Yakın geçmişe kadar seçim kaybeden parti liderlerinin istifa etmemesinden, hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmelerinden yakınırdık. İngiltere’de seçim kaybeden lider istifayı basar, kendini tarihe gömerdi. Neyse ki bizde de son yıllarda istifa terbiyesi gelişti. Ancak ufak bir farkla... İstifa eden küçük bir tur atıp tekrar koltuğa dönüyor. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun istifalarının henüz 40’ı çıkmadı. Yani istifalarının üzerinden 40 gün bile geçmedi. Hazretler bu hafta sonu yeniden liderlik yarışına katılıyorlar.
Kongreler her iki liderin seçtiği delegelerle yapıldığı için ikisi de tekrar kazanabilir.
O zaman ağa ile arabacısının “Biz bu naneyi neden yedik” fıkrası gündeme gelir.
Kongre dediğiniz öyle kolay şey değil çünkü... Yaklaşık bin delegeyi Ankara’da ağırlıyor, bütün masraflarını karşılıyorsunuz; vakit kaybı, kavga gürültü cabası...
Zeki Sezer, “Yolda yürüyemez oldum, herkes göreve dönmemi istiyor” diyor...
Tercümesi; “Koltuk hastalığına tutulduğumu istifa edince anladım” olabilir...
Bu arada Hüsamettin Cindoruk’un 70’li yaşlarda liderliğe soyunmasının büyük bir özveri olduğu söylenebilir. Tek parti faşizmine giden Türkiye’yi uçurumun kenarından o çevirebilir. Cindoruk’un demokrasiye iyi geleceğini, AKP yalakası liberallerin telaşından da anlıyoruz. Ne Ergenekonculuğu kalıyor ne nüfus kâğıdının eskiliği.
DP’nin başına geçecek adamı da AKP ve yandaşları seçmek istiyor. Demokrasi terbiyesi ya da terbiyesizliğinde vardığımız son nokta burası...
Kürt meselesinde “tarihi fırsat”ın ne olduğu hâlâ merak ediliyor...
Amerikalılar şunu açıklasa da hem Abdullah Gül hem biz öğrensek...
Haldun Ertem
Soru: Yeşil yaşıyor mu?
Yanıt: Hayır... Maden şirketleri tarafından Turgutlu’nun Çaldağı’nda öldürüldü...
Fahrettin Fidan
Şahane görüntü!
İspanya’da sahaya bir kutu su atan seyirciyi polisin derdest edip götürdüğünü anlatmıştık...
Almanya’dan Kasım Sayın başka bir örnek veriyor:
- Türk televizyonlarının spikerleri tribünlerde meşaleler yandı mı - şahane görüntüler - diye çığlık atıyor. Bu magandalığı alkışlıyor. Oysa Almanya’daki stadlarda bırakın madde atmayı meşale yakmak da yasaktır. Geçenlerde bir polis meşale yakan bir Türkü tribünden alıp götürdü. 500 Euro ceza kestikten sonra maçın bitimine beş kala serbest bıraktı. Uzun lafın kısası biz hâlâ maç izlemesini öğrenemedik dostlar...
Eşcinsel hakem
Merkez Hakem Kurulu 14 yıllık hakemi “eşcinsel” olduğu ortaya çıktığı için kızağa çekti.
Batı ülkelerinde belediye başkanları, milletvekilleri bile eşcinsel olabiliyor...
Bizde ise hâlâ çöl Arabistanı’nın ahlak anlayışı geçerli.
Eşcinsellik çoğu kez elde olan bir şey değildir.
Profesör Özcan Köknel’e göre...
Her 10 insandan biri eşcinseldir...
Ancak çoğunluk bu özelliğini sakladığı için oran azmış gibi görünür.
Evlenip çoluk çocuk sahibi olan eşcinseller de vardır. Hatta çoktur.
Oranı, 550 mevcutlu TBMM’ye uygularsak orada da teorik olarak 55 eşcinsel vardır.
Bu konuda bakışımızı normalleştirmemiz gerekiyor...
Faşizan süreç
Uğur Dündar Ergenekon iddianamesinde yer alan eşinin Brezilya’ya gittiğine ilişkin kimi ifadelere tepki gösterdi. Soruşturmayla hiç ilgisi olmayan bu ifadeleri iddianameye koyan savcıları şikâyet etti. Bu arada eşinin yalnız başına yurtdışına çıkmadığını söyledi...
Vakit gazetesi önceki gün Uğur Dündar’ın eşinin tek başına yurtdışına çıkış - giriş bilgilerini yayımladı. Bizler istesek bu tür bilgileri alamayız. Gazete nasıl aldı? Ayrıca Uğur Dündar öyle veya böyle söylesin, eşinin tek başına yurtdışına çıkıp çıkmaması kimi neden ilgilendirir?
CHP Milletvekili Atilla Kart dün İçişleri Bakanı’na bunu sordu:
“Kişiye özel olan, hiçbir kamu boyutu bulunmayan, görülmekte olan hiçbir idari veya adli soruşturmayla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgisi olmayan bu bilgiler adı geçen gazeteye nasıl ulaşmıştır?
- Bu servise hangi kamu görevlileri göz yummuş ya da iştirak etmiştir?
- Bu girişimler aslında hükümete muhalif olan kişi ve kurumların hedef alındığı ve bu kişilerin yıldırılmak istenildiği ve nihayetinde de faşizan bir sürecin hedeflendiği anlamına gelmez mi?”
Faşizan bir sürece girdiğimiz konusunda pek çok alametler belirdi dostlar...
* Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, “Irak ve Afganistan’da sivil katliamları yapanların eşcinsel askerler olduğunu” söyleyince olay çıktı.
Ne yapsın... Artık o iş de Ergenekon’a havale edilemezdi ki...
Elif Eral
Mayınlı tezgâh
Topu topu 4 - 5 maddelik bir kanun tasarısı... Amacı; Suriye sınırındaki mayınları temizleyip yaklaşık 500 bin dekar araziyi tarıma açmak. Genelkurmay, 2001 yılında mayın temizleme işini 35 milyon dolara yapacağını açıklamış... Ama hükümet her nedense ihaleye çıkılsın, kazanan firma bunun karşılığında toprakları 45 yıl işletsin, diyor. O nedenle tasarıyı buna göre düzenlemiş. CHP ve MHP ise mayın temizlemeyi Genelkurmay yapmalıdır görüşünde. İki parti, mayından arındırılmış arazilerin İsrailli firmalardan birine verileceğini, bunun şimdiden ayarlandığını iddia ediyor...
50 yıldır tarım yapılmadığı için çok verimli hale gelen söz konusu toprakların Genelkurmay tarafından temizlenip bölge köylüsüne verilmesi bize de en makul çözüm gibi görünüyor...