Başbakan’ın, bakanların, AKP sözcülerinin söylemine dikkat ettiniz mi?
Demokrasi demiyorlar..
İleri demokrasi diyorlar..
Demokrasi deseler az çok, doğru yanlış bi fikrimiz var.. Ama ileri demokrasi denilince ‘o da nedir’ demeden edemiyoruz..
Daha normalini görmedik ki ilerisini bilelim.. Hem tarifi de çıkmadı.. Demokrasiden farkını anlatan sağlam metin de yok..
Okur bize soruyor, biz cevap vermek için didinip duruyoruz..
Şöyle böyle demek kesmiyor.. İnsanlar kafalarında canlandırmak için somut örnek istiyor..
İstanbul’da, 2010 yılının beş eylül günü, Kazlıçeşme meydanında. AKP’nin düzenlediği mitingin en kısa tarifi budur..
Kadınların mitingi..
Veya kadınların el koyduğu miting de diyebiliriz..
Niye mi?
O dev alanı bir uçtan bir uca dolaştım.. Boydan da kat ettim, enden de..
Neredeyse her beş kişiden ikisi kadındı..
Beş kadından ikisi de genç kızdı..
Haberi duyan herkes derin bi oh çekmiştir.. Oh be!..
Mehmet Öz’ün poliplerinde kanser çıkmamış..
Bu oh çekiş sadece Mehmet Öz adına değil, insanlar kendi adına da oh çekti..
Ya tersi çıksaydı..
Kanserli hücrelere rastlansaydı.. Sadece Mehmet Öz’ü değil, bizi de Allah kurtardı..
Bütün sistem altüst olacaktı.. Onca yıldır itinayla seçtiğimiz besinlerin bizi korumadığını görüp bunalıma girecektik..
Doktor ne yerse ye dedi moduna geçecektik..
Başbakan’ın çok önemli mesajlar vermesini beklemiyorduk.. Başbakan’ın Kürt açılımına yeni bir boyut katmasını da beklemiyorduk..
Başbakan’ın boykotu evete çevirecek sihirli sözler söylemesini de beklemiyorduk..
Beklenti çıtamız düşüktü ama bu kadar da değildi..
Bu kadarını tahmin edemezdik..
Başbakan hiçbir şey söylemedi..
63 dakika hiçbir şey söylememek için konuştu.. Cümleler, kelimeler hiçbir anlam çıkarılmasın diye özenle seçilmişti..
Ne batıyı kıracak bir cümle sarf etti, ne de doğuyu üzecek tek kelime..
Ya birileri bizi kandırdı.. Ya da kendimizi kandırdık.. Durduk yerde gaza geldik, dolduruşa geldik..
Fiyaskonun nedeni bu..
*
Konuya girelim..
2007 yılında üçlü mekanizma kuruldu dediler.. ABD- Türkiye- Irak.. Kâğıt üstünde Irak dense de kastedilen Irak değil, Kuzey Irak’tı.
Üç mekanizma çalışacak, PKK’yı dağdan indirecekti..
2008 yılında ABD’nin Irak’tan çekileceği resmileştikten sonra düğmeye basıldı..
Madem 12 Eylül ruhu ortadan kaldırılacak deniliyor..
Madem 12 Eylül’ün izleri silinecek deniliyor..
Madem 12 Eylül’le gelen 12 Eylül günü gidecek deniliyor..
Madem 12 Eylül’ün tüm yaptıkları sorgulanıyor..
Kapsama alanında türban da var demektir..
Türbanın da ömrü bitecek.. Askeri darbe tarihine gömülecek..
Çünkü bağlama şeklini seven, benimseyen, türban diyen 12 Eylül rejimidir.. Türbanı teşvik eden 12 Eylül yönetimidir.. İsim babası da veya üniversitedeki babası diyelim İhsan Doğramacı’dır..
İktidara yakın duran gazetelere bakıyor musunuz? 12 Eylül’ün gazabına uğrayanların öykülerinden geçilmiyor.. Zindanlara atılanlar, işkencenin envai çeşidini görenler, aylarca sorgusuz sualsiz gözaltında kalanlar, kardeşi döve döve öldürülenler..
Bin bir türlü öykü!..
O dönem yazılan mektuplar tefrika halinde..
Muhafazakâr kesim, eskiden solcu diye kızdıkları, Allahsız diye suçladıkları, komünisttir ne yapılsa mubahtır dedikleri kişilerle tanışmaya başladı.. Solcuların başından geçenleri öğrendikçe vay be, bu memlekette bunlar da olmuş diye iri puntolarla yayın yapıyorlar..
Yapsınlar zararı yok da..
Bu tür yayınları gördükçe aklıma hep o meşhur İsa fıkrası geliyor..
*
Kimi görsem, kimle selamlaşsam aynı soruyu soruyor..
Hal hatırdan önce..
‘Nasılsın iyi misin’ sualinden önce..
Kafadan..
Ne çıkar?
2009 yerel seçim haritasını açın, karşınıza ne çıkarsa referandumda da o çıkar diyorum..
O haritadaki sarı yerlerden evet çıkar..