Atatürk geometrisi

12 Kasım 2011

Okan Bayülgen TV 8’de olağanüstü güzel bir sohbet programı yaptı önceki akşam.. Konu Atatürk idi elbette... Sohbetin bir yerinde Atatürk’ün geometri kitabından söz edildi... Okan Bayülgen, Atatürk’ün bir geometri kitabı yazdığını, bugünkü geometri deyimlerini Atatürk’ün ürettiğini duymamış. Çok olağan. Bize de okul yıllarında bundan hiç söz edilmedi. Muhtemelen hocalar da bilmiyordu... Geometri kitaplarının bir köşesinde yazsa ya.. Yazmıyordu...
Evet Atatürk oturmuş Dolmabahçe’de 1937 yılında 44 sayfalık bir geometri kitabı yazmıştır... Fransızca kitaplar üzerinde de çalışarak Arapça geometri deyimlerini Türkçeleştirmiş... Türkçe terimleri bizzat üretmiş. Mesela bakın hangi yabancı sözcükleri nasıl Türkçeleştirmiş:
“kutur - çap, hattı munassıf - açıortay, kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen, murabba - kare, satıh - yüzey, zâviye - açı, amûd - dikey, mustatîl - dikdörtgen, muhammes - beşgen...”
Bugün kullanılan “boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı,

Yazının Devamı

Orda kimse yok mu?

11 Kasım 2011

İnsani gelişmişlik sıralamasındaki yerimizi önceki akşam ekran başına toplanan milyonlar gözleriyle gördüler... Sağlam raporu verilen ama yere gömülen bir otel... Sefil, perişan, çaresiz insanlar... Depremin üzerinden neredeyse bir saat geçmiş... İnsanlar kendi bildiğince enkazı eşelemeye çalışıyor... Birileri seyirci vatandaşların çekilmesi için anons yapıp duruyor... Olay yerinde tek polis yok... Oysa çoktan bir güvenlik şeridinin çekilmesi, vatandaşların şeridin öte yanına alınması lazım. Saatler geçiyor... Enkaz kaldırmada gönüllü vatandaşlar çalışıyor... Civarda hiç istihkâm taburu yok mu? Bir bölük asker yollansa bu işi çok daha düzenli yaparlar... Tabii bu tür organizasyonun deprem öncesi yapılması gerekir. Valilik yapmıyor mu bu tür organizasyonları? Hani nerede? Ekranlar başka âlem... Uzun uzun depremin artçı mı yoksa bağımsız mı olduğu tartışılıyor. Nöbetçi yerbilimciler görevde. O kanaldan o kanala bağlanıyorlar. Söylediklerinin vatandaşı ilgilendiren bir yanı yok. O arada yerbilimcilerin yüksek fikirleri yerine arama kurtarma çalışmaları üzerine yoğunlaşılsa daha çok işe yarar...
“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyor Büyük Atatürk...”
Aklınızı paraya

Yazının Devamı

Atatürk‘ü çekelemek!

10 Kasım 2011

Ata’yı bu yıl da abuk sabuk tartışmalarla anıyoruz...
Gazeteci Nagehan Alçı’nın CNN’deki dörtlü sohbet programında sarfettiği “Atatürk diktatördü” sözleri mesela... Hayli gürültü kopardı. Alçı’nın yazdığı Akşam gazetesinde bir süre önce Prof. Mete Tuncay, üstelik Atatürk’ü Tayyip Erdoğan’la kıyaslayarak, aynı yorumu yapmıştı... Hocası böyleyse öğrencisine ne diyeceksiniz?
Bir yabancı gazeteci Atatürk’e sormuş:
- Sizin için diktatör diyorlar ne dersiniz?
- Ben diktatör olsaydım siz bu soruyu soramazdınız, demiş Atatürk...
* * *
Liderler yaşadıkları dönemlerin tartısında tartılır.

Yazının Devamı

Sandalcı kavgası

9 Kasım 2011

CHP ile AKP arasında müthiş bir mektup kavgası var! CHP lideri mektupla Erdoğan’a Kayseri Belediye Başkanı’nın yolsuzluklarını soruyor. O da onu tersliylor. Mektupla dövüşüyorlar.
Türkiye’nin gündemi ve beklentisi bu mudur peki? Kayseri Belediye Başkanı’nın yolsuzluğu mudur?
Türkiye’nin gündemi ne midir?
AKP’ye alternatif bir parti inşa etmektir? Bugünkü ana sorunlara alternatif çözümler oluşturmaktır.
Halka iktidar seçeneği sunmaktır.
Bugün Erdoğan’ın başarısı kendi gücünden kaynaklanmıyor.
Muhalefetin iktidar alternatifi olamamasından kaynaklanıyor.

