Bir caz davetinden notlar

30 Nisan 2013

Uluslararası Caz Günü’nün kültürlerarası diyalog mottosundan hareketle ben de bazı temaslarda (!) bulundum geçen haftasonu. Caz müziğine merakı ve sevgisi bilinen Faruk - Füsun Eczacıbaşı ev sahipliğinde Caz Günü vesilesiyle verilen özel bir davetteydim. Eczacıbaşıların Galata’daki içi sanat eserleriyle dekore edilmiş zevkli evlerinin terasında en sevdiğim caz müzisyenlerinden birkaçı, Caz Günü’nün organizatörleri ve caz çevresinden konuklar vardı. Neler mi oldu?
* Bir kere herkes İstanbul’u anlata anlata bitiremedi. İlk kez gelenler zaten büyülenmiş gibi. Önceden gelenler de her geldiklerinde daha iyi bulduklarını söyledi İstanbul’u. Ama gene de taksiciden kazık yemeyen tek bir konuk bile yok. Geleneksel İstanbul taksici kazığımızın ünü dünya çapında.
* Herbie Hancock’la tanıştım. Kendisine “Rock It”i dinleyip klibini ilk gördüğümde neler hissettiğimi, “Future Shock” albümünün cidden ne kadar avangart bir iş olduğunu bugün daha iyi anladığımı uzun uzun anlatmak isterdim ama olmadı. Hayranı olduğum insanlarla konuşamayanlardanım. Büyük hayranınızım kem küm diyebildim. Kendisi babacan bir şekilde “Dert değil kasma kendini” tadında bir el hareketiyle omzuma vurdu ve flaş

Yazının Devamı

Cazın yeni başkenti

28 Nisan 2013

30 Nisan’daki Uluslararası Caz Günü geçen yıl cazın doğduğu yer New Orleans, geliştiği yer Paris ve New York’ta kutlandı. Bu yıl ise ev sahibi İstanbul

Geçen yılki festivale katılanlar: George Duke, Herbie Hancock, Stevie Wonder, Shankar Mahdevan, Susan Tedeschi, Chaka Khan, Sheila E, Esperanza Spalding, Christian McBride, Dee Dee Bridgewater, Vinnie Coliauta, Derek Trucks, Robert Cray.

İstanbul dünyanın önemli caz merkezlerinden biri olma yolunda. En baba cazcıların turne rotasında yer alıyorsa, ki alıyor, bu önemli bir göstergedir.” Böyle söylemişim 4 Aralık 2010’da Milliyet Cumartesi’de yaptığımız “İstanbul bir caz kenti mi?” başlıklı haberde. İşin ilginci habere görüş veren kimi cazcılar karamsar konuşup neredeyse “Olacak iş değil” demişler. Oldu mu, olmadı mı ayrı tartışma ama önemli bir adım atıldı galiba. 30 Nisan’da yani bu hafta salı günü dünyanın hali hazırdaki en önemli cazcıları İstanbul’a geliyor. Aya İrini’den bütün dünyaya canlı yayınlanacak bir konser vermekle kalmayacaklar aynı zamanda onlarla tanışıp sohbet etmek isteyen cazseverlerle bir araya gelecek, paneller düzenleyecek ve konuşmalar yapacaklar.
Çünkü Uluslararası Caz Günü’nün küresel ev sahibi

Yazının Devamı

İfade özgürlüğü var ama bize kadar var!

27 Nisan 2013

Cumartesi cumartesi uzatıp canınızı sıkmayayım, Fazıl Say’a hapis cezası gelmesi ifade özgürlüğü adına kabul edilemeyecek bir durum. Ve ben bu olaydan bazı dersler çıkardım

Dün buraya Mehmet Tez adında son derece donanımsız bir
yazarı çıkartmışsınız konuşturuyorsunuz. Çıkmış ‘her şey duygudur’ diyor. Yok öyle bir şey. Eğer biri ‘iki kere iki beştir’ diyorsa ona ‘Dur bir dakika orada’ diyeceksin. Ben Milliyet gazetesine mektup yazacağım. Nasıl bu kadar kalitesiz birine kalem verirsiniz? Yıllardır bu tür salaklıklarla uğraşıyoruz. Bir sürü salaklık...”
Bugün ifade özgürlüğü ihlal edilen
Fazıl Say, 2010’da CNN’de, 5N1K’da canlı yayında Cüneyt Özdemir’e hakkımda bunları söylemişti. “İnsanlara dinledikleri müzik yüzünden yavşak demek yanlıştır” dediğim için.
Benim ifade özgürlüğümü patrona mektup yazarak kısıtlamaya çalışan Say’ın ifade özgürlüğü bugün maalesef hapis tehdidiyle kısıtlanmış durumda.
İleri demokratik sistemimizde iktidardakiler (ve iktidarcılar) bize

