ABD kışkırtıyor...

30 Haziran 2011

Güneydoğu sorununun geleceğini tasarlayabilmek için güç dengelerini anlamak zorundayız. Kimin nereden ve nasıl güç aldığını kavramak için biraz geriye gidelim...
1 Mart 2003 öncesi ABD ile tezkere görüşmelerini yürüten Deniz Bölükbaşı’nın “1 Mart Vakası” adlı kitabına göz gezdiriyoruz. Bakınız görüşmelerde ABD’yi temsil eden Büyükelçi Lino ne öneriyor:
“... Büyükelçi Lino’nun önerisi Kuzey Irak’taki Türk Özel Kuvvetleri arazide PKK unsurlarıyla karşılaştığında bile onlar ateş açmazsa silahlı mukabelede bulunmaması anlamını taşıyordu.”
Türk askeri PKK’ya karşı ancak meşru müdafaa halinde ateş açabilecektir.
Bölükbaşı diyor ki:
“Tezkere müzakerelerinde en ciddi kriz bu noktada yaşanmıştır.”
Müzakerelerde Türk askerinin Kuzey Irak’ta gireceği bölgenin sınırları çiziliyor... Dikkat buyurun:

Yazının Devamı

Ucube sistem

29 Haziran 2011

Günün sorusu: Meclis kilidi nasıl açılacak? CHP’li Anayasa Profesörü ve Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’a soruyoruz:
- Tayyip Erdoğan, Hatip Dicle olayını da kapsayacak biçimde, önerileri neyse bildirsinler, görüşelim, dedi. Ne diyorsunuz?
- Hatip Dicle’nin hukuki durumu ile Mustafa Balbay, Mehmet Haberal’ın durumlarının ne alakası var. Dicle hakkında kesin hüküm verilmiş. Balbay ve Haberal öyle mi?
- Sizce bu kriz nasıl aşılır?
- Pek çok yolu var. Örneğin Ceza Yasası’nda, tutukluluk süresi iki yılı geçemez, diye bir değişiklik yapılabilir.
Şu anda tutukluluk süre sınırı bildiğiniz gibi 10 yıl... CHP’nin 2008 yılında yaptığı parti programı tutukluluk süresini 4 ayla sınırlıyordu. Almanya’da tutukluluk süresi 6 ay... Sürenin kısıtlı olması elbet mahkemeleri daha hızlı çalışmaya ve çabuk karar vermeye zorluyor... Türkiye’de tutukluluk süresi 10 yıl gibi korkunç bir rakam olduğu gibi mevcut yasalara da uyulmuyor. Örneğin Ergenekon davası üç yıldır sürdüğü halde yargıçlar “Delillerin toplanması bitmedi” diye tahliyeyi reddedebiliyor.
Gelelim yemin sorununa...

Yazının Devamı

Düğmeye basıldı!

28 Haziran 2011

12 Haziran seçimlerinden sonra Apo’yu İmralı’dan kurtarmak için düğmeye basılacağını biliyorduk. Ama bu kadar erken ve aleni basılacağını doğrusu tahmin etmemiştik.
İlk işaret fişeği bir “meslektaşımız” tarafından atıldı. Geçen hafta köşesinde Apo’nun cezasının ev hapsine çevrilmesinin artık konuşulması, tartışılması gerektiğini yazdı. Ardından Soros’un Türkiye şubesi TESEV’in bir “kurye - gazeteci”ye sipariş ettiği rapor geldi. Özel bir toplantıyla açıklanan rapora göre Başbakan iki yıl kadar önce Genelkurmay’a, “PKK’yı silahla yok edebilir, bitirebilir misiniz?” diye sormuş, “Hayır, bitiremeyiz” yanıtı almış... Arif olanların anlayacağı üzere bu durumda geriye tek çözüm yolu kalıyordu; Apo ile konuşup anlaşmak. Onun da ilk adımı PKK’yı terör örgütü, İmralı sakinini “teröristbaşı” olarak görmekten artık vazgeçmekten geçiyordu.
Barış! önerileri mi? Onları da PKK’nın 2 numaralı adamı Murat Karayılan Kandil’den piyasaya sürüyor...
“Biz artık sorunu şiddetle çözmek istemiyoruz... Silahları devre dışında bırakmak istiyoruz...”
Apo 3 protokol önermiş.. Bu protokollarda yeni anayasa yanında genel af talebi ve Apo’ya ev hapsi isteği de yer alıyor.
Peki Apo ne diyor bu

Yazının Devamı

Abdülhamit çağı

26 Haziran 2011

Abdülhamit döneminin sansürü meşhurdur.. Dünya tarihine geçmiştir...
Örneğin o dönemde tahtakurusu sözcüğü “tahtı kurusun” diye yazılabileceği gerekçesiyle yasaklanmış. Kimyada 0= AH gibi denklemler de “Abdülhamit = sıfır” anlamına çekilebileceği için kullanılmazmış.
Yazar Ahmet Rasim Bey o çağın ünlü sansür memuru Hıfzı Bey’le aralarında geçen diyaloğu anlatıyor...
“Biz, dedim, yazdığımız yazılarda zatıalinizin çizeceğinizi bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki, vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, zehir vb. kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki çizmişsiniz.”
Ahmet Rasim sözün sonunu şöyle getiriyor:
- Bize neyin sakıncalı olduğunu söyleseniz de onu bilsek ve yazmasak...
Sansür memuru Hıfzı Bey’in cevabı:

