Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Saat 12 suları... Milli piyangoda kazanan numaralar okunuyor... Karıma bilet numaralarını yazdığı kağıdın nerede olduğunu soruyorum... Televizyon sehpasının en altında, diyor. Kağıdı önüme alıyor, spikerin okuduğu numaralar ile kağıttaki numaraları karşılaştırıyorum... Birşey yok... Sonunda spiker tek tek "büyük ikramiyeyi kazanan numara" yı okuyor... İlk üç numara 7 4 6... Biletlerden birinin ilk üç rakamı tutuyor.. Sonra diğer rakamlar... 9..1... Aman tanrım ilk 5 numarayı tutturmuşuz... Sıra son iki numaraya geliyor... 7 ve 3... Oleeey, diye havalara sıçrıyorum... Gözüm hiçbir şey görmüyor... Çünkü büyük ikramiyeyi kazanan biziz... Biz kazandık, biz kazandık diye bağırıyorum. Karım koşa koşa mutfaktan geliyor:
- Ne var ne oluyorsun?
- Bak büyük ikramiyeyi biz kazandık...
- Hay benim saf kocacım...
- Niye, biz kazanmadık mı?
- O senin gördüğün bilet numarası değil... Büyük ikramiyeyi kazanan numarayı yarım saat önce radyolardan biri açıkladı, ben de aynı kağıda not aldım. Bizde öyle bir bilet yok...
"Karım mutfağa döndü. Ben de olduğum yere yığıldım", diyor bu anıyı Readers Digest Dergisi'ne anlatan Jeff Kuske adlı Amerikalı... Geçmiş olsun...

"Hamili kart yakinimdir, ilginizi..."
Ya da;
"Delikanlı yeğenim olur. Kendisine bir iş..."
Milletvekillerinin birisine tavassutta bulurken kullandıkları klişe ricalar genellikle böyle başlar... Tavassut kimi zaman mutlu sonla noktalanır, kimi zaman da hüsranla...
Parlamento dergisinin son sayısında anlatılan bu türden bir tavassut olayını dudaklarınızda hoş bir tebessüm yaratacağı umuduyla aktarıyoruz.
Hüsnü Doğan'ın Tarım Bakanı olduğu günler... Bir milletvekili, "yeğeni" diye tanıttığı bir delikanlıyla bakanın huzuruna çıkar... İyi bir yere atanmasını istediği genci bakana övmeye başlar... Şöyle zekidir, böyle çalışkandır, ne iş olsa yapar vs. Ancak, uyanık Doğan, gencin milletvekilinin yeğeni olmadığını şıp diye anlar. Delikanlıyı övgüleri bitince, milletvekiline döner;
- Yeğeninin adı neydi? diye sorar.
Soruyu duyan milletvekili, yeğenine döner, bu kez o sorar;
- Senin adın neydi ulan?

Halkımız yılbaşını kutlamaya geç başladı ama tam başladı... Büyük çoğunluk artık o gece yatıp uyumayı adeta günah sayıyor. Herkes karınca kararınca birşeyler yapıp kendini eğlendiriyor. Refah Partili kesim de şimdilik geceye "alternatif kutlama" larla katılıyor. Isınıyor. Necmettin Hoca yeni yılı Noel Baba'nın doğum yeri Antalya'da karşıladı. Gerçi önüne gelen hindi dolmasını geri yollamış ama... Yavaş yavaş alışacak. Yılbaşının hristiyan adeti olmadığını nihayet kabullendiğine göre önümüzdeki yıl da hindinin hristiyanlığın kutsal yaratığı olmadığını keşfederek dolmayı götürecek. Şimdiden afiyet olsun. Çalışma Bakanı Necati Çelik'le, Çevre Bakanı Ziyaettin Tokar da umarız kayak sefasında iyi eğlenmişlerdir.
RP'nin alternatif "Fetih gecesi"ni TV'de izledik. "Fetih" toplumların kendilerine ait olmayan birşeyleri ele geçirmesidir. Acaba RP'liler neyin fethi peşinde? Bu meraklar içindeyken ekranda Şevki Yılmaz göründü... O sempatik hali ve yumuşacık güzel sesiyle dedi ki:
- Ayasofya ibadete açılmadıkça Türkiye'de ne enflasyon düşer, ne terör önlenir...
Böylece enflasyonun neden düşmek yerine yükseldiği izahat bulmuş oldu.
Bir parantez açalım... İstanbul'da her biri mimari ve sanat abidesi olan tarihi camileri gezdiğiniz oluyor mu? Tavsiye ederiz şöyle bir dolaşın... Hepsi dökülüyor. Kimisinin içini para toplama dernekleri işgal etmiş (Koca Mustafa Paşa Camii gibi)... Kimisinin içine gecekondu büyüklüğünde tuvaletler inşa edilmiş (Beyazıt Camii gibi)... Kimisinin kapısı işporta çarşısına dönmüş (Suhtanahmet Camii gibi). Çoğunun avlusundan inşaat artıkları eksik olmuyor... Ve tümünün dış yüzeyleri doğanın yoketme gücüne terkedilmiş (içleri başka alem tabii)... Refah Partisi altı aydır iktidarda. Altı aydır kendi mirasımız, kendi malımız olan bu camilere eskisinden farklı bir ihtimam gösterildiğini görmedik. Acaba diyoruz... Önce şu tarihi camileri yok olmaktan kurtarsak da Ayasofya'yı kurtarmayı sonraya bıraksak... Daha inandırıcı olmayacak mı?