Telif sistemi değişmeli

23 Haziran 2013

Müzik sektöründeki tekelci ve “tek eldenci” sistem sona ermeden ne sanatçılara, ne yapımcılara, ne icracılara, ne aranjör ve prodüktörlere, ne de biz dinleyicilere huzur var

Önce “korsan yüzünden CD satamıyoruz” diye şikayet etmek modaydı. Dünya dijitale geçmiş, sen hâlâ Unkapanı plakçısı kafasıyla kaç paket CD vereyim diye Anadolu’ya giden toptancı arıyorsun, sonra CD satamıyoruz diye ağlıyorsun. Dünyaya rağmen kendi sistemin yürüsün diye
CD satmaya oynadın, başaramadın. Zamana kim direnebilmiş ki?
Bu şikayetin sahipleri yıllarca korsan diye, CD satılmıyor diye sanatçı ve sektör üzerinde tahakküm kurdular. Aile reisinin “paramız
yok, durumumuz kötü” bahanesiyle ailesini kontrol etmesi gibi sektörü kontrol ettiler.

CD satışı artık bir formalite

Yazının Devamı

Ne olacak bu iptaller?

22 Haziran 2013

Son iki-üç haftada iptal olan konserler ve etkinliklerin sayısı 30’u geçti. Gerisi de gelebilir. Kültürel yaşam duracak, sosyal hayat bitecek mi? Yoksa Gezi ruhuyla yaşamayı öğrenip hayata devam mı edeceğiz?

İptal. İptal. İptal...
“Avea Escape to Music Festivali ileri bir tarihe ertelenmiştir. Yeni festival tarihi en kısa süre içerisinde açıklanacaktır. Satın alınan tüm biletler yeni festival tarihinde geçerli olacaktır.” Gelen açıklama bu.
29 Haziran’da Maçka Küçükçiftlik Park’ta yapılacaktı. Bat For Lashes, CocoRosie, Citizens!, New York Dolls ve Wanton Bishops gelecekti. İptal.
Hemen ardından bir diğer mesaj: “Ülkemizde yaşanan gelişmeler çerçevesinde, Pozitif Live tarafından Vodafone İstanbul Calling kapsamında gerçekleşmesi planlanan bazı etkinlikler iptal edilmiştir. Konserlerin akıbetiyle ilgili bilgilendirme önümüzdeki günlerde yapılacaktır.”
İptal listesi şöyle: Zaz 15 Haziran,
The National, Noah & The Whale, Emiliana Torrini 23 Haziran, Bloc Party 26 Haziran, The Prodigy, Basement Jaxx & Jaguar Skills 29 Haziran, Thirty Seconds to Mars, The Maccabees,

Yazının Devamı

Gezi ruhu hep kalacak

16 Haziran 2013

Yarın öbür gün Gezi boşaltılır veya eylem biter. Ancak artık bu önemli değil. Gezi direnişi yepyeni bir ruhu ortaya koydu. Bu ruh kendi kültürü ve düşünce tarzıyla aramızda olacak. Bence artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Amerika ve ardından yarattığı etkilerle dünya kültürü açısından önemli bir yıl 1967. Dönemin gençlerinin savaş karşıtı, barışçı ve özgürleşmeci bir hareketi başlattığı ve zirveye ulaştırdığı yıl. Aynı yıl bu kültürün sesi olarak ilk sayısını çıkaran Rolling Stone dergisi 40’ıncı yılı olan 2007’de özel bir dosya hazırlamış ve 1967’ye odaklanmıştı. San Francisco, Los Angeles, New York ve Londra’da birbirini etkileyen biribirinden güç alan gençlik hareketlerini ve bu hareketlerin oluşturduğu kendine has kültürleri dönemin tanıkları anlatıyordu bu dosyada. Doğrusuyla yanlışıyla o yıl oluşan hareketin bugün de dünya gençliği üzerinde etkileri var.
Gezi Parkı’nda biraz dolaşıp ortamın havasını (gazını) soluyan herkeste oluşan ortak bilinç, dil ve karşılıklı saygı, sevgi ve dayanışma ortamı bana bu sayıda okuduklarımı hatırlattı. Orada yepyeni bir kültürün filizlendiği izlenimine kapıldım.
Benim şimdiden söyleyebileceğim şey şu: Yarın öbür gün Gezi

