Yedi sekiz yıl oluyor.. Ali küçüktü, balıkçılığa heves ettim.. Çizgi filmde mi gördüm ne! Siz de izlemişsinizdir; hani baba oğul kamışlarını alır göl kenarına giderler ya; hafta sonu faaliyeti..
Bizdeki de o heves galiba.. Tophane’ye gittik, kamışlar aldık, balıkçı sandalyeleri falan.. Boğaz’da yerimizi tuttuk..
Denize yollaması zormuş mereti.. Sallıyoruz, ya dibimize düşüyor ya da kayaya takılıp kurşunu koparıyor..
Kurşuncuyu zengin etme noktasına geldik ama ilerleme sıfır.. Ali bir adet kaya balığı tuttu o kadar.. Görüp göreceğimiz rahmet buydu..
Ertesi hafta yine gittik.. Buz gibi hava, yanımızda bu işten anladığını iddia eden arkadaşlarla(!) yine Boğaz’ın yolunu tuttuk.. Sallıyoruz, boş.. Sallıyoruz, boş..
Diğer balıkçılara bakıyorum, atan altı yedi istavrit çekiyor.. Bir saat geçti herkesin kovası ağzına kadar doldu, bizde tık yok.. Balıktan anladığını iddia eden arkadaşlarda da tık yok..
Ali, ‘baba yeter’ dedi; kendimizi daha fazla ezdirmeyelim.. Ufaktan araziye uyduk.. Canlı balıkla temasımızı o gün bitirdik..
Memlekette ne zaman işlerine gelmeyen bir gelişme olsa.. Refleksleri aynı..
Bildik senaryo..
Bu filmi daha önce görmüştük..
Muhafazakârları kötülemek için yapılan tezgâh!..
Tophane saldırısında da aynısını yaptılar.. Meseleyi anlamadan, kavramadan savunmaya geçtiler; olay ne baskınmış, ne saldırı..
Neymiş peki?
Trafikmiş!
Meseleyi kısaca ve kabaca şöyle yorumlamıştım.. Referandumda evet veren kentler AKP’yi destekleyen yerlerdir.. Hayır diyen kentler AKP’den memnun olmayan çevrelerdir..
Bu tasnife karşı çıkıyorlar..
AKP karşıtları, korku şırıngasıyla hayır demiş ama evet diyenlerin evet deme gerekçeleri başkaymış!
Neymiş?
Dedikleri şu..
BİR: Daha fazla özgürlük talebi..
İKİ: Darbe anayasasının değişecek olması..
Doğrudur, kötü başladı.. Doğrudur, içi doldurulmadan başladı.. Rotası, hızı tespit edilmeden başlandı..
Doğrudur, ben bilirim anlayışı bir çuval inciri berbat etti..
Daha saymayalım..
Olan biteni biliyorsunuz..
Araba Habur kapısında devrildi; daha ilk virajda!.. İçişleri Bakanı’nın, ‘yol kazası’ dediği kaza ciddi kazaydı.. Arabada ne motor kalmıştı, ne kaporta.. Şanzıman darmadağındı..
Onarılması zaman aldı.. Aylara mal oldu..
Açılım Arabası sonunda piste döndü ama benzini kalmamıştı..
Yüksek sesle telaffuz edilmese de referandum haritasının can sıktığı bir gerçek..
Nasıl sıkmasın ki; üç renkli Türkiye hoş değil..
Hem de o üç rengin üç ayrı bölgede yoğunlaşması meseleyi daha da zorlaştırıyor..
Ayrışmayı belgeliyor..
Peki çözüm ne?
Ne yapmak lazım?
Meseleye sağdan da baksanız, soldan da baksanız aynı kapıya çıkıyorsunuz..
Türkiye’nin seçim haritasına bakıp Elazığ’ın siyasi tercihiyle Çanakkale’nin farklı olmasına şaşıyorlar..
Şaşanlara da ben şaşıyorum..
Misal, Maraş’taki yaşamla Ayvalık’taki yaşam aynı mı ki siyasi tercihleri de bir olsun..
Çeşme’den Bingöl çıkmayacağı gibi..
Bingöl de Çeşme gibi olmaz tabii..
Olmayacağı içindir ki referandum haritasına baktığınızda biri kırmızıya boyanmıştır diğeri sarıya..
*
Cuma günü Çetin Altan’ın “zırva” ile “tevil”in bitmeyen çiftleşmesi başlıklı yazısı imdadıma yetişti..
Son günlerde yazılanları çizilenleri artık daha rahat açıklıyorum..
Mesela..
Görmüyor musunuz, Asmalımescit’te yeni birahane açıldı. Hem de AKP’li Belediye Başkanı zamanında açıldı, son beş yıl içinde açıldı cümlesini okuyunca ne alakası var diyordum..
Dam üstünde saksağan gibi geliyordu..
Meğer alakası varmış..
Tevilmiş!..
Hakkâri’de patlatılan mayın provokasyon olabilir.. Şiddetin sürmesini isteyen PKK’lı grubun vahşeti olabilir.. Şiddetten nemalananların tezgâhı.. Altından kim çıkarsa çıksın, o elin karanlık el olduğu kesin..
Bırakalım o karanlık eli güvenlik güçleri bulsun..
Biz büyük manzaraya bakalım..
Türkiye, terörün bitirilmesi için, Kürt açılımının devamı için en uygun zaman ve zemini yakaladı..
Hiçbir zaman bu kadar uygun ortam olmamıştı..
Niye mi?
* * *