Yılda bir iki kez hortluyor.. Beş mi yedi mi alevleniyor, bir iki gün ortalığı kavuracakmış, yakıp kül edecekmiş gibi duruyor ama yakmıyor, sönüp gidiyor..
Biri durduk yerde kibriti çakıyor, samanlığa atıyor ama ateş harlamıyor..
Bu kez de aynısı oldu..
Manşetlere kadar çıktı ama heyecan yaratmadı, ne oluyoruz dedirtmedi..
Cumhurbaşkanı meselesinden söz ediyorum.. Görev süresinin beş yıl mı, yedi yıl mı olduğuna bir türlü karar veremiyoruz ya..
Kimi beş beş diye tempo tutuyor.. Kimi yedi yedi diye avazı çıktığı kadar bağırıyor..
Yakında bu konuda da karnıyarık gibi bölüneceğiz..
İki ‘D’ çakışıyor zaman zaman.. Demokrasi’nin ‘D’siyle.. Diktatörlüğün ‘D’si üst üste geliyor. Ayırt edilemiyor..
D’yi görüyorsun, devamını okuyamıyorsun.. Kimi zaman demokrasi çıkıyor, kimi zaman diktatörlük..
‘D’ harfi net olmasına net de gerisi ne?
Demokrasi mi, diktatörlük mü?
Bi o oluyor, bi öbürü..
*
Başbakan TÜSİAD’ı da TOBB’yi de acayip fırçaladı.. Referandumda ne diyecekseniz açık açık söyleyin; bitaraf olan bertaraf olur dedi..
Ben olanı biteni ortaya koyayım, bağlantı var mı yok mu siz karar verin..
* * *
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek nerede mikrofon görse Kılıçdaroğlu’nun Alevi, annesinin Ermeni olduğunu söylüyor..
Bunu söylemek için kanal kanal dolaşıyor..
Kurnazca bir taktik izliyor..
Konuyu ben açmadım siz sordunuz diyor.. Annesi Ermeni kendisi Aleviyse ne var bunda diyor.. CHP’liler kendisini genel başkan seçmiş diyor; bunları konuşmamak lazım, insanın annesinin Ermeni olması ayıp mı?
Ermeni ise kime ne ki Türk vatandaşı değil mi diyor..
Bu ne diyeceksiniz? Halimiz.. Özenle oluşturduğumuz sadaka toplumunun yapısı!..
Vallahi ben söylemiyorum.. Başbakanlık söylüyor.. Yıllardır dağıtılan avantanın sonucuymuş..
Hani AKP iktidara geldikten sonra, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş yardım kampanyası başlattı ya.. Yüz binlerce aileye milyonlarca, tonlarca kömür dağıttı..
Buğday dağıttı, un dağıttı, pirinç dağıttı, şeker dağıttı..
Yetmedi.. Soba dağıttı..
Yetmedi.. Çekyat, vantilatör, ütü, tost makinesi dağıttı..
Yetmedi.. Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, buzdolabı dağıttı..
Bülent Arınç baktı ki alkış alıyor, takdir topluyor sesini çıkarmadı..
Üstüne yattı..
Bence, Arınç’ın; ‘Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’ın feryatlarına kulak verilmeli’ sözünü Ertuğrul Özkök de Ahmet Hakan da yanlış okudu..
Aslında yanlış demesek de, temenni okuması desek!..
* * *
Bülent Arınç..
“O vicdan er veya geç yapılanı görecektir demiştim.
Teravihi biliyoruz da, Enderun usulü teravihi de ne diyeceksiniz..
Şu... Musikinin ibadet içinde kullanılması..
Şöyle oluyor.. İmam teravih namazının her dört rekâtını başka bir makamda kıldırıyor, müezzinler de aralarda aynı makamdan ramazan ilahileri okuyor..
20 rekâtlık teravih namazı böyle tamamlanıyor..
Her seçimin, her siyasi yarışın başat sloganı vardır.. Onlarca sloganla yola çıkılır, ama biri başattır..
Dominanttır..
2007 seçimlerinin başatı, Müslüman Cumhurbaşkanıydı.. Müslüman Cumhurbaşkanı seçtirmediler sözüydü..
2010 referandumunun sloganı, 12 Eylül’den hesap soracağız oldu.. Tuttu mu?
Tuttu galiba..
12 Eylül’den hesap sorulamayacak bile olsa, hukuken mümkün olmasa bile, ana amaç bu olmasa bile, tuttu..
* * *
Araya girsem.. Bi dakka diye haykırsam sesimi duyurabilir miyim? Meramı mı anlatabilir miyim? Yoksa.. İşçi emeklisi misin, memur emeklisi mi tartışması daha mı baskın gelir.. Senin maaşın kaç, maaşın.. 280 lira mı fazla.. Maaşın 10 bin lira mı; kaç?
Biliyorum, bu muhabbetin ortasına giremem, sesimi duyuramam.. Urfa Valisi de bas bas bağırıyor ama sesini duyuramıyor..
Halbûki Türkiye’nin esas meselesi o.. Ama sıra gelmiyor, gelemiyor..
İsmet İnönü’nün 1940’lar boyunca yaptıklarından, ettiklerinden kurtulup günümüze gelemiyoruz..
*
Mesele şu.. Urfa’da yedi yaşın üzerinde olanların yüzde 15’i okuma yazma bilmiyormuş.. (Türkiye ortalamasının iki katı) 350 bin kişi.. Yüzde 77.9’u kadın, yüzde 22.1 erkek..
Bitmedi.. Vali’nin açıklamasına göre; Urfa’da yaşayan 650 bin kişi ilkokul mezunu bile değilmiş..