Milliyet’te yayımlanan alkol istatistikleri enteresandı (“Akşamcı hız kesti, şarap rakıyı solladı” -14 Ağustos, Fehim Genç). Bir defa şunu söyleyelim, memlekette alkol tüketimi dünya ülkelerine göre en altlarda. Yani alkolik bir millet falan değiliz, rakamlar yalan söylemez. Son 12 yılda içki tüketimi litre olarak yüzde 10’dan biraz fazla artmış. Nüfusla oranlarsanız kişi başına düşen miktar aynı aslında.
İlginç olan Türkiye’de şarap üretiminin litre olarak son üç yılda rakıyı sollaması. Ben bunu rakıdaki vergilerin yüksek tutulmasından ziyade kadınların sosyal ortamlarda daha fazla bulunmasına ve şarabı tercih etmelerine bağladım. Elbette “kalbe yararlı, içecekseniz şarap için”
diyen doktorların da etkisi olsa gerek.
Yerli votka arzının 12 yılda 4 milyon litreden
12 milyon litre civarına tırmanmasının yerli
votka üretimindeki rekabet ve çeşitlenmeyle bir ilgisi olmalı. Esas ilginci ithal edilen rom miktarı
10 kattan fazla artmış. 48 bin litreden 548 bin litreye gelmiş. İthal votkanın da üçe katlandığı ortaya çıkıyor. Yani votka ve rom zıplamış...
Kılık kıyafetimiz konusunda o kadar hassas olduk ki en ufak bir eleştiri bile “ayaklanma”ya neden oluyor. Sonuç; ruh halimiz iyi değil!
Giyim kuşam adabı diye bir şey var hayatta. Evet, kişi dilediği gibi giyinip kuşanabilir, buna da kimsenin engel olmaya hakkı yok. Kimse kimseyi kendi inandığı ve doğru bildiği şekilde giyinmeye zorlayamaz. Öte yandan giyim kuşama dair bazı usuller adaplar da var. Konunun uzmanı değilim ama standart bir vatandaş olarak biraz sağduyulu bir insanın reflekslerine sahibim.
Ne bileyim, düğüne giderken
bir şekilde giyinilir, plaja giderken
bir şekilde...
Akşam yemeğine davet edildiyseniz yemeğin ağırlığına göre ceket ya da gömlek giyersiniz, yazın pazar sabahı kahvaltısına şort-tişört gitseniz de olur.
İş görüşmesine giderken giyinmek ayrı, konsere, festivale giderken ayrı. Cenazeye parmak arası terlikle gidilmez diye bir kural yok. Ama yani bir ayakkabı giymek de saygıdandır. Bunu söyleyen birine çullanır mısınız? Ben yapmam. (Karayipler’de falansak sorun yok, normali odur belki).
Yurtta ve yurt dışında konserlere gitmeye meraklı olanlar, “festival bana göre değil, sevdiğim grubun konserine gitmeyi isterim” diyenler şu isimleri canlı izlemeli
Die Antwoord
Çünkü şu ana kadar karşılaşabileceğiniz en acayip müziği yapan en acayip tipler. Rap’i
Güney Afrika’nın getto kültürüyle birleştiren ekip, videolarında olduğu kadar sahnede de şaşırtıcı, zorlayıcı ve sıra dışı. Her halükarda coşku garanti.
Dinleyin: (Hatta izleyin) “Cookie Thumper”, yeni şarkı ve video.
Neil Young
Biliyorum “Memlekette ne dertler var, sen neyin derdindesin” diyeceksiniz. Olsun, sosyal medya kullanan biriyseniz yine de okuyun, bir gün size de lazım olur
Eskiden şu vardı: Tanımadığın birinden gelen e-posta mesajını açma, maazallah virüs çıkar. Sonra şu geldi: Tanımadığın e-postayla gelen eklentileri de açma, tanımadığın linkleri sakın tıklama. Ardından yeni bir aşama; bu defa tanıdığın adreslerden korkma dönemi. “Tanıdıktan gelen e-postalarda bir enteresanlık hissedersen açma, tanıdıktan gelen linki tıklama...”
Bugün artık ne kadar antivirüs programı kullanırsanız kullanın, ne kadar düzenli tertipli, dikkatli, “bilgisayar kamerası bantlı” olursanız olun birileri isterse sizi hack’liyor.
Benim Twitter hesabımın hack’lenmesi böyle oldu. Hiç şüpheleneceğim bir şey olmadı. Telefonda Twitter’ı açtım. Login ekranı açıldı. Kullanıcı adımı ve şifremi girdim. Memlekette neler oluyor bir bakayım derken Twitter yardım merkezinden bir e-posta aldım: “Az önce şifrenizi değiştirdiniz.”
“Ben böyle bir şey mi yaptım?” diye düşünürken bir mail daha: “Hesabınıza bağlı e-postanızı da değiştirdiniz. Bunu yapmadıysanız aşağıdaki linki tıklayın.”
Tıklıyorsunuz tabii. Karşıma bir
Her şey 9 yaşında bir kızın ve oyuncak ayı şeklindeki bilgisayarının gözaltına alınmasıyla başladı. Şimdi halkın önerdiği yasa Meclis’te görüşülecek, kabul edilirse internette müzikve film dosyalarının paylaşımı serbest olacak
Geçen sonbaharda Finlandiya polisi 9 yaşındaki bir kızın evine baskın düzenledi, “Winnie the Pooh” şeklindeki (yani oyuncak ayı) bilgisayarına el koydu. Kız Finlandiyalı pop yıldızı Chisu’nun albümünü dinlemek istiyordu. Pirate Bay isimli dosya paylaşımı sitesine girdiler, albümü aradılar. İndirmeyi beceremediler. Daha sonra babası albümü yasal olarak satın aldı. Ancak bu durum onları polisin gözünde “korsan” olmaktan kurtaramadı.