Yazının Devamı

Balbay ve Haberal

25 Haziran 2011

Balbay ve Heberal’ın tahliye edilmemelerinin gerekçelerini okuyoruz...
“Delillerin tamamının toplanamamış olması...
Sanıkların tümünün savunmalarının alınmamış olması... vs”
Mustafa Balbay 842 gündür hapiste...
Delillerin tamamı toplanamadıysa...
Sanıkların tümünün ifadesi alınamadıysa...
Bunda Balbay ve Haberal’ın kabahati nedir?

Yazının Devamı

Dicle’nin ötesi!

24 Haziran 2011

Hatip Dicle krizi neden çıktı, nereden çıktı? Bakalım...
Yargıtay, Hatip Dicle’yle ilgili mahkemenin verdiği 1 yıl 8 aylık hapis cezasını mart ayının sonlarına doğru onaylıyor. Ama onay kararından ne kamuoyunu ne Dicle’nin avukatlarını ne de YSK’yı haberdar etmiyor. Etmeyince ne oluyor? Hatip Dicle avukatları aracılığıyla milletvekili adaylığı için başvurusunu yapıyor. YSK da Yargıtay’ın kararını bilmediği için başvuruyu kabul ediyor. Kamuoyu, Hatip Dicle’nin kendisi ve avukatları Yargıtay’ın kararını bu kabulden sonra, 12 Haziran seçimlerine birkaç gün kala öğreniyor. Ama artık milletvekili aday listeleri kesinleşmiştir. Dicle bağımsız aday olarak seçime giriyor ve kazanıyor. Kazanmasıyla birlikte YSK ortaya çıkıyor ve;
“Senin mahkûmiyet kararın var, o nedenle milletvekilliğini düşürüyorum” diyor.
Olacak şey mi? AİHM eski yargıçlarından CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen’e göre, “Hayır, değil.” Nedenini anlatıyor:
“Yargıtay’ın görevini doğru dürüst yapmamasının faturasını seçmenlere ve seçilen kişilere yüklemek hakka ve hukuka aykırıdır. Bu yönde AİHM’nin verdiği pek çok karar vardır. Ayrıca YSK’nın görevi bir adayın milletvekili seçilebilme yeterliliğine sahip olup

Yazının Devamı

Hatip Dicle...

23 Haziran 2011

Yüksek Seçim Kurulu, Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin 1 yıl 8 aylık kesinleşen hapis cezası nedeniyle milletvekilliğini düşürdü. KCK davası tutuklusu Dicle’nin terör örgütü propagandası yapmak suçundan aldığı hapis cezası Yargıtay tarafından seçimden hemen önce onaylanmıştı.
BDP karara karşı ağır tehditler savuruyor. Mesela Hasip Kaplan:
- Kararın sonuçları ağır olacak...
Mesela Ahmet Türk:
“... Halkımız böyle kararlar karşısında da eli kolu bağlı kalmayacaktır.
Tabii ki bu hukuksuzluğa karşı, Türkiye’yi çatışmalı bir sürece götüren bu anlayışa karşı, Türkiye demokrasisi güçleri, aydınları da suskun kalmayacaktır, kalmamalıdır...”
YSK’nın aldığı karar hukuki olabilir...

Yazının Devamı

Basın fotoğrafı...

22 Haziran 2011

NTV televizyonu “Basın Odası” programını da erken tatile soktu... Sedat Ergin’in yönetimindeki son programa Nuray Mert, Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan konuşmacı olarak katılmıştı. Programın ay sonuna kadar sürmesi planlanıyordu.
NTV’de Ana Haber Bülteni’ni sunan Can Dündar, geçenlerde beklenmedik şekilde “erken tatile” çıktı. Çiğdem Anad, Mirgün Cabas ve Banu Güven daha önce ekrandan uzaklaştırıldı.
Kimi programlar yukardan baskıyla yasaklanıyor... Kimileri de yukardan baskı gelebilir endişesiyle durumdan vazife çıkaran yönetimce yayından kaldırılıyor...
Can Dündar dünkü yazısında şöyle diyordu:
“Son dönem asıl endişe verici gelişme ise çoğu medya dışından gelen kimi patronların, ‘yukarı’nın artan baskısı karşısındaki dirençsizliği; o baskıyı kendi korkularıyla büyütüp kraldan fazla kralcı kesilen yöneticilerin acizliği...”
Sonuçta yukarıdan gelen bir baskı var ve bu baskının daha önceki öldürücü darbelerine tanık olmuş patronlar ürküyor... Hukuk kimseyi korumuyor...
Basında ise birileri hâlâ “vesayet dönemi bitti demokrasiye geçtik” diye masallar anlatıyor.

Yazının Devamı