Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Belediye Başkanı olur olmaz, Sincan'ın tek sanat ve kültür etkinliği Lale Festivali"ni, "Güzel Kur'an Okuma Yarışması"na dönüştürmesiyle duyurmuştu namını ilk kez...Sonra içki satan büfeleri yıkması, meyhaneleri kapatmasıyla yeniden medyaya konu oldu...Şimdi de "Yılbaşı Hindisi"ne karşı açtığı savaşla huzurlarımızda...
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Ankara - Sincan'ın, yakası "Osmanlı Tuğralı" RP'li Belediye Başkanı Bekir Yıldız' la konuştu.
- Şimdi de hindiye karşı savaş açtınız...Bu hayvanla aranızda bizim bilmediğimiz bir husumet mi var?
- Ne husumeti olacak ki? Ben hindi satışını yasaklamadım, sadece ilçe merkezinde satışını yasakladım. Varsa satmak isteyen, gitsin gösterdiğim yerde satsın.
-Gösterdiğiniz yerde satan var mı peki?
- Şimdiye kadar başvuran olmadı.
- Niçin olmadı acaba?
- Gösterdiğim yerin uygun olmadığını söylüyorlar.
- Daha önce de içki satan büfelerle ve meyhanelerle kapışmıştınız.
- Yasalar imkan verse, bir tek yerde içki sattırmam. Ama yine de hiçbir meyhaneyi zorla kapatmadım. Gittim meyhanecilerle tek tek konuştum. Yaptıkları işin yanlış olduğunu anlattım, ikna oldular, kendiliklerinden kapattılar. Gene de açık olan meyhane var tabii...
- İkna yeteneğiniz çok iyi anlaşılan!
- İyidir, Refahlı'nın ikna gücü iyidir. Samimi bir şekilde insanlara gidip yaptıklarının kötü olduğunu anlatırsanız, ikna olurlar.
- Hani diyorum, Erbakan Hoca'nıza söyleseniz, o da Tansu Hanım'ı bazı konularda ikna etse...
- Hocamız şimdi çok güzel kemençe çalıyor!
- Sizin iknanızda biraz tehdit ve zorlama olduğu iddia ediliyor.
- Siz bana, imanımdan dolayı içki içiyorum, içmezsem imanım zayıflıyor, diyen biri varsa getirin, ben ona istediği kolaylığı sağlayayım. Bakın, içki çok kötü birşeydir, içki içen insanın bütün dengeleri bozulur. Ben onları kurtarmak istiyorum.
-Sigara da kötü ama içiyorsunuz.
- Evet içiyorum, içiyorum ama beni bu illetten kurtarması için de hergün Rabbime dua ediyorum.
- Dua edeceğinize içmemek için kendinizi ikna etseniz!
- Günde 5 sigaraya düşürdüm zaten...İnşallah tamamen bırakacağım.

Makamı ve konumu ne olursa olsun, yasa ve kuralların kişiler için "ayrımsız" uygulandığı ülkelerde yaşananlar, bizim gibi ülkeler için hayli yararlı dersler içeriyor.. Ankaralı okurumuz Melahat Velioğlu da, üç yıl önce gittiği Avustralya'da tanık olduğu ilginç bir olayı aktarıyor bu çerçevede:
"Başbakan bir televizyon muhabirine röportaj verecek. Ama yoğun çalışma temposu nedeniyle söyleşi için bir otomobil yolculuğu boyunca zaman ayırabilmiş.. Sohbet TV'de yayınlandığında kıyamet koptu. Soruları arka koltukta oturmuş - yanıtlarken görüntüye gelen Başbakan, emniyet kemerini bağlamamıştı. Bu durum seyredenlerin gözünden kaçmamış. Öylesine tepki aldı ki Başbakan; televizyona çıktı, ödediği ceza makbuzunu gösterip halktan özür diledi...