Finlandiya’da telif haklarını temsil eden ve koruyan, bu uygulamanın da arkasında olan korsan karşıtı kurum TTVK bu uygulamanın tamamen yasal olduğunu açıkladı. Yani
bir nevi “Benim polisim destan yazmıştır” dedi.
Kurum ve 9 yaşındaki kızı temsilen baba, bir süre sonra anlaşmaya vardı. Hapis cezasından kurtuldular. 300 avro (765 TL) tutarındaki cezayı ödeyen baba: “9 yaşındaki kızıma karşı uygulanan bu polisiye önlemler gülünç. Yasa dışı paylaşımı engellemek istiyorlarsa eğitime ağırlık versinler” açıklamasını yaptı.
Pek çok konser iptal oldu ancak “kalan sağlar bizimdir” hesabı ileri tarihe ertelenenler ve iptal olmayanlar bizimdir. Özetle şu konserlere gitmekte fayda var
The xx,7 Ağustos Parkorman
Bu konsere sırf ön grup On Your Horizon’ı canlı izlemek için bile gidilir. Eğer memleketin en şahane post rock ekibiyle tanışmadıysanız buyrun size fırsat. On Your Horizon 2010’da Eskişehir’de kuruldu. Aynı yıl ilk albümü “Home”u yayımladı. 2012’de “In, Empty” adında bir EP yaptılar. Çok sık konser veren bir ekip değil. The xx öncesi sahneyi onlara vermek doğru bir tercih.
The xx’i sevenler eminim “acaba bu grup sahnede nasıl?” diye düşünüyor. Zira eller havaya deyip milleti dans ettirecek bir ekip pek değiller. Ama endişe yok. 2012’de Rock Wechter’de ana sahnede neredeyse “primetime”da çıktılar ve kimsenin bir şikayeti yoktu. İnsanlar bu minimal, melodik, Oliver Sim ve Romy Madley’nin vokalleriyle çok büyük etki yaratan müziğin canlı performansının ayin gibi geçeceğinden emin olabilir. Parkorman bence İstanbul’un en iyi açıkhava konser mekanı. Ortam şahane olur.
Dinleyin: “Coexist” The xx, “In, Empty” On Your Horizon
Belle & Sebastian, 24 Ağustos Küçükçiftlik Park
Yılın ilk yarısını geride bıraktık. Şu ana kadar çıkan albümlerden dikkat çekenleri şöyle bir sıralayalım. Eğer hâlâ dinlemediyseniz not ediverin, bir kenarda dursun
“Praxis Makes Perfect” Neon Neon Super Furry Animals solistinin elektro-pop projesi Neon Neon 2013’te yayımlanmış şahane
bir 80’ler albümü. Gruff Rhys ve Bryan Hollon’ı dinlerken bazen Talk Talk, bazen Alan Parsons’ı hatırlıyorum. Hiç şikayetim yok şu ana kadar.
“Soft Will”Smith Westerns
Son dört-beş yılın en stil sahibi gruplarından, 90’lar usulü indie rock esintili Smith Westerns’in yeni albümü dinledikçe açılıyor. Yılın şu ana kadarki en melodik en şahane rock albümlerinden biri. Yolculuğa çıkanların çantaya (pardon iPod’a, telefona falan) atması gereken şarkılardır mesela “Idol”, “Grossed”, “3 A.M. Spiritual”; benden söylemesi...
Boston bombacısı Dzhokhar Tsarnaev’i kapağına taşıyan ve hikayesini okurlarıyla paylaşan Rolling Stone dergisi çok eleştirildi. Oysa sadece “gazetecilik” yaptı ve bu, derginin tarihinde tartışılan ilk haber değil
Jann Wenner, David Dalton ve bana Charles Manson’la ilgili bir hikaye yazmamızı önerdi. Hiçbir editör fikri beğenmedi. Ama Jann ortada bir hikaye olduğunda ısrarlıydı.”
Bu cümleler Rolling Stone editörü David Felton’a ait. Sene 1970, Manson toplumun nefret ettiği bir katil ve derginin sahibi Jann Wenner onun hikayesini yapmaya karar veriyor. Elbette önce kimse bu fikirden hoşlanmıyor ancak zamanla ortada inanılmaz bir hikaye olduğu anlaşılıyor. Editörler üç ay boyunca Manson’la ve yakınlarıyla görüşüyor. Haber yayımlanınca dergi çok eleştiriliyor ancak yıl sonunda haber Ulusal Dergi Ödülü’nü (National Magazine Award) alıyor.
Rolling Stone’un bir başka kapağı bundan 42 yıl sonra aynı etkiyi yarattı. Pek çok insan bombacı teröristin kapak olmasına kızdı, kurbanlara saygısızlık olarak gördü.
Ama dergi için sıradan bir Amerikan gencinin teröriste dönüşmesinin arkasında yatan hikaye yazmaya değerdi. Bunu okuduğunuzda zaten sistemin insanları canavar yaptığını