- Bize süper yargıçlar lazım azizim...
- Şöyle İtalya'daki gibi mesela
- Di Pietro diii mi? Nerede öyle savcılar azizim...
Önce böyle iç çekişler... Peşinden uyanışlar:
- Ama yargı bağımsız değil ki azizim...
- Doğrusun, süper yargıç olsa ne yazar?
Pekii... Eğer bizde "süper savcı"lar olsa, yargı da bağımsız olsa adalet tıkır tıkır çalışacak mı?
Soruyu Avukat Turgut Kazan'a soruyoruz...
- Fazla birşey değişmez, diyor, eğer polis suçluları, suç kanıtları ve tanıklarıyla birlikte mahkemeye sevketmezse yargıç ne yapsın...
- Diyelim ki polis görevini yaptı. Savcı ve yargıç bağımsız. Adil bir yargılama mümkün mü?
- Yine hayır... Savcı ve yargıç dediğin tek başına adamlar.. Yargıladıkları insanlar ise organize... Mafyalar, çeteler...
- O zaman ne lazım?
- Siyasi iradenin hukukun tecellisi yönünde kararlılık göstermesi de şart.. Yargıç ve savcıyı devlet koruyacak. Savcı veya yargıç bilecek ki ülkeyi yönetenler hukukun üstünlüğüne, adaletin tarafsızlığına inanıyor. Sanıklarla ilgili taraf tutmuyor. Sanıklarla çıkar bağı içinde bulunmuyor...
Görüldüğü gibi... Mesele süper yargıçla, savcıyla, adaletin bağımsızlığıyla bitmiyor. Mahkemelerin üstüne çeteleşmiş siyasetin gölgesi düştükçe adil yargının gerçekleşmesi kolay görünmüyor. Ayrıca halkın desteği de şart... İtalya'da bir savcı öldürüldüğünde 100 bin kişi meydana çıkıp protesto gösterisi yapıyor. Aynısını yapabiliyor muyuz?
Yoksa boşuna süper kahramanlar arar dururuz...Bir DSP millet
vekilinin 24 saati...
Sabah 9:00: Uyanış, pencereden OR AN taraflarına göz atış, tekrar yatış...
Saat 10:00: Yataktan kalkış, gazetelere göz atış, Genel Başkan'ın haftada bir verdiği sözlü eser pardon demeç o güne rastlamışsa dikkatle okuyuş, bir süre gözleri kapalı duruş, özümleyiş...
Saat 10:30: Susurluk konusundaki gelişmeleri gazetede şöyle bir okuduktan halkçı görüşü oluşturmak için kapıcı Ali Osman'ı çağırış... Son gelişmeler hakkındaki fikrini alış... Kişisel görüş olarak bir tarafa not ediş.
Saat 11:00... CHP'ye küfür etmek şartıyla çıkılan İslamcı Kanal'daki açık oturuma katılış. CHP'ye alıp verdikten, Rahşan Hanımın sinirlerini yatıştıran birkaç söz ettikten sonra rahatlayış.
Saat 11:30: Genel Merkeze telefon ederek Genel Başkanın bir emri olup olmadığını soruş...
Saat 11:45: Hüsamettin Özkan'ı arayarak bir kabahat işlenip işlenmediği konusunda bilgi alış. Eğer hal ve gidişte arıza varsa özür dileyiş.Diğer arkadaşların faulüne rastlanmışsa bu durumu Hüsam kanalıyla Genel Başkaniçe'ye iletiş...
Saat 12:00... Randevu defterine göz atış... Gereksiz randevuları iptal ediş... Yurt dışı seyahat imkanı doğuracak gelişmeler varsa, hazır bulunmak üzere TBMM'nin yolunu tutuş. Yoğurtlu kebap, salata, muhallebiden ibaret öğle yemeğine talim ediş. Ziyaretçilere halkçı bir görünüş sunuş... Türk - Japon Dostluk Derneği (Karşılıklı seyahat ve avanta derneği) toplantısına katılış. İki kişilik uçak bileti koparış..
