Üniversite sorunlarının tartışıldığı programı izliyoruz TRT’de... Anadolu’nun yolu, suyu, sineması, tiyatrosu olmayan küçük illerinde üniversite kurulması eleştirilince söz alan Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Zafer Eren, bir iki yıl önce kurulan üniversitesinin kısa zamanda ne kadar büyüdüğünü anlatmaya başlıyor. Konuşmasının bir yerinde, tam 9 bin öğrencileri olduğunu söyleyince programın yapımcısı ve sunucusu Tayfun Talipoğlu araya giriyor, bu kadar öğrenciye karşılık toplam kaç profesör olduğunu soruyor.
Gelen yanıt... Sadece 3...
* * *
Yozgat Bozok Üniversitesi de tıpkı Amasya Üniversitesi gibi bir iki yıl önce kurulmuş... Rektörü bir bayan; Prof. İnci Varinli, Türkiye’de üniversite kurmanın ne kadar kolay olduğunu kendi üniversitesinin kuruluş öyküsüyle anlatıyor.
“Yozgat’taki meslek okulları Kayseri Üniversitesi’ne bağlıydı. Binalarımızın girişindeki tabelalarda Kayseri Üniversitesi filanca meslek yüksek okulu yazardı. Bozok Üniversitesi kurulunca yaptığımız tek şey tabelaları değiştirmek oldu.”
* * *
İktidardakilerin umurunda mı eğitimin düzeyi? Hiç öyle görünmüyor... Başbakan, TÜBİTAK Bilim Kurulu’nu bizzat atayacak yetkiyi aldı. Böylece bilimsel araştırmaları yönlendirme imkânı elde etti. Cumhurbaşkanı da sadece “türbancı” rektör arayışında... Tek dertleri bilimi siyasetin emrine sokmak!
Anayasa yeniden yazılacakmış.
Şart... Madem iktidar Anayasa’ya uymuyor en iyisi Anayasa’yı iktidara uydurmak.
Gülhan Elmas
YÖKtör
Okurumuz öneriyor:
“Acaba YÖK ve üniversitelerin yeniden yapılandırılması tasarısı yapılırken, rektör yerine YÖKtör, dekan yerine YÖKan deyimleri düşünülmekte midir? Eğer düşünülmemişse sizin aracılığınız ile bu önerimi yetkililere iletirseniz sevinirim.
Böyle olursa Cumhurbaşkanı’na yapılan haksız(!) eleştiriler de ortadan kalkar. “Bak adı üstünde YÖKtör atadık kardeşim” derler..
Tatil notlarına devam...
İzmir’de İnciraltı’ndaki Crown Plaza otelinde birkaç gün geçirdik... Güler yüzlü personeli, sıcaklı soğuklu havuzları ve diğer dinlendirici mekânlarıyla Türkiye’nin en iyi otellerinden biri denilebilir. Spor salonunda ter atıp tazyikli kaplıca havuzuna geçince adeta yeniden hayat buluyorsunuz... Geceliği iki kişilik oda kah-valtı 130 - 140 euro dolayında... Bursalı Özdilek şirketi otelin hemen yanı başında bir de alışveriş merkezi işletiyor. Merkezin lokantasında bahşiş yok. Nedenini sorduk... Müşterilere farklı muamele edilmesin diyeymiş... Dönüşte Bursa’da Çelik Palas’ta geceledik.
Geçmişte Bursa’ya sırf Çelik Palas’ta kalmak için bile gidilirdi. Otel özelleşmiş, çaptan düşmüş. Yeni bir yapılanma içinde olduğunu söylediler... Umarız öyledir... Çelik Palas, Bursa demektir...
İki yıl önce Bursa’dan yine geçmiştik. Ünlü Kültür Park toz toprak içindeydi... Yeniden düzenlemişler. Enfes bir yer olmuş. Nalan Hocanım bizi Botanik Bahçesi ve Su Kayağı Havuzu’na götürdü. Daha önce hiç duymamıştık... Su kayağını takıyor, can yeleğini giyiyorsunuz, havai bir hat sizi geniş havuzda dolaştırıyor. Bursalılar yediden yetmişe kuyruğa girmişti Sukay adlı su kayağı havuzunda... Botanik bahçesi de olağanüstü güzeldi. 400 dönümlük arazide 150 çeşit ağaç ile envai çeşit bitki varmış. Biraz gayret edilse bizim de Londra’daki Kew Gardens benzeri bir botanik parkımız olabilir...
Botanik bahçesinde otel ve lokanta olarak kullanılan tarihi Bursa Evleri gözümüze çarptı. Eski konakların onarıldığını sandık. Meğer asıllarına uygun olarak yeni inşa edilmişler. Bursa bir ara kötüleşti. Tekrar iyi yolda gördük... Ahmet Hamdi Tanpınar’ın:
“Küçük şadırvanda şakırdayan su/ Orhan zamanından kalma bir duvar/ Onunla bir yaşta ihtiyar çınar “ sözleriyle anlattığı ve “İsterdim bu eski yerde seninle/ Başbaşa uyumak son uykumuzu” dileğiyle noktaladığı “Bursa’da Zaman” şiiri neden yine yaşanmasın?
Tabii yakınmalar da yok değil Bursalı belediyelerden... Onlar da bir başka yazıya...
Müdür!
“Baykal’ı izlerken utandım.”
“Tayyip Erdoğan’a devlet içindeki bu ‘derin’ organizasyonlarla uğraşması yönünde cesaret verebildik mi?” Van savcısı Ferhat Sarıkaya meslekten men edildiğinde 100 bin kişiyi Adalet Bakanlığı önüne yığabildik mi?”
“7 defa ‘darbe’ görüp 8 defa ‘şamar oğlanı’ pozisyonunda devleti idare ettiğini sanan zat hâlâ daha ‘darbe seviciliği’ yapıyor...”
* * *
Yukarıdaki satırlar Trabzon’da yayımlanan yerel bir gazetede yer aldı. Yazarı Şinasi Haznedar. Ne var bunda diyeceksiniz. CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi de onu anlatıyor:
“Yasalarımıza göre devlet memurları siyasi içerikli yazı yazamazlar. Ama Şinasi Haznedar devlet memuru olmasına rağmen Trabzon’daki bir gazetede yıllardır yukarıdaki türden siyasi içerikli yazılar yazmakta ve kimse de kendisine dur dememektedir. Bu yetmezmiş gibi kendisi şimdi de Kültür Bakanı Ertuğrul Günay tarafından adeta ödüllendirilmiş, İstanbul Belediyesi’nden Çanakkale’ye Kültür ve Turizm Müdürü olarak atanmıştır.”
Hülya Avşar, “Hayvan keserek bayram yapan bir dini aklım almıyor” demiş.
Haram saydıkları rüşveti sırıta sırıta cebe atan dindarları aklı alıyor mu peki?..
Haldun Ertem