Arkadaşımız...Meslekdaşımız...Anadolu Ajansı'nda çalışıyor...En büyük merakı bulmaca çözmek. Geçtiğimiz günlerde yine bir bulmacaya kaptırmış kendisini, çözmeye çalışıyormuş.
"Bir bağlaç" sorusunu görmüş. Bulmaca kutusundaki yerine bakmış, iki harfli bir yanıt...Hemen doldurmuş: İp!
"Onbir ayın sultanı" sorusunu görmüş biraz daha aşağıda...7 harften oluşan bir sözcükmüş yanıtı...Ne olabilir ki? Sinemanın sultanı tabii! Hemen doldurmuş: TürkanŞ
Ve bir soru daha: İlahi ışık.
Üç harften oluşan doğru sözcüğün son harfi de çıkmış önceden üstelik... Son harf R imiş. Susurluk ve kamyon, şimşek gibi çakmış kafasında ve onu da doldurmuş anında: Far!
Susurluk'ta su yüzüne çıkan gerçeklerin örtülmemesi ve bu "ilahi" kazanın "özgürlükçü ve demokratik" bir ülke yaratmaya vesile olması amacıyla etkinlikler düzenleyen DİSK, yarın da Kocaeli'de "meydana" çıkıyor...
DİSK yönetimi, Türk - İş'e bağlı Kocaeli'deki sendika şubelerinin de katılacağı "Özgürlükçü ve Demokratik Türkiye" mitinginin tanıtımı amacıyla (önceki akşam) bir sohbet toplantısı düzenledi. Genel Başkan Rıdvan Budak, sözü bir ara "CHP ve DSP'nin `ne kadar' sosyal demokrat olduklarına" getirdi... Ve dedi ki:
- Herşeyden önce bu partiler ideolojik olarak `sosyal demokrat' değiller. Düzenin aksaklıklarıyla, olumsuzluklarıyla mücadele etmedikleri için diğerlerinden "farklı" olması gereken yanları ortaya çıkmıyor. Her siyasal organizasyonun bir "sosyal" tabanı olmalıdır, değil mi?. Peki bu iki "sosyal demokrat" partimizin "sosyal" tabanı nedir?. Kendilerine sorsak, diyecekler ki: "Sosyal tabanımız işçilerdir, emekçilerdir!.." Ben de soruyorum: Öyleyse bizimle ortak projeniz nedir?.. Bugüne kadar hangi işi bizimle birlikte yaptınız?.. Hangi projeyi beraber ürettik?.. Beni beğenmiyor ve "solcu" buluyorsanız.. Sayın Bayram Meral'le hangi işi beraber yaptınız?.. Bu soruların hiç birine olumlu yanıt veremeyiz. Yani.. iki sosyal demokrat partimiz de "doğal" tabanlarıyla ve onun kurum ve kuruluşlarıyla hiç bir ortaklığı olmayan "solun inançsız sözcüleri" durumuna düşmüştür..
İran Devlet Başkanı Rafsancani her zaman olduğu bu defa da Anıtkabir ziyaretini programına almadı. Geçmişte fotoğraflarını koymuştuk... Komünist ülkelere gittiklerinde meçhul asker anıtlarına çelenk koyar, Allahsız komünistlere saygıda kusur etmezler. Türkiye'de ise karşılarında Turgut Özal döneminden bu yana ulusal onurdan nasipsiz, koltuğa endeksli siyaset adamları bulduklarından saygısızlık etmeyi marifet biliyorler.
Dünyanın hiçbir ülkesinde ulusal onur ve haysiyet sahibi siyasetçiler ülkelerini Türkiye'nin düştüğü duruma düşürmezler...
İranlılar hem kendi ülkelerinde protokolu saptıyor hem Türkiye'de...
Türk heyeti İran'a gittiğinde gazetecisi, hostesi, memuresi hepsi örtünüyor. İran'ın kurallarına uyuyor.
İranlılar Türkiye'ye geldiklerinde Türkiye'nin kurallarına uymuyor.
Bir süre önce Çankaya köşkünde daha başka konukların da bulunduğu bir davette içki servisi onların isteği üzerine yasaklanmıştı.
Bu defa da Demirel'in Rafsancani onuruna vereceği yemeğe kadın katılmamasını istemişler. Yani Tansu Çiller de katılmayacak. Neyse ki hanımefendinin Atatürk Türkiyesinde yaşadığını hatırlayacağı tutmuş da... Zorlayarak yemeğe katılmış...
Öte yandan Rafsancani'nin Spor Bakanı olan kızı Faezeh bizim Spor Bakanı'nı ziyaretinde Ankara'yı Şah döneminin son yıllarına benzetmiş. Sonra da tesettürlü bayanlara spor yapma hakkı verilmemesini eleştirmiş... Bizim Bakan'ın:
- Hanımefendi sizin ülkenizde tesettürlü olmayan bayanlara yaşam hakkı verilmiyor ona ne demeli? demesi beklenmezdi ama neyse ki ona benzer birşeyler söylemiş.
Çetin Emeç'in Turan Dursun'un Uğur Mumcu'nun katil sanıkları İran'da eğitildiklerini söylüyor... İstihbarat raporlarında PKK'yı İran'ın desteklediği belirtiliyor. İranlılar bu konuda hesap vermeye çağırılacağı yerde Demirel ve Erbakan tarafından Ankara'da eteklenip koltuklanıyor. İran'la askeri işbirliğinden söz ediliyor. Erbakan Türkiye'yi İran'a bağlamaya çalışıyor. Kitleler mitinglerde "Türkiye İran olmayacak" diye bağıradursun... Erbakan bağırta bağırta gemiyi o yöne götürüyor.
İstanbul Barosu Susurluk'la ilgili bir izleme komisyonu kurmuş. Yararlı bir girişim. Birbirinden kopuk haberler birleştirilirse kuşkusuz tablo daha net ortaya çıkacak. Bu arada olayla ilgili bir küçük ayrıntı...
Üç özel tim mensubu önce İstanbul'da sonra Ankara'da sorgulanmış. Savcıların haberi yok. Avukat Turgut Kazan dedi ki:
- Oysa savcıların bu aşamalarda durumdan haberdar edilmesi gerekirdi. Öte yandan silahta Çatlı'nın parmak izlerinin bulunduğu 5 ay sonra açıklandı. Deme