Yazının Devamı

Baba ile oğlu

8 Kasım 2011

İsmet İnönü’nün yurtdışında (ABD) okuyan oğluna yazdığı mektuplar 1988’de, “Baba İnönü’den Oğul İnönü’ye Mektuplar” adıyla yayınlanmıştı.
Can Dündar, baba İnönü’nün yazdıklarına karşılık Erdal İnönü’nün de babasına ABD’den yazıp gönderdiği mektupları karşılıklı yayımladı: Kitabın adı: “Canım Erdalım, Sevgili Babacığım” (Can Yayınları)
Kitapta Erdal İnönü’nün yüksek lisans için yurtdışında bulunduğu 1947 - 52 yıllarını kapsıyor.
Bizim ilgimizi en çok, İsmet İnönü’nün onca işi arasında oturup oğluna neredeyse iki üç günde bir mektup yazması, bu mektuplara “Erdal oğlum, canım oğlum” gibi sıcak, sevgi dolu hitaplarla başlaması, onun en küçük ihtiyaçlarıyla dahi ilgilenmesi oldu...
Oğlunun mezuniyetini en kıymetli başarılarından biri sayıyor İsmet Paşa...
Bu arada Erdal İnönü’nün o yaşta demokrasiyi nasıl içselleştirdiğini görüyoruz mektuplarda...
1950 seçimini DP kazanmış ve iktidara gelmiştir.

Yazının Devamı

Oslo Anayasası

6 Kasım 2011

Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in, birkaç gün önce Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlediği “Anayasa” konulu toplantıda Aydınlık gazetesi temsilcileri soruyor:
1. Biz bir millet miyiz? Hangi milletiz?
2. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın hükümet adına PKK yöneticilerine “Yüzde 95 anlaşıyoruz” dediğini biliyoruz. Bu mutabakatın oluşturulacak Anayasa’daki yeri nedir?
Cemil Çiçek soruya tepki gösteriyor: “Bu soruların yeri burası değil” diyor.
Toplantıda hazır bulunan AKP, CHP, MHP ve BDP’li komisyon üyelerinden de “Biz Türk milletiyiz” gibi bir yanıt gelmiyor.
Anayasa’dan Türk ve Türk milleti kavramlarının çıkarılması anlaşılan hayli benimsenmiş.
Yapılacak Anayasa’ya verilen adlardan biri de Oslo Anayasası’dır...

Yazının Devamı

Wikileaks’te Baykal

5 Kasım 2011

Wikileaks belgeleri artık pek ilgi görmüyor ya da görmemesi için gündem dışına itiliyor ama bu durum içeriklerindeki önemi tabii azaltmıyor...
Örneğin Ankara’dan Büyükelçi Wilson tarafından merkeze gönderilen 12 958 numaralı ve 18. 04. 2008 tarihli telgraf, ABD’nin Deniz Baykal’a bakışıyla ilgili hayli çarpıcı ipuçları içeriyor...
Telgrafta o yılın 26 Nisan’ında yapılacak olağan kurultay öncesinde Baykal’ın değiştirilmesi olasılıkları inceleniyor. Deniz Baykal’ın oyu en çok takdir edilen politikacılar listesinde yüzde 4’e düşmüştür, deniyor telgrafta... Partinin yüzde 70’inin Baykal’a karşı olduğu kaydediliyor. Halkın CHP’ye Baykal’a rağmen oy verdiği kaydediliyor... Buna rağmen delege yapısı ve seçim yöntemleri yüzünden Baykal’ı değiştirmenin çok güç olduğu vurgulanıyor...
Geliyoruz bu telgrafın en kritik paragrafına... Deniyor ki:
“Baykal’ın yıpranmış liderliği ülkede ipleri derin devletin elinde tuttuğu argümanını zayıflatmaktadır. Baykal’ı defetmek ve yerine daha prezantabl bir muhalefet lideri yerleştirmek, Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı askerler ve yargıdan daha etkili silah olacaktır.”
* * *
İki yıl sonra faili hâlâ mechul olan kaset komplosu

Yazının Devamı

Hukukun sonu...

3 Kasım 2011

Özel yetkili mahkemeler tarafından yeri ve adresi belirli olan yurttaşlara davetiye gönderilmeden apar topar gözaltı uygulaması...
Susma hakkını kullanmalarına karşın şühphelileri 4 gün nezarette bekletme...
Sabahlara kadar savcı - hakim sorgulaması...
Dosyadaki bilgi ve belgelerin avukatlardan saklanması...
Basında iğrenç bir linç kampanyası başlatılması...
Bunlar özel yetkili mahkemelerde artık hukuk klasiği oldu...
Adil yargılama, masumiyet karinesi gibi ilkeler paspas gibi çiğneniyor...

Yazının Devamı