Ülkeyi kaosa sürükleyip darbe yapmak isteyenlerden oluşan bir “terör örgütü” mü söz konusu? Yoksa olmamış bir darbeyi bahane ederek bir sivil darbe mi yapılıyor? Bu bahaneyle AKP, AB, ABD ve cemaat muhalifleri mi tasfiye ediliyor? Ergenekon’u uzaktan izleyenler bu ikilemin içindeydi. Sanırız artık sular aydınlanıyor. Soruşturmanın uzun süredir aldığı yönü görmek istemeyenler de görüyor...
Vatan’da ilginç bir haber... Savcılar, Türkan Saylan, Tijen Mergen gibi isimlerle ilgili kararı kendilerinin vermediğini söylüyor. Habere göre, Savcılık kaynakları şunları kaydediyor:
“Ergenekon soruşturmasıyla görevli olan polis, fiziki takip yapıyor, telefonları dinliyor, belge, bilgi topluyor. Sonra gelip arama ve gözaltı talebinde bulunuyorlar. Bu noktadan sonra savcılığın polise hayır deme durumu kalmıyor. ”
Hürriyet’te Enis Berberoğlu, Deniz Baykal’a soruyor:
- Son gözaltı listesine isimleri polis koydu deniliyor...?
Baykal’ın yanıtı:
- Polis koyuyorsa bu davaya başından beri yapılan itirazın haklı olduğunu gösterir. Neydi o? Bu dava “Savcının değil emniyetin kurguladığı dava” deniyordu. “Polis, savcının yetkisini kullanıyor” deniliyordu.
* * *
Soruşturmada yetkiler, yukarıdaki tablonun gösterdiği şekilde altüst oluyorsa... “Hukuk” dahil pek çok kavram da altüst oluyor demektir... Oysa hukuk malum; her gün hepimize lazım...
İktidarlar da gücünü hukuksuzluktan değil, hukuktan alırsa yaşar...
Erdoğan, “Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız Alman vatandaşlığına geçmekte tereddüt etmesinler” demiş.
Gerek var mı? AB’ye girince hepimiz Avrupa vatandaşı olmayacak mıyız?
Haldun Ertem
Diktatörlükte halk doğruları lidere söylemekten korkar, demokrasilerde liderler doğruları halka söylemekten korkar...
Richard Needam (Kanadalı yazar)
Gül ve Celal...
Hasan Celal Güzel’in her çıktığı televizyon programında, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün savunuculuğunu yapmasını onlara olan siyasi sempatisine bağlıyorduk... Sabahattin Önkibar Yeni Çağ’daki yazısında bir başka iddiada bulunuyor...
Diyor ki:
“Hasan Bey’in bir oğlu var, adı Mustafa! Uzun yıllar yurtdışındaydı, yaşı da 39. Türkiye’ye geldi iş yok.
Babası devreye girdi ama memuriyete girmesi için yaşı geçkin!
Aaa o da ne? Bir gün apansız, yaşı geçmesine rağmen Mustafa Güzel, Devlet Denetleme Kurulu gibi çok önemli bir kuruma tepeden inme atanıyor.
Peki ya yasal engeli, yani yaşının ilerlemiş olması?
Cumhurbaşkanı Gül devreye giriyor ve yasayı umursamadan emri veriyor ve atamayı yaptırıyor.”
Sabahattin Önkibar ballı atamaların Güzel’in başka yakınlarını da kapsadığını yazıyor.
Böyle bir “Al Gül’üm ver Gül’üm” hikâyesi var mı?
Hasan Celal Güzel bu iddialara mutlaka Radikal’deki sütununda yanıt verecektir. Vermelidir.
Yanıtını bu sütundan da aktaracağız...
Ataol’a saygı...
Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen Faruk Şuyun’un hazırladığı “Ustalara Saygı” gecesinin bu ayki konuğu Ataol Behramoğlu idi. Büyük şairin hiç bilmediğimiz pek çok özelliği pazartesi gecesi deyim yerindeyse “ortalığı saçıldı”...
Haluk Şahin birlikte geçen Bursa yıllarını anlatırken onun şiirleriyle kızların gönüllerini fethettiklerini itiraf etti.
Ataol Behramoğlu bu durumu şöyle yorumladı:
- Şiirin herkese faydası vardır, şairi hariç!..
Ataol Behramoğlu gecesine pek çok değerli isim katıldı. Doğan Hızlan açılış konuşmasını yaptı. Timur Selçuk onun şiirinden bestelediği “kızıma” şarkısını söyledi:
- Zulmün önünde dimdik dur/ Sevginin önünde eğil kızım!
Kardeşi “Tomson Kemal” lakaplı ünlü savcı Namık Kemal Behramoğlu ise onun bütün eski defterlerini bir savcı titizliğiyle açtı:
- Bu ağabeyim bir gün Çankırı’da Vali’nin kızına âşık oldu. Ona bir mektup yazdı, bana görev verdi. Kızın çantasına mektubu attım. Durum ortaya çıktı, Vali okula geldi, beni yakaladılar, ben o yıl sınıfta kaldım...
Ataol gecesinin yıldızı tartışmasız Ali Sirmen idi. Barış Derneği Davası sırasında birlikte Davutpaşa kışlasında hapis yatarlarken yaşadıkları sorunları alabildiğine açık olarak anlattı. Sirmen bir gece Prof. Dr. Gencay Şaylan ile “Sonumuz ne olacak” konuşması yaparken iç açıcı bir tahminde bulunuyor:
- Hepimizi duvarın dibine dizip...
Bu sırada ranzasında uyumakta olun Ataol uyanıyor ve fırçasını atıyor:
- Ama beyler ayıp oluyor, siz orada duvarın dibine dizilmişsiniz... Biz burada uyku uyuyamıyoruz!
Sirmen’in kahkahalarını gür sesiyle Edip Akbayram’ın Behramoğlu şarkısı takip etti. Akbayram, sözlerini Türkan Saylan’a gönderdiği selamla bitirdi ki, bu da salonda büyük bir alkış ve coşku yarattı!
Günün sözü
“Artık ÖSS derdine düşüp çocukları sınavlara hazırlamamıza gerek yok, Silivri Cezaevi’ne göndermemiz yeterli. Bu kadar profesör ve aydın bir aradayken başka bir yerde daha iyi eğitim alacaklarına inanmıyorum...”
Sihir