Açık Pencere - Valiliğe göre yargıçlar ve savcılar dernek kuramaz ve dernek üyesi olamazlarmış... Bu Anayasa ve yasalara aykırıymış... Ayrıca yargı bağımsızlığını savunamazmışız, çünkü bunu savunmak devletin egemenlik hakkıyla ilgiliymiş, dolayısıyla sadece onun göreviymiş... Bu ve buna benzer 17 gerekçe ile birliğimizin feshi isteniyor.- İddialara ne diyorsunuz?- AB'nin bu konuda Türkiye'ye yönelttiği sorulara Adalet Bakanlığı'mızın verdiği iki yanıt devletin arşivlerinde bulunuyor. Bakanlık bu yanıtlarında, Türkiye'de yargıç ve savcıların örgütlenmesiyle ilgili herhangi bir sorun yoktur, demiştir. Bugün, Arnavutluk ve Andorra hariç Avrupa ülkelerinin tamamında yargıç ve savcıların örgütleri vardır. Biz de Dünya Yargıçlar Birliği ile bu birliğin Avrupa koluna üye olmak için başvurumuzu yaptık.- Yani iktidar yargı mensuplarının dernek kurabileceği görüşünde?- AB'ye verdiği yanıtlarda öyle... Ama aynı iktidar geçen yasama döneminde birliğimizin kapatılması için özel bir yasa tasarısı hazırladı, hatta komisyondan da geçirdi. Ancak dönem sona ermeden yasalaştıramadığı için tasarı kadük oldu. Binden fazla üyesi bulunan Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YAR - SAV) kapatılmak isteniyor...
Açık Pencere - Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Atatürk'ün eşine ve annesine de bak. Eğer örnek alacaksan Atatürk'ün eşi nasıl giyiniyor buna bakarsın." Abdullah Gül de konu açılınca bir süre önce aynı şeyi söylemişti:- Atatürk'ün eşi de türban takardı.Bunlar doğru mudur? Hayır... Bakınız o dönemlere yetişmiş olan Altemur Kılıç ne diyor:- İnsan Atatürk ve eşi hakkında konuşurken biraz bilgili olmalıdır. Bilmiyorsa, öğrenmelidir. Bende anamın, halalarımın 1922'de Çankaya'da, Latife Hanım'la, Mustafa Kemal'le birlikte çekilmiş fotoğrafları var; doğrudur, hanımların hepsinin -bugünkü gibi değil ama- başları bağlı! O yıllarda, Mustafa Kemal de kalpaklı idi. Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ün eşinin türbanı söz konusu edilince şöyle dedi önceki gün: Ama hemen sonra, Latife Hanım da anam, halalarım, hatta babaannem başlarını açtılar. 1925'te çekilmiş fotoğraflarda Mustafa Kemal, modern elbiseli ve şapkalı hanımlarla yan yana görünür!* * *Abdullah Gül kucaklayıcı olacağını herkese eşit mesafede kalacağını söylüyor. Bir gözümüz televizyonda... Önceki gece TV 8'deki programda Rıza Zelyut bu konuyu değerlendiriyor:- Sayın Gül seçim öncesi de aynı sözleri vermişti. Sonra gitti Bilkent
Açık Pencere BBC: "Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı tutkusu Türkiye'yi kutuplaştırmıştı. Ancak o bir kez daha, ordunun da dahil olduğu laik kurumlara meydan okumaya hazırlanıyor. Times: "Gül'ün tekrar aday gösterilmesi orduya açık bir mesaj olarak değerlendirilebilir."New York Times: "Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olması ile yükselen İslami orta sınıf 1923'ten beri ülkeyi yöneten laik elite üstün çıkacak, bu da ülkenin rotasını değiştirebilecektir."Financial Times: "Gül'ün tekrar cumhurbaşkanı adayı olması nedeniyle hükümet ile laik ve askeri elitler arasında yeni bir kriz yaşanabilir"AKP cumhurbaşkanlığı konusunda mutabakat aramayarak ve Gül'de ısrar ederek riskli bir adım attı. Dış dünya da böyle bakıyor... Bu riskin ülkeye pahalıya malolmaması dileğiyle... Başbakan Erdoğan dünkü basın toplantısında Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasının AB'deki çalışmaları daha etkin duruma getireceğini söylüyordu. AB ülkeleri genelde AKP iktidarını destekliyor. Ancak hem ABD, hem AB basını Gül'ün cumhurbaşkanlığını o ölçüde iyimserlikle karşılamadı. Dış basın kriz uyarısı yapıyor. Örneğin. Soru: Gül'ün adaylığını bu kez neden Erdoğan açıklamadı? Yanıt: Nisanda "Adayımız
