İşsizliğin gerilediği, geçen yıllara göre önemli düşüş gösterdiği yazılıp çiziliyor...
Böyle gelişmeye kim sevinmez. Ama acaba doğru mu?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tespitlerine göre 2011 Eylül sonu itibariyle Türkiye’de 2.4 milyon işsiz var. Oran yüzde 8.8’dir.
Geçen yıla göre 3 puan gerileme söz konusudur.
Ancak Mülkiyeli Profesör Aslan Eren bakınız ne diyor:
- İşsizlik rakamları İLO’nun gerçekçi olmayan sorularıyla saptanıyor.
Örneğin işi olmadığı halde son 6 ayda bir iş aramamış olanlar işsiz sayılmıyor. Bu durumda olanların “işsiz” sayılmamaları gülünçtür. Bu kişiler İş Kurumu’na başvurmuyor çünkü Türkiye İş Kurumu’nun kendilerine iş bulabileceğine inanmıyor. Son yıllarda bu kuruma iş için başvuranların en fazla yüzde 5 - 10’u iş bulmuştur. İş Kurumu’na başvurmadığı için işsiz sayılmayan ama gerçekte işsiz olan 1 milyon 742 bin kişi vardır. Eğer bu kişileri de hesaba katarsak işsiz sayısı 4.1 milyonu; işsizlik oranı yüzde 15.2’yi aşmaktadır.
Sivil toplum kuruluşları kendilerinden görüş isteyen Anayasa Komisyonu Başkanı Cemil Çiçek’e sormuşlardı:
- Acaba başımıza bir iş gelir mi?
Cemil Çiçek önceki gün de KESK’i ziyaretinde aynı soruyla karşılaştı...
KESK yöneticileri Çiçek’e şöyle dediler:
- Söylediğimiz sözlerden dolayı yarın gözaltına alınmayacağımızın garantisinin olmadığı yerde fikrimizi özgürce söylemek mümkün değil...
Sonra da eklediler:
- 8 milletvekili cezaevindeyken, 25 sendikacı 6 yıl ceza almışken nasıl anayasa tartışması yapılacak...
Fransa’ya karşı adım adım uygulanacak misilleme kararları açıklanıyor...
Sonuç nereye varacak? İsviçre’ye bakıp anlayabiliriz...
Fransa’da henüz yasalaşmamış olan “Ermeni soykırımını inkâr”a ceza veren düzenleme, İsviçre’de yıllardır fiilen uygulanıyor. Türkiye misilleme olarak ne yaptı?
Yasaya meydan okuyan Doğu Perinçek’i hapse attı...
Bu kanunu çıkaran İsviçre’yi Ermenistan’la ilişkilerde arabulucu tayin etti...
Türkiye’de geçen hafta sonu yapılan büyükelçiler toplantısına İsviçre Dışişleri Bakanı Micheline Calmy Rey’i konuşmacı olarak davet etti...
Kimdir Calmy Rey... İşçi Partisi’nin dün yaptığı açıklamaya göre Ermeni soykırımını ilk tanıyan Cenevre Kantonu Başkanı...
KCK davasında da 36 gazetecinin tutuklanmasıyla hapisteki gazetecilerin sayısı 99’a yükseldi... Gazetecileri Koruma Örgütü CPJ’ye göre en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu İran’da bu sayı 46... İran’ı ikiye katlıyoruz tutuklu gazeteci sayısında... Açık ara dünya rekortmeniyiz... Birileri hâlâ iktidarın ne kadar güçlü, Başbakan’ın ne kadar muktedir olduğundan dem vuruyor. Siz 99 gazeteciyi hapse atar, geri kalan binlerce gazeteciye gözdağı verir, basına dünyada görülmemiş vergi cezalarını giydirir, herkesin telefonlarını dinler, hakkını arayan herkesi hapse atarsanız... Sizden daha güçlü kim kalır yeryüzünde...
OdaTV davasından yargılanan arkadaşlarımız dün hâkim önüne çıktılar...
Tutuklanmalarından bu yana geçen 9 ay içinde 3 üniversiteden bilirkişi raporu alındı...
Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden gelen her üç raporun ortak yanı davaya konu olan belgelerin virüsle geldiği oldu.
Ne var ki mahkeme görmezden geliyor bilirkişi raporlarını...
Bir ülkede sanıklar sahte kanıtlarla yargılanabiliyor... Vicdanlar sesiz kalıyorsa...
Söyleyecek ne kalıyor geriye...
Cumhurbaşkanı Gül , Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu’na harika atamalar yaptı! Yönetim Kurulu’na getirdiği beş isimden Zaman yazarı olan üçünün Atatürk’le ilgili çalışmaları olmadığı gibi Atatürkçülere açıkça karşıtlığı söz konusudur...