Yazının Devamı

Sadece Türkiye’de bulunan bazı lobi türleri

15 Haziran 2013

Son zamanlarda havalar iyi “lobi” yaptı. Buyrun beraberce inceleyelim lobilerimizi

Faiz lobisi: Türkiye’ye has endemik bir tür. Tam olarak ne olduğu bilinmiyor. Laboratuarda yapılan bazı deneyler sırasında tesadüfen elde edilip biber gazı gibi halkın üzerine sıkıldığı sanılıyor.
Protesto lobisi: İstenmeyen yüzde 50...
Müezzin lobisi: Dolmabahçe Camii’nde keşfedildi. Bilim adamları ve hukukçular araştırıyor, savcılar da işin peşinde...
Sanat lobisi: Sanatçı dediğin ya Acun’da ya da Türkçe olimpiyatlarında jüri olmalı. Gerisi lobi bunların.
Öğrenci lobisi: Türk gençliğinin başındaki en büyük bela. Aslında kapatacaksın şu okulları var ya...
Taraftar lobisi: Çarşı mıdır nedir çok oluyor ama... Hele Fenerbahçe ve Galatasaray taraftar grupları da destek vermiyor mu... Bunlar birbirlerini boğazlarken ne iyiydi halbuki...

Yazının Devamı

Seçmece 10 protest şarkı

9 Haziran 2013

Her protesto ve itiraz kendi kültürünü yaratır. Bu laf bir atasözü falan değil tarihin, özellikle de 20’nci yüzyıl tarihinin bize öğrettiği bir şey. Taksim’de, Beşiktaş’ta dolaşırken duvar yazılarına, sağa sola iliştirilmiş kağıtlara, Twitter’a, Facebook’a bakarken gördüğüm ortak bir dil ve bakış açısı vardı. Bu dilin adı zekaydı.
Hükümetin bütün icraatını gencine güvenmeme üzerine inşa ettiği bir ülkede genç kuşaklardan zeka fışkırdığını görmek beni nasıl sevindirdi anlatamam.
Alkol düzenlemesinden insan ilişkilerine, çocuk sayısından doğum kontrolüne, eğitim sisteminin en ince detaylarına kadar genç yetişkinlere çocuk muamelesi yapılıyor. Söyledikleri, itirazları bile “çocuktur yapar, haylaz bunlar işte...” diye küçümsenip geçiştirilmeye çalışılıyor. Du...
Bunun böyle olmadığını gösterdi insanlar. İstediğiniz kadar üniversiteleri yüksek lise, liseleri ilkokul düzeyine çekin, kafalar açık, zihinler yöneticilere göre fersah fersah ileride genç kuşakta ve halkta...
Bu aslında hep böyleydi. Protesto hep statükonun önünde gitti. Bakın tarihten bazı protest şarkılar ve neye karşı oldukları hakkında kısa bir liste. Elbette onlarca başka şarkı da var. Ama ben bunları seçtim.

Yazının Devamı

Biz Gezi’deyken...

8 Haziran 2013

Geçen hafta Türkiye ve dünyanın gündeminde bir numarada Gezi Parkı direnişi vardı. Biz Gezi’de pasif bir şekilde direnip temel hak ve özgürlüklerimizi talep ederken bakın müzik aleminde neler oldu...

Diyeceksiniz ki yaza yaza bunu mu yazdın bu hafta... Aslına bakarsanız hafta içinde Twitter üzerinde ve hafifmuzik.org adresinde o kadar çok yazı ve haber paylaştık ki söyleyecek pek bir şey kalmadı Gezi’ye dair. Şunu da gördük halkımız kesin bir zekaya ve kıvrak bir kaleme sahip çoğu zaman yazma-çizme konusunda bize nal toplattılar. Biz özgürlüklerimiz, temel haklarımız
ve onurumuz için pasif ve barışçı direnişimizi sürdürürken müzik aleminde neler olmuş toparlamak faydalı olur diye düşündüm bu hafta. Elinizin altında bulunsun. Müziksiz kalmayın...
* Beck single yayımladı. Adı “Defriended”. Önümüzdeki dönemde çıkması beklenen iki albümü var Beck’in ama bu şarkı iki albümde de yer almayacakmış. Albüm tanıtımı değil ortaya tadımlık yani. “Elektronik” havalardaki single güzel valla. Beck elektronik müziğe de yakışmış.
* Nine İnch Nails de bir single yayımladı geçen perçembe. Adı “Come Back Haunted”. Şarkı bu
yıl sonunda yayımlanacak yeni albümün ilk single’ı. Trent Reznor

