Yaz sıcağında musallat olan ağır bir gribi çabuk atlatmak için iki gün yazılarımızı kesmek zorunda kaldık. Yazı hayatında ilk kez böyle bir şey başımıza geldi. Önce özürler... Sonra bizi seven ve geçmiş olsun dileklerini ileten sayısız okura sayısız teşekkürler...
Günün konusu, malum, Sinop’ta çevreciler dayak yerken Başbakan’ın kendisini çevrecilerin daniskası ilan etmesi. Yani diyor ki bu ülkede çevre korunacaksa onu da biz koruruz, çevrecilerin boş vakitlerini bu işe ayırmasına gerek yoktur!
Acaba öyle mi? Hayır...
Uluslararası değerlendirmeler AKP hükümeti döneminde Türkiye’nin bir çevre felaketi yaşadığını söylüyor...
Amerikan Yale Üniversitesi bu konuda titiz araştırmalar yapar...
Bu araştırmalarda ülkelerin hava temizliği, su temizliği, iklim değişikliği, toprak temizliği göz önüne alınıyor...
Yale bünyesinde yapılan bu araştırmaya göre, Türkiye 2008 yılında 150 dolayında ülke arasında 72. sırada yer alıyor...
2006 yılında 49. sırada imişiz...
2002 yılında ise 22. sırada...
AKP iktidarında Türkiye 22. sıradan 72. sıraya gerilemiş...
Bir ülkenin çevre performansı sıralamasında bu kadar gerilemesi inanılır gibi değil... Ama gerçek... Bu konuda bilgileri:
“http://epi.yale.edu/Home” adresinde bulabilirsiniz.
Kimin çevreci kimin daniska olduğunun ötesinde... Ormanları yanan, suları kirlenen, yeşil örtüleri ortadan kalkan Türkiye’nin insanları yarınlarda nasıl yaşayacak?
Oturup acı acı bunu düşünmenin zamanı...
Boş koltuk...
Adam maça gitmiş... Aldığı bilet tribünün en uzak köşesinde... Yerine oturmuş, birinci devreyi güç bela seyretmiş. O arada ön tarafta tam ortada bir koltuğun boş olduğunu fark etmiş. Devre arasında sıralar arasından geçip o boş yere ulaşmış. Yan koltuktaki adama sormuş:
- Burası boş mu?
- Boş, demiş adam...
- Nasıl oluyor bu tıklım dolu stadda boş yer kalmış...
- Orası benim eşimin, demiş adam, aylar önce bu maç için almıştık. Ama eşim vefat etti...
- Çok üzüldüm, demiş bizimki, ama dost ve akrabalarınızdan birine neden vermediniz bileti?
- Onların hepsi şu anda cenazede, demiş adam...
Adam yemece...Yolsuzlukların üzerine gittiği için Polatlı’ya ayniyat saymanı olarak sürülen Sağlık Bakanlığı Başmüfettişi Atılay Ergüven’in rütbe öyküsünü geçen gün bir müfettiş dostumuzun anlatımıyla aktarmıştık. Aynı dostumuz bu öyküdeki sağlık raporları bölümünü bakınız nasıl anlattı:
“Atılay, geçen eylülde kimi sağlık sorunları şikâyetiyle Ankara Atatürk Araştırma Hastanesi’ne başvurmuş, muayene sonrası kendisine 14 gün istirahat verilmişti. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, ilme ve fenne aykırı, yani sahte diyerek bu raporu kabul etmedi. Onun üzerine Ankara Numune Hastanesi hakem hastane seçildi. Numune’nin doktorları Bakanlık’tan gelen baskılara boyun eğmeyip, Atatürk Hastanesi’nin raporu için sahte değildir, ilme ve fenne uygundur, şeklinde rapor verince umduğu dağlara kar yağan Bakanlık ne mi yaptı? Bir yandan Numune Hastanesi hakkında soruşturma açtı, öte yandan bu rapora da itiraz etti. Aranan kan, daha doğrusu aranan raporu verecek hastane sonunda bulundu. Bu, Ankara’da onca hastane varken İstanbul’daki Şişli Etfal Hastanesi idi. Şişli Etfal, Bakanlığın güvenini! boşa çıkarmadı, aylardır beklediği raporu verdi...
‘Atılay Ergüven’e Atatürk Hastanesi’nin verdiği, Numune Hastanesi’nin gerçektir dediği rapor gerçek değildir, sahtedir. İlme ve fenne aykırıdır.’
Sonunda murada erilmiş, sahte rapor alma suçu! böylelikle tescillenen Atılay’ın müfettişliğine son verecek sürecin işletilmesine gelmişti. Arkadaşımız hukuk ve yasalar alenen çiğnenerek üçlü kararnameyle başmüfettişlikten alındı, Polatlı’ya ayniyat saymanı olarak sürüldü.”
DANİSKA: Son günlerde dillerden düşmeyen daniska sözcüğü, Almanca Danzig kentinin
adından Türkçeye halk ağzında daniska olarak geçmiştir. Eskiden Almanya’dan Danzig yoluyla gelen eşyanın üzerine Danzig markası vurulur, sağlam olan bu mallar, halk arasında beğenilir, tutulurdu...
ABD, Gürcistan’a “insani yardım” için Boğazlar’ın sonuna kadar açılmasını istiyor.
Afrika’da, Güney Amerika’da, Asya’da açlıktan ölen insanlara niye “insani yardım” götürmüyorlar acaba?
Ahmet Nedim
ABD, Karadeniz’e “Gürcistan’a insani yardım” götürmek için giriyormuş.
Ortadoğu’ya girerken de “Irak’a demokrasi götüreceğiz” diyorlardı!
* * *
ABD işgal ettiği Irak topraklarından 2011 yılında çekilecekmiş.
Gürcistan’a giren Rusya için niye bu sabırsız davrandılar?
Vatandaşı “Y”si atılan TL ile Erdoğan tanıştıracakmış.
O önemli değil...
Önemli olan, tanıştırdıktan sonra bir daha görüştürüp görüştürmeyeceği...
Haldun Ertem