Açık Pencere Cumhurbaşkanlığı, AKP ile asker arasında bilek görüşüne dönüştürüldü. Eğer Gül aday yapılmazsa Erdoğan askere yenilmiş sayılacaktı. Tahrik dozajı yükseltildi. Gül'ün adaylığı askere kafa tutmanın sembolü haline getirildi. Konu Erdoğan'ı da aştı. Gül aday yapıldı...TBMM Başkanlığı'nda olduğu gibi... Bir başka isim cumhurbaşkanı olabilir, Türkiye rahat ederdi. Ama belli ki bazıları birtakım krizleri de göze alarak askerle hesaplaşmayı ön planda tutuyor... Rövanş seviyor.Bundan sonra ne olacak?Türban konusu yeniden alevlenebilir... TSK, yüksek yargı ve üniversiteler ile Çankaya arasında sürtüşme başlayabilir. Bugüne dek Ahmet Necdet Sezer'den dönmüş kimi yasaların yürürlüğe girmesi ülkede gerginliği artırabilir. Hızlanacak kadrolaşmanın toplumda yaratacağı huzursuzluk etkisini her alanda gösterebilir. Gerginlik ekonomiye yansıyabilir...Bazıları, Gül dayatmasının demokrasinin yolunu açacağını savunuyor. Biz aynı kanıyı paylaşamıyoruz. Gül dayatması tam tersine yeni gerilimlere yol açabilir. İzleyelim, görelim... Tayyip Erdoğan'ın seçim kampanyası sırasında sözü vardı. Aday isimlerini alıp liderleri ziyaret edecek ve uzlaşma arayacaktı. Bu sözlerini tutmadı. Belki
Açık Pencere Prof. Türker Alkan, bu yorumun tutarsızlığını şu sözlerle anlatıyor: "Bu seçim sonuçlarına bakarak, 'Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olması onaylanmıştır' sonucunu çıkarabilmek için seçim kampanyası sırasında seçmene açıkça şu mesajın verilmesi gerekirdi: 'AKP yeniden iktidar olursa Gül'ü cumhurbaşkanı seçecektir!' Böyle bir mesaj anımsıyor musunuz?"Daha da net bilgiyi Prof. Ersin Kalaycıoğlu veriyor... Prof. Kalaycıoğlu, Ali Çarkoğlu ile birlikte yürüttüğü bir anket çalışmasında deneklere bu konuyu soruyor...Deneklerden sadece yüzde 14'ü, cumhurbaşkanlığı konusunun oyunu etkilediğini söylüyor... O yüzde 14'ün de tümü AKP'li değil üstelik... Son seçimde oyları Gül'ün cumhurbaşkanlığı değil, genellikle ekonomik faktörler etkilemiştir araştırmalara göre...* * *Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığı dün akşam saatlerinde kesinleşti. Başbakan Erdoğan'ın bu konuda kendileriyle uzlaşma arayacağını umut eden CHP'lilerde büyük bir hayal kırıklığı oluştu. Abdullah Gül bugün CHP'yle muhtemelen görüşecek, destek isteyecek. CHP'nin destek vermemesi, sonucu etkilemeyecek belki ama tartışmalı bir dönemin başladığının ilanı olacak. Gül'ün cumhurbaşkanlığına daha önce itiraz eden kim