Saat 13: 30 Sütunların arkasında sipere yatış. Genel Başkan yemeğe gitmek için TBMM'deki odasından çıkarken siperden hızla çıkış. Oradan tesadüfen geçiyormuş gibi yaparak Genel Başkanın önüne yatış... Saygılar sunuş.
Saat 14:30... Seçim bölgesinden gelen ziyaretçileri atlatış. Seçim bölgesinin OR AN, seçmenin ise bir karı kocadan ibaret olduğunu dolaylı yoldan anlatış.
Saat 15:00...Çocuğun ilkokulunda düzenlenen "Demokrasinin faydaları" konulu konferansta konuşuş... Alkışların azlığına bozuluş...
Saat 17:00... Anadolu kulübünde tavlada CHP'lilere meydan okuyuş.. İki mars bir Göknel oluş... Evin yolunu tutuş... "Çok yoruldum" yapış. Şekerleme sırasında uyuya kalış... Gece haberlerinde önemli birşey olup olmadığını öğrenmek için kapıcı Ali Osman'ı çağırış... Haberleri yorumlarıyla birlikte dinleyip CİNE 5'i açış. Keyfe varış...
Necmettin Erbakan, geçenlerde 32. Gün'de M.Ali Birand'ın sorularını yanıtlarken "giyim zevki" ve "tercihleri" üzerine ilginç açıklamalar da yaptı. Erbakan Hoca, Nişantaşı'ndaki butik vitrinlerinde bugün bir kravatı 100 - 200 dolar, bir ipek fuları da 110 - 225 dolarlık etiketlerle sergilenen ünlü İtalyan markası Versace'nin giysilerini "tercih" etme nedenini laf arasında şöyle dile getirdi:
- Versace motifleri Doğulu, oryantal ve İslami. Hep o motifleri kullanıyor. Yapımız itibarıyla bunlara sempati duyuyoruz...
Bu açıklamayı duyunca insan "ikna" oluyor tabii!.. Demek Hoca'nın Batı taklitçiliğinin temelinde böyle bir gerekçe var... Bizler ise yıllardır bu inceliği görememişiz. Derken şu işi bir de bilene soralım diyoruz... Ünlü modacı Yıldırım Mayruk'un Londra Kraliyet Akademisi'nde stilistlik eğitimi almış yardımcısı Barbaros Şansal'la konuşuyoruz. Hoca'nın sözlerini anımsatıyoruz:
- Ne ilgisi var Versace'nin İslami motiflerle, diyor...
- Ya nedir o rengarenk cicili bicili motiflerin esin kaynağı?..
- Gianni Versace'nin en önemli esin kaynağı, Ege Bölgesi'nde kurulmuş olan eski Yunan medeniyetinin üç önemli kolu saydığımız İyon, Korint ve Dor uygarlıklarıdır. Ve Bizans uygarlığıdır. Kravat, yelek, fular, yastık ve döşemeliklerde kullandığı motiflerin "orijinallerini" bulmak için çok uzağa gitmeniz de gerekmez: Nişantaşı'ndan bir Versace ürünü alıp, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne gidin ve Dor (veya İyon) eserleri arasında dolaşın. Elinizdekinin "orijinalini" orada bir sütun başlığında bulmanız hiç zor olmayacaktır. Koyu zemin üzerine yaldızla boyadığı kenger yaprakları da tapınakların iç bezemeleridir...
- Demek Hoca'nın eski Yunan çizgilerinden haberi olmadığı gibi İslami ve oryantal motiflerden de haberi yok...
- Oysa lisede bir parça sanat tarihi eğitimi almış her insanın anlayabileceği birşey bu. Ayrıca unutmamak gerekir ki, Versace'nin İslam konusunda eğitimi yok. Koyu bir katoliktir ve kendi dünyasının uygarlık temellerini öne çıkaran klasik sanat eğitimi almıştır.
Demek Hoca biraz şaşırmış... Ancak şunu da belirtelim; Versace, Hoca'ya yakışıyor. Hem genç, hem şık gösteriyor. Güle güle giy Hocam...