Yazının Devamı

Bir konserdeki en can sıkıcı 7 şey

2 Haziran 2013

Her yaz böyle listeler yapılır, farkındayım. Ama bazen güncellemek lazım, her şey çok çabuk değişiyor. Şu ara festival-konser çok, okuyun, lazım olur

1. iPad: Efendim iPad ya da muhtelif tabletler çağımızın aleti. Bazen telefonu olan biri yanında bir de iPad getirmeyi tercih ediyor. Daha büyük, ekranı kocaman diye sanırım. Bu şekilde “çekimler” daha kaliteli oluyor herhalde. Ama asıl beteri bu iPad’i havaya kaldırıp sahneyi çekmek. Bunu yapmayın. Hadi telefonlara alıştık diyelim, iPad’e alışmayalım bari. Koskoca alet görüş alanınızda, “Göremiyoruz indir” diyorsun ters ters bakıyor adam. Tabii asıl soru şu: Konsere mi gidiyorsun, çekime mi?
2. Sürekli konuşmak: Durun, hemen “evet” demeyin, devamı hoşunuza gitmeyebilir. Sürekli konuşmak, sahneyle hiç ilgilenmemek fena. Ama konuşanı susturmak da öyle. Bunu yaparken “Şşşşşt” şeklindeki o sevimsiz sesi çıkarmak mesela. Bunun sahnedeki sanatçının hoşuna gittiğini mi sanıyorsunuz? İsterse kendi susturur, sana ne oluyor? Ve son olarak: Sanatçının konuşanı susturması, azarlaması. Kusura bakmayın ama bu da hoş gelmiyor bana. Kapalı küçük konserlerde sesinin nereye, nasıl gittiğini önemsemeden dır dır konuşuyorsan evet, adam haklı.

Yazının Devamı

“İnsan Neslinin Sonu”, Rashit’in başlangıcı

1 Haziran 2013

Klişe gelebilir ama olgunluk albümü diye bir şey var hayatta. Rashit’in yeni albümü “İnsan Neslinin Sonu” için bunu söylemek mümkün. Grup kendini baştan yaratmış görünüyor

Sex Pistols’ın dağılmasının üzerinden 35, Rashit’in kendi imal ettiği kasetlerini sağda solda dağıtmaya başlamasının üzerinen
20 yıl geçti. Müzik değişti, sektör değişti, dünya değişti ve ortalık pek çok anlamda albümün de bahsettiği gibi cehennemden beter oldu. Ama bazı şeyler iyiye gidiyor gene de. Mesela Rashit...
Ben bu albümü dinlerken Sex Pistols ve döneminin punk ruhuna meyleden Rashit’in sona erdiğini fark ettim. Karakterini müziğine yansıtan, kendini yenilemiş ve geliştirmiş bir ekip var karşımızda.
Sex Pistols, zamanında şahane bir damar bulmuş ve ses getirmiş olabilir. Ama yıllar içinde darmadağın oldular. Birkaç yıl önce yeniden birleşip turneye çıkmalarından da geriye pek bir şey kalmadı. Bir iki “yeaaaaah” çığlığı, sahnede bir iki popo gösterme hareketi... Maalesef.
Rashit’in yıllar içinde geçirdiği dönüşüm ve yürüdüğü yol ise onları şahane bir yere getirmiş gibi duruyor.
“Hep Yokluğa” gibi bir şarkıyla albümü açmak bile söylediklerimi özetliyor aslında. Spaghetti Western gibi

Yazının Devamı