Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerikan doları ve diğer Batı ülkelerinin paraları son bir yıl içinde Türk lirası karşısında yüzde 100'e yakın değer kazandı... 1 Amerikan dolarının karşılığı geçen yıl bu vakitler 54 lira iken bugün 101 lirayı aşmış durumda. Paramız zengin ülke paraları karşısında ezilirken acaba bizim durumumuzdaki ülkeler ne yapıyor? Sorunun yanıtı için pek uzağa gitmeye gerek yok... Hürriyet gazetesi hergün "Diğer dövizler" başlığı altında komşularımızın ve benzer diğer ülkelerin paralarının değerini yayınlıyor. Geçen yıl 26 Kasım tarihli Hürriyet'in "diğer dövizler" tablosuyla bu yıl 26 Kasım'da yayınlanan tabloyu yanyana koyuyoruz.. Ve görüyoruz ki... Portekiz Esküdosundan Yunan Drahmisine, Suriye lirasından Ürdün Dinarına, Bulgar Levasından Romen Leyine kadar... Durumu bize benzeyen hatta bizden kötü olan komşu ve civar ülkelerin paraları da bizim paramıza karşı bir yıl içinde yaklaşık dolar kadar değer kazanmış. Yani bu paralar dolar karşısında değer kaybetmemiş.
Bu tablonun anlamı nedir?
Yaşadığımız bölgede parasını korumak konusunda bizden daha aciz, daha beceriksiz bir ülke yok... Bir başka açıdan bakarsanız bir ustalığı övmek ve şunu söylemek mümkün: Bölgede parasının değerini sürekli düşürmek suretiyle fakirden zengine sürekli para pompalama becerisi gösteren Türkiye'den başka ülke yok... Bizden başka böyle açık bir soyguna tahammül gösteren halk topluluğu mevcut değil.
Sonuç...Paramızın değerindeki düşme, soyulmaya tahammülümüzle eş oranlı olup, bizi yönetenlerin değil, biz yönetilenlerin aczini gösteriyor.


İşçi Partisi Cumartesi günü İstanbul Şişli Abide- i Hürriyet meydanında bir miting düzenliyor... Konu: Susurluk skandalıyla ortaya çıkan "Çiller Özel Örgütü" ne karşıtepkileri harekete geçirmek... Aynı gün DİSK Meclis'e y"nelik bir faks kampanyası başlatıyor. Diğer demokratik kitle "rgütleri de aynı y"nde hareketleniyor.
Peki ortalık toz duman olurken Türk İş ve Hak İş nerede?
Hak - İş iktidarın dümensuyunda... Türk İş ise üç maymunları oynuyor.
Yalnız susurluk olayında değil... Nemalar konusunda olsun... Sansür konusunda olsun... Türk İş'ten ses seda çıkmıyor. DİSK Başkanı Rıdvan Budak dün yaptığımız kısa sohbette:
- Sendikalar ülkeyle ilgili ekonomik, sosyal ve politik konulara müdahil olmak zorundadır, diyor, ülkeyi bir avuç mafyalaşmış politikacı ve rantiyenin eline bırakamayız. Eğer üretime katılıp vergisini verenler seslerini yükseltmezse demokrasinin daha fazla yaşaması mümkün değildir... Türk İş bu süreçte ne yazık ki sadece seyircidir...
Susurluk olayı devletin düzeltilmesini devletten beklemenin mafyanın düzeltilmesini mafyadan beklemekle eş anlamlı olduğunu g"sterdi. Tek çare kalıyor geriye... Demokratik birlikteliği güçlendirmek tepkileri yoğunlaştırmak... Tabii ki bu bağlamda en "nemli g"rev iki sosyal demokrat partiye, CHP ve DSP'ye düşüyor... Ama onlarda, "zellikle DSP'de hayat emaresi pek yok... G"rev İP'ye, sendikalara ve demokratik kitle "rgütlerine düşüyor.


Papa suikastinin tetikçisi Mehmet Ali Ağca, Maltepe Askeri Cezaevinden kaçtıktan sonra Abdullah Çatlı'nın evinde saklandığını, kendisine yurt dışına çıkması için sahte pasaportu da yine Çatlı'nın temin ettiğini s"ylüyor.
Öte yanda birçok ağızdan Abdullah Çatlı'nın devlet için çalıştığı s"yleniyor ve bu koroya son olarak Tansu Çiller de katılmış bulunuyor.
12 Eylül "ncesindeki sağ eylemlerin büyük "lçüde "ülkücü - devlet " işbirliği ile gerçekleştirildiği zaten bilinen ama son zamanlarda sürekli itiraflarla perçinlenen bir gerçek..
Bu durumda...
İtalya ve Vatikan yarın kalkar da:
- Demek Ağca bir ortak senaryonun akt"rüydü, demek Papa suikastinin arkasında yalnız ülkücüler değil Türk devleti de vardı,
diye hesap sormaya kalkarsa Hacı Bacı Hükümeti ne cevap verecek?
Hoş, adımız artık "Mafya devlet" e çıkmış ve herkes bize "Bunlardan herşey beklenir" diye bakmaya başlamış ama... Yine de güç bir durum değil mi?


Almanya'da yayınlanan Focus Dergisi son sayısında Tansu Çiller'den "Ahlaksız kadın" diye s"z etti ve DYP liderini şu ağır s"zcüklerle tanımladı:
"Arsız bir kişilik barındıran, iktidar ve para çıkarı uğruna entrika çevirip şantaj yaptıran ve hatta cinayet işleten politikacı..."
Bir ülkenin Dışişleri Bakanı için son derece ağır suçlamalar... Haysiyet kırıcı cümleler... Dünyanın "te ucunda bir yayın organı bile s"zkonusu olsa... Hiçbir haysiyetli politikacı b"yle hakaretlerin altında kalmaz. Karşılığını verir... En azından Claudia Roth'un kendisine fahişe diyen Ayvaz G"kdemir'e yaptığını yapar, mahkemelerde hesaplaşma yoluna gider.
Kaldı ki Tansu