Açık Pencere "Evet ben hata yaptığımı kabul ediyorum."En önemli 5 kelime: "Aferin, iyi bir iş yaptınız"... En önemli 4 kelime: "Bu konuda düşünceniz nedir?"... En önemli 3 kelime: "Eğer izin verirseniz"... En önemli 2 kelime: "Teşekkür ederim"... En önemli 1 kelime: "Biz"... En önemsiz kelime: "Ben" İnsani ilişkilerde en önemli 6 kelime: Melih Gökçek Allah isterse Ankara'nın susuzluk problemi biter diyor... İzmir'de susuzluk probleminin olmamasını acaba nasıl izah ediyor? SORU: Melih Gökçek bunca olaya rağmen önümüzdeki seçimde tekrar belediye başkanı olabilir mi? Yanıt: Olabilir. Seçimden bir hafta önce evlere birer bidon bedava su dağıtırsa oyları götürür... Fıkrayı Paris'ten Prof. Şehmuz Ğüzel göndermiş..Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış, her birine ikişer erdem vermiş...İsviçrelilere düzenlilik ve yasalara saygı.İngilizlere soğukkanlılık ve asalet...Japonlara çalışkanlık ve sabır...İtalyanlara neşe ve romantizm...Fransızlara zekâ, dürüstlük ve Sarkozy sevgisi.Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş:- Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Fransızlara üç tane...- Evet ama, demiş Tanrı, aynı anda sadece ikisini
Açık Pencere "Perşembe günü Ulus'ta, Valilik binasının hemen yanında, bir arkadaşımın büfesinde oturuyordum. Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait kocaman bir tanker az ilerimde durdu, bir binaya su vermeye başlayınca binanın kime ait olduğunu merak ettim. Üzerindeki tabelaya baktım, dinci bir vakfın merkeziydi. Tam bu sırada iki kadın tankere yanaştı, vananın başındaki kişiden kovalarına su istediler. Dakikalarca yalvarmalarına karşın aldıkları yanıt, hayır oldu. Tanker gittikten sonra vakfın yöneticisi olduğunu söyleyen kişiyle konuştum. Koskoca tankeri getirmeyi nasıl başardıklarını sordum. Belediye'ye telefon ettik, vakfımızın adını söyledik, suyumuz hemen geldi, dedi." Dünkü gazetelerde iki fotoğraf... İlkinde AKP Genel Merkezi'nin su deposunu doldurmakta olan Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait büyük bir tankerin görüntüsü... İkincisinde; susuzluk nedeniyle tuvaletleri kapatılan Ankara'nın en büyük alışveriş merkezi Ankamall'dan manzaralar... Ve bu iki çarpıcı görüntüye Kanaltürk kameramanı Cengiz Aldemir'in eklediği üçüncü olay... Melih Gökçek Ankaralılardan özür dileyip "Haklarını helal etsinler" demiş. İstifa edip gidecek gibi konuşması umut verici bir gelişme... Haber
Açık Pencere Bayrağın anlamını korumak istiyorsak anlamlı zamanlarda anlamlı yerlere dikmeliyiz.Tabii her şeyden önce bayrağın temsil ettiği yüce değerleri korumak şartıyla...Prof. Erol Manisalı geçenlerde bu konuda bazı gerçekleri hatırlatma gereği duydu. Dedi ki:"... Bayrak siyasi, iktisadi, kültürel ve askeri anlamda ulusal çıkarların bizim egemenliğimizde olduğunu göstermesi gereken bir simgedir. Eğer saydığım bu değerler yoksa, bayrak sadece bir bez parçası haline gelir.Bütünlük yoksa, bağımsızlık yoksa, özgürlük yoksa; ülke siyaseti, ekonomisi, güvenliği ve kültürü başkalarının elinde ise bayrağın bulunması bir anlam taşımaz.İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde dev bayraklar asılmaya başlandı. Bayrakların büyümesi ne anlama geliyor? Bayraklar büyüdü; iktisadi olarak daha güçlü mü olduk? Yoksa yabancılar ülkeyi şirketleriyle denetim altına alıp işgal ederken bayraklarla bir şeyleri örtmeye mi çalışıyoruz?Ülke topraklarını, yeraltı madenlerini, en stratejik iletişim tesislerini Batı devletlerinin eline bırakırken, acaba bu işgali örtmek için mi bayrakları büyütüyoruz?"Bayrak bir ulusal ve yüce simgedir. Altında dönen kirli dolapların gizlenmesi için kullanılmamalıdır...