Basın ödülleri eskiden pek modaydı... Son yıllarda işin içine hatır, gönül, torpil girince bu iş de sulandı. Gazeteciler (ve tabii gazetecisever okurlar) gerçek ve inandırıcı bir "ödül" ün hasretini çeker oldular...
Aydın Engin arkadaşımızın hepimKahraman
Okurumuz A.Ayanoğlu yazıyor:
"Susurluk kazasının meydana gelmesine neden olarak "Siyaset - polis - mafya" ilişkisini ortaya çıkartan asıl kahraman nedense gözardı edildi...
Kim olabilir derseniz?
Benzinlik çıkışında "sağ serbest" diyen kamyon muavini.."
BENZET
Çiller, ANAP'ı Cibali Karakolu'na benzetmiş.
Eee, bizde siyaset dediğin "Hırsız - Polis" oyunu...
DOLAR
Telefon görüşmeleri dolara bağlanmış.
Hacı ile Bacı herkesi kendileri gibi dolar milyoneri sanıyorlar malum.
GÖL
Ay'da göl bulunmuş.
Hoca bakarsınız, dördüncü pakette onu da kaynak diye yutturmaya çalışır.
REST
Erbakan, Avrupa'ya rest çekmiş.
Fırıncılara da çekmişti. Ne oldu?..
AÇ
Türkiye'de 8,5 milyon insan açmış.
O yüzden basının ağzını kapatmaya çalışıyorlar ya...
TEMİZ
Tansu Çiller "Toplum temizdir" demiş...
Onu kuşku yok... Bazı yönetciler hırsız saedce...
KANDIR
Erbakan "Avrupa bizi kandırıyor" demiş.
Başkası söylese inanmazdık...
Yorum "kandırma uzmanı"ndan gelince, inandık...
Dünkü gazetelerde yer alan yukardaki fotoğrafın öyküsü bir film senaryosu kadar zengin... Ve sürükleyici... Uludağ firmasına ait otobüsü İstanbul'dan Akçay'a götürecek olan Tahsin adındaki şoför Harem otogarından yola çıktıktan sonra en acemi şoförün bile sapmayacağı bir yola sapıyor. Otobüsü Haydarpaşa tren garına götürüyor. Tahsin Kaptan belli ki yolu bilmediği gibi yol tabelalarını da doğru okuyamıyor. Tren garının önünde yol bitince geri dönmeye çalışıyor. Direksiyonu da zayıf olmalı ki... Manevra yaparken bu defa otobüsü denize kaçırıyor... Neyse ki mucize eseri otobüs kaldırıma takılıyor da, facia ölüme bir metre kala önleniyor.
Bu haberi veren gazete satırlarını şöyle noktalıyor:
"Kazaya neden olan Tahsin isimli şoför - istifa ediyorum - diyerek kaçtı..."
Kıssa'dan iki hisse...
1) Türkiye'de herşey merak edilebilir... Ama trafik kazalarında her gün ortalama 25 kişinin neden öldüğü hiçbir meraka yer vermeyecek ölçüde açıktır... Bu denetim boşluğu ve sorumsuzlukta kaza olmaması mucizedir.
2)Tahsin Kaptan'a 10 milyarlık otobüsü ve 60 yolcuyu emanet etmek akıl karı değildir... Ancak.. Kaptan Tahsin yine de bugün ülkeyi yönetenlerden daha fazla erdem sahibidir... Çünkü kullandığı otobüsü uçuruma sürükleyince istifa ederek kaçmıştır. 60 milyonluk ülkeyi uçuruma sürükleyenler ise istifayı akıllarına dahi getirmemektedir.
Bu kafalarla elbette her türlü kaza kapıda hazır beklemektedir.
Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, dün bu köşede yayınlanan "Çocuğumu Seviyorum" başlıklı yazımızla ilgili bir açıklama yaptı. Ve dedi ki:
"...Zorunlu eğitimin 53. Hükümet Programı'nda yer aldığı, ancak 54. Hükümet Programı'ndan çıkarılmış olduğu kesinlikle doğru değildir. 7 Mart 1996'da kurulan 53. Hükümet'in Programı'nda 8 yıllık zorunlu eğitim; "Zorunlu eğitim, asgari 8 yıla çıkarılacaktır. Öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli meslek alanlarında eğitim görebilmeleri için ilköğretimin ikinci kademesinde başlamak ve ortaöğretimde yoğunlaştırmak üzere yönlendirme sistemine işlerlik kazandırılacaktır." şeklinde yer almıştır.
28 Haziran'da kurulan DYP - RP 54. Hükümet'in Programı'nda ise zorunlu eğitim şu şekilde yer almaktadır:
"Zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılacak, öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli meslek alanlarında eğitim görebilmeleri için, ilköğretimin ikinci kademesinde yönlendirme sistemine işlerlik kazandırılacaktır."
Gördüğünüz gibi, 8 yıllık zorunlu eğitime 54. Hükümet'in Programı'nda da yer verilmiştir. Zorunlu eğitimden geri dönüş söz konusu değildir.
Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam ilk bakışta haklı gibi görünüyor. Ama laf perdesini aralarsanız bir başka gerçek ortaya çıkıyor....
Son Milli Eğitim Şurasında kabul edilen, DYP'nin de benimsediği temel eğitim "kesintisiz" 8 yıllık eğitimdir. Refahyol'un uygulama eğiliminde olduğu ise (uygularsa) İmam Hatip ortaokullarının eğitime devamını sağlayan 5 artı 3 şeklindeki modeldir. Bu amaçla İcra Planından "kesintisiz" sözcüğü çıkartılmak üzeredir (Ya da çıkartıldı). Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam bu koalisyonun 8 yıllık temel eğitimi "kesintisiz" olarak uygulamak üzere gündemine aldığını söyleyebiliyor mu? Uygulama takvimi verebiliyor mu? Önemli olan işte bu. Gerisi laf...
izin adına aldığı ve dün Cumhuriyet'teki köşesinde açıkladığı "ödül" bu açıdan çok önemliydi. Gururlanarak Engin'in satırlarıyla okurlarımıza aktarıyoruz