurt dışına çıkıyor” algısının altını çiziyor.

Yazının Devamı

Bacağını topla!

26 Nisan 2014

Toplu taşıma araçlarında ya da kalabalık herhangi bir ortamda kadınların yaşadığı sıkıntı sadece “magandalık”tan değil. Birlikte yaşamayı, oturup kalkmayı bilmeyen bir millet olduğumuzdan...

Yanlış anlamayın “birlikte yaşamak” derken inançlara, yaşam tarzına saygı falan gibi ulvi yerlere gitmiyorum. Bırakın birbirinin inancına, fikrine falan saygı duymayı, biz otobüste yanımızda oturanın kişisel alanına bile saygı duymuyoruz ki. Öyle olsa metrobüse binişte, vapurdan inişte insanlar birbirini
çiğner mi?
Geçenlerde toplu taşımada kadınları taciz eden, oturup kalkmasını bilmeyen ilkellere “Kapa şu dizini, yeter artık bu ne saygısızlık” dediler bir kampanyayla. Yancı basın ses verdi: “Pembe otobüs yapalım.” Dizimizi kapayalım, insan gibi oturup kalkalım demek yerine “pembe otobüs”. Başka türlüsünü beklemezdik zaten.
Sadece kadınlar değil ki, efendi gibi seyahat eden erkek de mağdur, çocuk da mağdur.
Dizini açan zat benim yanımda da aynısını yapıyor, umurunda değil ki. Aynı cinstensek eğer diz dize takılmak normal mi? Vapura binmek için beklersin, önündekiyle arana medeniyet mesafesi koyarsın, gelir araya girer, umurunda değil.

Yazının Devamı

Çoğunluk!

22 Nisan 2014

Mısırlı yazar Youssef Rakha son dönem bir fotoğraf projesiyle gündemde. Sisi’nin posterlerini, afişlerini, anahtarlıklarını, kartpostallarını, kısaca Sisi’nin şehrin muhtelif yerlerinde kendini gösteren imajını görüntülüyor.
“Sisi her yerde ve her noktada karşımıza çıkıyor” diye anlatıyor.
Çikolata ambalajlarında, evlilik yüzüğü kutularında, sokaktaki afişleri, posterleri bir kenara bırakırsak anahtarlıklardan, bardaklara kadar pek çok yerde Sisi varmış.
“Mübarek’ten farklı olarak Sisi dev posterleri değil hayatın her yerine nüfuz eden küçük objeleri tercih ediyor” diye anlatıyor Rakha. Çoğunlukla asker üniformalı fotoğrafları varken şimdilerde sivil görüntülere kayılmış (seçim olacak ondan herhalde).
Kahire’de Sisi mamulleri basan, üreten büyük bir sektör oluştuğunu anlatıyor Rakha. Halk bunlara bayılıyormuş. 30 Haziran öncesi daha ziyade Müslüman Kardeşler odaklı olan bu endüstri şimdi sadece Sisi üretiyormuş. Şehit fotolarının, muhtelif dua ve sloganların yerini şimdi Sisi almış.
Sisi’ye “dördüncü piramit” diyenler varmış. En çok buna güldüm. Mısır usulü “sağlam irade” bu olsa gerek. Yalnız “sağlam irade” eski bir tarz... Daha ziyade Mübarek stili... Lider

Yazının Devamı

13 bahar alameti

20 Nisan 2014

Geliyor, gelecek, yok gelmeyecek, erken gelecek falan derken küt diye bir günde bahar geldi. Nereden mi anlıyoruz? Not aldığım alametler şöyle...

* Erken şortlu: Bir bahar klasiği. Her yıl mart başında güneş hafif yüzünü gösterince ara sokaklarda, sahil şeritlerinde, özellikle erken saatlerde görülmeye başlayan erken şortlular artık her yerde. Şort şehirlinin bahar sevincidir.
* Kadınlarda Birkenstock’ların belirmesi: İlk Birkenstock’lular leyleklerle aynı anda gözümüze çarpıyor.
* Espadril: Kadınlarımızda Birkenstock’la kendini gösteren bahar, erkeklerimizde daha çok espadril ile ortaya çıkıyor.
* Sinek: Muhtelif boyutta ve büyüklükte... Geçenlerde evde serçe büyüklüğünde bir tanesiyle mücadele ettim, açık camdan dualar eşliğinde saldım gitti. Yaşasın bahar!
* Sokak ısıtıcılarının kapanması: Her zaman ortamda “Bir yerden esiyor, belime esiyor, üşüdüm, burası çok sıcak, klima kafama üflüyor, ayaklarım üşüdü, boynum tutuldu” diyerek size hayatı zehir eden, ısıya duyarlı birileri vardır ve olacak.
Ama bahar demek şehrin kafelerinde restoranlarında daha az ısıtıcı, daha az şikayet demek.

Yazının Devamı

Şehir fısıltıları

19 Nisan 2014

Hep siyaset, hep analiz bir yere kadar değil mi? Geçen hafta şehirde neler oldu, kulislerde neler konuşuldu? Buyrun...

* Cihangir’e taşınmayı bekleyen ünlüler geçen hafta sonu Sıraselviler girişi ve Defterdar Yokuşu’nu trafiğe kapattı. Mahallenin giriş ve çıkışlarında uzun kuyruklar oluşurken Fındıklı eteklerinde bekleyen bir grup yarı ünlünün sloganlar atarak Cihangir Caddesi’ne doğru yürümek istemesinin ardından polis gaz ve suyla müdahale etti. Yaralanan olmazken, yer yer ıslananlar görüldü. Bebek Kahve’ye yürüyüp burada çay keyfi yaparak yorgunluk atan ünlüler “Cihangir’e, bir bodrum katına bile olsa taşınmamız engellenemez, seneye bu zamanlar inşallah Firuzağa Kahvesi’nde çayımızı içeceğiz” diye konuştular.
* Jay Jay Johansson ve Shantel’in ardından Pink Martini üyelerinin de Beşiktaş, Fulya’da ev tuttukları açıklandı. Konuyla ilgili görüşü alınan Johansson
“Çok mutlu oldum, mahallede yeşillikler içinde kupon bir daire daha var, Metallica isterse emlakçı tanıdık. Bu sene dördüncüye geliyorlar, uçağa in bin zor oluyor, Fulya çok güzel” diye konuştu.

Dandik şarkıları yollayın

Yazının Devamı