Bu harika atamalardan Mümtaz’er Türköne klasik bir Atatürk ve Cumhuriyet karşıtıdır. Atatürk’e cepheden saldırmamaya özen gösterirse de çevreden sert biçimde saldırır. Geçen yıl 7 Mayıs’ta Zaman’da şunları yazıyor:
“İnönü ve CHP’liler çok kuvvetle muhtemeldir ki Hitler hayranıydı. Ancak İnönü, daha çok Mussolini’nin Türkiye şartlarına uyan bir kopyasıydı. 1930’lu ve 40’lı yılların CHP’li faşistlerinin takip ettiği fikir ve eylem modeli İtalyan faşizmi, kişi kültü ise Mussolini’dir.”
* * *
“Geride bir dogma bırakmadığını ısrarla vurgulayan Atatürk’ün kendisi Atatürkçü değildi. Onun sağlığında üretilen Kemalizm ise İtalyan faşizmine derin bir hayranlık besleyen Cumhuriyet Halk Fırkası teorisyenlerinin eseridir. 1931 CHP Kurultayı’nda kabul edilen Kemalizm, faşist ideolojinin eyleme dayalı eklektik yapısını yansıtır...”
* * *
Türkiye’yi ikinci dünya savaşına sokmamak için Hitler ve Mussolini’ye karşı muazzam bir diplomasi savaşı
Eğer iktidar sözcüleri ve yandaş medyanın şişirdiği kadar büyük ülke olsaydık Fransa böyle bir tertip hazırlamaya cesaret edemezdi... Büyük ülkeyi bir başka ülke bu şekilde hiçe sayamaz... Sayarsa cevabını misliyle alacağını bilir. Çekinir.
CHP’li Osman Coşkunoğlu geçtiği mesaja güzel bir son cümle eklemiş:
“Uluslararası ilişkilerde güç olmayı öğrenmek için Atatürk ve İsmet İnönü’yü saygı ve dikkatle okumak gerekir, onları reddetmek değil...”
Cumhuriyet Türkiyesi tutarlı, kişilikli, onuru ön planda tutan bir dış politika izlemişti. Bugün ise adımız sadece taşeron ülke...
Dış politikada başarılı olmak için içerdeki güçleri büyütmeniz gerekir...
Bizde tersi yapılıyor.
İsviçre’deki soykırım yasasına karşı mücadele eden Talat Paşa Komitesi terör örgütü muamelesi görüyor...
Türkiye ile ilgili vahim bir soykırım yasası çıkartmak üzere olan Fransa’ya tepkimiz:
- Sonuçları vahim olur, demekten ibaret...
Vahim olur da ne olur? Belli değil...
Bu konuda ne demişti Onur Öymen:
- Etkili olmak istiyorsanız nasıl bir karşılık vereceğinizi somut biçimde söyleyeceksiniz... ‘Bu yasa çıkarsa askeri ihalelere giremezsiniz’ diyeceksiniz mesela...
Öymen, bir tarihte, İsveç’in Avrupa Konseyi’nde düşmanca bir tavrına karşılık hızlı tramvay ihalesini iptal edeceğimizi bildirdiğimizi, karşı tarafın derhal yelkenleri suya indirdiğini anlatıyor.
Güçlü devlet, onurunu her şeyin üzerinde tutan devlettir.
Anketleri bir yana bırakalım, genel manzara şunu gösteriyor: Kemal Kılıçdaroğlu son aylarda artık çıkışta değil iniştedir... Bugün seçim yapılsa CHP geçen seçimdeki yüzde 26 oyu alamaz... Sebep ne peki? AKP’nin başarısı mı? CHP’nin başarısızlığı mı? Elbet ikincisi... Titiz ve analitik düşünen bir yazar olan Öztin Akgüç Cumhuriyet’te bu konuyu ele almıştı... Diyor ki:
“CHP’nin oyunu arttırabilmesi için, ciddi bir alternatif olduğu, sorunları çözebileceği, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını koruyacağı, sola dönük antiemperyalist bir politika izleyeceği konusunda vatandaşa güven vermesi gerekiyor.
- Vitrin süslüyoruz diye, büyük kentlerde liste başına oturtulan kişiler, partiye bir canlılık kazandırmamıştır.
- CHP, programını açıklayacağı, izleyeceği politikaları anlatacağına, gereksiz sayılabilecek konularda AKP ile, AKP lideri ile giriştiği polemiklerle vakit yitirmektedir.
- CHP, ne yapmalıyız sorusunun yanıtını aramalıdır. Bir partiyi yaşatan program ve ilkeleri, idealleri olduğuna göre bunların vatandaşlara anlatılması, tutarlı bir şekilde savunulması gerekir.
- Sorunların, özellikle kamuda kaliteli, düzgün insan istihdamı, işsizlik, sanayileşme, ekonomik kalkınma, cari