Yazının Devamı

Şu ara dinlediğim en iyi pop albümü

21 Nisan 2013

Bizdeki genç yetenekler, yükselen sanatçılar, yeni yüzler, adını duyuranlar genellikle 30-40 yaşlarında. Kiminin çoluğu çocuğu var. Charli XCX dünyada durumun farklı olduğunu gösteriyor

Charli XCX, Justin Bieber kadar genç ama onun antitezi gibi genç bir İngiliz popçu.

Taze pop yıldızı adayı Charli XCX ile tanışın. Şu aralar müzik basının ilgilendiği en yeni isim oluyor kendileri. Adı Charlotte Aitchison, 20 yaşında. Hani şu beş yaşından itibaren “Bizim kız galiba şarkıcı olacak hanım” şeklinde anlaşılır ya durum, o tiplerden. İlk albümünün adı “14”. Bu bir EP ve yayımlanmamış. Albüm kaydedilirken Charlotte’un yaşı 16. İkinci albümü “True Romance” piyasaya çıktığında (teknik olarak geçen hafta) ve bu albümden çıkan “You (Ha Ha Ha) ” hit olduğunda yani şu anda yaşı 20. Justin Bieber’la aşağı yukarı aynı yaşta ve müziğe onun yaşında başlamış ama geri kalan her şey farklı. Yani karşımızda Justin Bieber kadar genç ama onun antitezi gibi bir genç İngiliz popçu var.
90’larda doğanlar yepyeni bir kuşak olarak hayatımıza girdi; müzikleriyle, kültürleriyle ağırlıklarını koyuyorlar. Her ne kadar albümün ismi aynı adlı 1993 yapımı filmden geliyorsa da gördüğüm kadarıyla en

Yazının Devamı

Caz Festivali’ne dair notlar

20 Nisan 2013

İstanbul Caz Festivali 20 yaşında. İKSV genel müdürü Görgün Taner “İlk yıl 7 konser varmış, zenginmiş program” diye espri yapınca seyirci olarak nankörleştik mi acaba dedim

Caz Festivali ilk konserini verdiğinde memlekette manzara şu: Tansu Çiller başbakan, 5 Nisan kararlarının ardından devalüasyon olmuş, dolar o zamanın para birimiyle 19 bin lira iken sabah kalktığınızda 38 bin liraya yükselmiş, herkes bir gecede yarı yarıya fakirleşmiş, iflas edenler, dolarla borçlanıp evini barkını satmak zorunda kalanlar... 1994’te o şartlarda iki mekanda toplam yedi adet konserle festival düzenleyip mutlu olmayı başarabilmişiz. Bundan alınacak çok ders var bence. Festival 20’nci yaşında bugün 14 farklı mekanda 400 sanatçının katılımıyla 40 küsur konserin verildiği bir etkinlik haline geldi. Onu da bırakın bugün memlekete her hafta dünyanın dört bir yanından onlarca müzisyen ve sanatçı geliyor ama hâlâ memnun olmayan, söylenen, bütün müzikal beklentisini “filanca grup bu yaz gelecek mi”ye kilitleyen bir seyirci kitlesine dönüştük. “Acaba neden?” diye not almışım...

Festival bu yıl son yıllara oranla en “caz” halinde. Zaman zaman yapılan
“Caz Festivali’nde Nick Cave’in, Elvis

Yazının Devamı

Kültür bombalarımız (!)