Hükümet YÖK'ü islah edeceği yerde üniversite sistemini medrese sistemine dönüştürme sevdasında... Eğer TBMM'deki YÖK tasarısı kanunlaşırsa üniversiteler Hükümetin emrine girecek. Zaten pek olmayan bilim özgürlüğü hiçe inecek. Bütün bunlar iki profesörün yönetimindeki bir hükümet tarafından tezgahlanıyor. Nasıl olur da Profesör Necmettin Erbakan'la Profesör Tansu Çiller üniversite sistemini böyle bir çıkmaza götürür sorusuna bir dostumuz şu yanıtı veriyor:
- Çünkü bunlar bildiğimiz anlamda profesör değil.. Biri profasa diğeri profiso...

İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek'in kimi basın toplantıları gazetelere bile girmiyor... Sebebi... Söyledikleri akıl sır alacak cinsten olmuyor da ondan... Cumhuriyete ve devlete belli bir saygı ve mantık çerçevesinde bakmaya alışmış insanlar son zamanlarda kimi duyduklarına inanmak istemiyor... Ne var ki bu akıl almaz bilgiler son zamanlarda peşpeşe doğrulanıyor. İnsanlar hayretten hayrete düşüyor. Susurluk MİT raporunu doğruladı. Dalan olayı da üzerine tuz biber ekti.
Bedrettin Dalan'ın önceki gün doğruladığı olayı Doğu Perinçek 16 Kasım'daki basın toplantısında bakınız nasıl anlatmıştı:
"... Cantürk'ün öldürülmesinin nedenlerinden bir de, Tansu Çiller'e DYP Genel Başkanlığı yarışında kullandığı 500 milyar lirayı eliyle götürmüş olması.
Turgut Özal 17 Nisan 1993'te öldü. Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı için DYP Genel Başkanlığı'ndan ayrıldı. DYP'nin Genel Başkanlığı adayları arasında Bedrettin Dalan'ın adı da geçiyordu. Daha sonra bakan olan etkili bir işadamı, Dalan'ı arayarak, Behçet Cantürk'ün Genel Başkanlık konusunda destek olmak amacıyla kendisini ziyaret edeceğini bildirip, randevu aldı. Mayıs ayı sonunda, Behçet Cantürk ve Tarık Ümit (İkinci adı Perinçek daha sonra geri aldı) bir bavul dolusu parayla Dalan'ın bürosuna gittiler. Getirdikleri 500 milyar lirayı genel başkanlık yarışında değerlendirmesini istediler. Dalan parayı kabul etmedi. "Bu parayı alırsam, benden eninde sonunda bir karşılık istenecektir. Minnet altında kalamam. Kim buna razıysa ona götürün" diyerek geri çevirdi.
Aynı para daha sonra yine aynı şahsın aracılığıyla Tansu Çiller'e götürüldü. Çiller genel başkanlık seçimi kampanyasında bu parayı kullandı. Çiler'in akıl hocası olarak bilinen DYP'li işadamı (sonra bakan oldu) daha sonra Dalan'a "Akılsızlık ettin. Parayı alıp sen Başbakan olacaktın" dedi.
Behçet Cantürk'ün öldürülmesiyle Tansu Çiler bir suç tanığından kurtulmuş oldu!"
Perinçek bunları söylemişti... Bedrettin Dalan önceki gün yaptığı basın toplantısında kendisine 1993'de Genel Başkanlık yarışında kullanılmak üzere 500 milyar lira önerildiğini doğruladı. Parayı kendisine Adnan Yıldırım'ın önerdiğini, bu şahsın daha sonra Behçet Cantürk'le birlikte öldürüldüğünü anlattı...
Doğu Perinçek'in verdiği bilginin bir bölümü bu şekilde doğrulandı? Peki ya diğer söyledikleri?
O günün 500 milyarı bugünün parasıyla 4 trilyon lira... DYP kongresinde delegeler üzerinde etkili 100 kişiye 40' ar milyar dağıttınız mı Kongre'yi alırsınız. Acaba Çiller bu parayı alıp kullandı mı?
Tansu Çiller bu konuda bir açıklama yapmak zorundadır...