Başbakan Erdoğan: “Bundan sonra Doğan Grubu yazdıkça, ben de açıklayacağım” diyor...
Neyi yazdıkça? Tabii hoşuna gitmeyen şeyleri?
Neyi açıklayacak? Bilmiyoruz...
Ama yapılan işin adı nedir, onu biliyoruz...
Tehdit, şantaj, kirli pazarlık...
Kirli pazarlık üzerinden uzlaşma arayışı...
Kendilerine yanıt Aydın Doğan tarafından verildi: “Ne biliyorsanız açıklayın, biat beklemeyin...”
Bizim yaptığımız, Almanya’daki Deniz Feneri davasının iddianamesini parça parça aktarmak ve sorular sormaktan ibaret... Olağan basın görevi...
Frankfurt Savcılığı’nın iddianamesine göre, Almanya’daki Deniz Feneri ve Euro 7 Gmbh ile Türkiye’deki Deniz Feneri ve Kanal 7 yönetimi arasında çok yönlü parasal ilişkiler vardır. Almanya’da toplanan paralar kuryelerle Türkiye’ye taşınmıştır.
Türkiye’de adalet yürürlükteyse yapılacak iş, bu organize suç örgütü hakkında soruşturma başlatmaktır.
Ne var ki bu “dolandırıcı örgüt” iktidarın himayesine alınmış durumdadır...
Müfettişlerin, savcıların, MASAK’ın, mali polisin eli kolu bağlandığı gibi Başbakan da esip gürleyerek Hilton tartışmalarıyla dikkatleri başka tarafa çekmeye çalışıyor.
Eğer hakkı çiğnenen biri varsa açıklama gönderir, tekzip yollar, dava açar. Belli ki mesele o değil...
Mesele, ucu iktidara dokunan suçları yazmamızdır...
Basın özgürlüğü, adalet, demokrasi, anayasal düzen... Başbakan durumu kurtarmak için bütün bu çağdaş değerlere savaş açmıştır.
Pakistan’da adi yolsuzluklarla anılan “Bay yüzde 10” lakaplı Ali Zerdari devlet başkanı olmuş.
Zerdari’nin rüşvet tarifesi net bir şekilde bilindiğine göre onların demokrasisi bizden daha şeffaf demektir...
Haldun Ertem
Biatçılar sahnede
Başbakan Erdoğan’ın Doğan Grubu’na savaş açması Karamehmet ve Ciner gruplarında bazılarını pek sevindirdi... Ekranlara fırlayıp Başbakan’ı nasıl da haklı bulduklarını anlatıyorlar. Yalakalık ve biat için iyi fırsat. Bazıları da rakipleri tasfiye edileceği beklentisiyle mutlu olabilir. Biraz akılları varsa... Bunun bir Hilton hesaplaşması değil, basın özgürlüğüne açılan savaş olduğunu fark ederler... Sıranın yakında kendilerine geleceğini de umarız idrak ederler... Tabii eğer yağcılık değil, gazetecilik yapmaya niyetleri varsa...
Derin eğitim...
Okurumuz A. D. anlatıyor... Kardeşim bu yıl Mustafa Kemal Üniversitesi’ni kazandı. Hatay’a gidecekti. Evde otururken bir telefon geldi, ben açtım, telefondaki kişi kardeşimi isteyince onu verdim. Gelen telefon cemaattendi; Hatay’a sizi biz götürelim, kayıt ve her türlü masfrafınızı biz karşılayalım demişler. Daha da ilginci kardeşimin hangi üniversiteyi hangi bölümü kazandığını, adını soyadını ve telefon numarasını bilmeleriydi. Bu bilgiler nereden sızdırılıyor? Bu organizasyon nasıl finanse ediliyor? Amaçları ne? Devlet bu organizasyona neden göz yumuyor? Gençlik kime emanet?
MASAK nerede?
Deniz Feneri olayında yandaş medyanın sergilediği içler acısı manzarayı hep birlikte hüzünle izliyoruz. Peki ya mali suçları araştırmak üzere özel olarak kurulmuş kamu kuruluşu MASAK’ın (Mali Suçları Araştırma Kurulu) medyayla aynı tavır içinde olması... Olay sanki Türkiye’yi, dolayısıyla kendisini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranması... Ona ne diyeceğiz? CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu dün dedi ki:
- Deniz Feneri olayında MASAK’ın görev alanına giren, dolayısıyla derhal devreye girmesini gerektiren hemen her tür suç var.
- Bir - iki örnek verir misiniz?
- Tabii. 5549 Sayılı Kanun’da şüpheli işlem şöyle tanımlanmaktadır; “mal varlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir husus...” Alman savcının Deniz Feneri iddianamesinde bu tanıma dört dörtlük uyan iddialar, suçlamalar var mı? Var.
- Başka ne var?
- MASAK, kara para aklamada “Şüpheli İşlem Tipleri”ni kendince sınıflandırmış. İnternet sitesine girdiğinizde hemen göreceğiniz bu sınıflamanın 6. maddesi aynen şöyle;
“... genelde bir hesap kullanılmaksızın yurtdışından veya yurtdışına önemli miktarda para transferi yapılması...” Hesap kullanmaksızın para nasıl transfer edilir; elbette kurye yoluyla. Peki, sözkonusu iddianamede kuryelerle para naklinden de söz ediliyor mu? Ediliyor. İşte size MASAK’ın olaya neden el koyması gerektiğini gösteren iki tane somut neden.
- Peki, bu durumda MASAK neden üç maymunları oynuyor?
- Bence tek neden siyasi baskıdır...
“Ben yalnızumm”
Önceki akşam Popstar Alaturka yarışmasında bir delikanlı Kayahan’ın şarkısını söyledi... Ancak “yalnızım” sözcüğünü “yalnızum”, “ettim ki” sözcüğünü “ettüm ki” falan diye telaffuz etti. Boğaziçili öğrenci, Melis, Türkçede böyle sözcükler olmadığını anımsattı ona. Müzmin jüri üyesi Armağan kalktı, bunun lehçe olduğunu savundu. Bir tartışmadır başladı. Boğaziçili öğrenciyi kutluyoruz. Armağan’a gelince... Bu yaştan sonra Türkçe öğreneceği yok, bari gençleri şaşırtmasa...