14 Nisan 2013

70’lerde ABD’nin Bob Dylan, James Taylor gibi isimlerle Rusya’ya “kültür bombası” atmayı ve ülkeyi karıştırmayı planladığı Wikileaks’in belgelerinde yer alıyor.Bizim de kendimize göre silahlarımız var

Aslında bunlara bomba değil füze demek lazım. Her birinin menzili, gücü, etkisi farklı. Kuzey Kore’nin gerçek füzelerle dünyayı karıştırmaya niyet ettiği ve “füze” lafını gene popüler ettiği şu günlerde gelin biz de uzun ve kısa menzilli füzelerimizi inceleyelim. (“Füze” lafına da bayılıyorum).
İbo: En önemli silah. Orta ve uzun menzilde Ortadoğu ve Arap coğrafyasını vurmakta kullanılabilir. Zaten kendisi şu anda belli bir etki yaratmış durumda. Fas’tan, Tunus’tan Irak’a, İran’a kadar etkili menzile sahip (Kazablanka’da tezgahçı gariban Berber satıcılar İbo kasetleri satıyordu, kişisel gözlem). Şu anda Türk kültürünü, yaşam tarzını, inşaatçılarımızın daha fazla AVM yapmasını sağlayacak füzemiz olabilir.
Tarkan: Batı’yı vurma silahımız olabilirdi ancak menzili Balkanlar, Azerbaycan, arasındaki coğrafyada etkili. Viyana’dan öteye zor. Burası zaten doğal sınır. Tarkan belli bir bölgede etkisini gösteren nitelikli füzelerimizden. Ancak Rusya konserlerinde bu etkisini
Kuze

Yazının Devamı

Vazgeçmek üzerine bir yazı

13 Nisan 2013

“Prim vermeyeceğiz.” Bakan Ömer Çelik, Emek’in yıkılmasına karşı olanlara bunu söyledi. Slogan atanlara prim verilmeyecek. Peki kime verilecek?

İki insan arasındaki ilişkinin gerçekten bittiği an hangi andır biliyor musunuz? Taraflardan birinin diğerinden vazgeçtiği an. Vazgeçmenin üzerine yıllarca devam eden ilişkiler, ilişkilerden yıllar sonra gelen vazgeçme anları var. Nedeni, nasılı her ilişkide farklı. Ama vazgeçme anı önemli. Çünkü vazgeçmek önemli.
İnsanlık tarihini ya da basbayağı kişisel tarihini biraz eşeleyen biri bu konuda önemli bulgulara ulaşabilir.
Vazgeçtikten sonra sevgi, saygı, güven her şey silikleşir. Önemini yitirir. “Sen öyle yaptıydın ama sen de öyle dediydin”lerin hepsi anlamsızlaşır, hazırcevaplık, ikili mücadelelerde kazanılan küçük zaferler, ince hesaplar önemini yitirir. Cümleler, kavramlar, hisler uzayın sonsuzluğunda giderek silikleşerek kaybolmaya başlar. Moleküllere, atomlara ayrılarak çözülür ve yok olur. Çünkü vazgeçmek bunların hepsini anlamsızlaştırır.
“Vazgeçme süreci”nin ardından, sanki hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi ortada bir boşluk kalır. Kimileri bunu sükunet ya da huzur olarak anlamlandırsa da her sessizlik

Yazının Devamı

Gençler sokakta içiyor hadisesi

7 Nisan 2013

Kadife Sokak’taki keşmekeş gene “gençler sokakta içki içiyor”a bağlandı. Ruhsat verenin, “binalarımız değerlendi” diye elini ovuşturanların hiç ilgisi yokmuş gibi

Kadıköy Kadife Sokak şehrin en kaotik yerlerinden biri. Kabul. Cuma ve cumartesi akşamları oradan geçerseniz bir sokak festivali düzenleniyor sanabilirsiniz. Her köşede, her kapıda birileri ellerindeki içkileri yudumlayarak sohbet ediyor. Bana sorarsanız sevimsiz, kişiliksiz, ruhsuz, bakımsız tipik İstanbul binalarının önünde eğlenen
sohbet eden birilerinin olması, olmamasından daha iyi. En azından yaşadığını hissediyor insan.

Mahalleli haklı ama bir ikiyüzlülük var
Ama bu festival hali bir gün değil, iki gün değil, yılın her hafta sonu böyle. Ve sorun da burada. Mahalleli her hafta festival kaldıramıyor. Ben olsam ben de kaldırmam. Zaten o sokakta da oturmam.

Yazının Devamı