Ergenekon süreci Ergenekon davasından ibaret değil... Dışarıdan ABD ve AB isim vererek ve henüz iddianamenin açıklanmasını bile beklemeden “Üzerine gidin” işareti verdiler. Yurtdışı ve yurtiçi güdümlü yandaş medya kendi yargılamasını en insafsız biçimde yapıyor. Adları davaya karıştırılan kişiler üzerinden TSK, cumhuriyetçi medya, ulusalcı çevreler, laik kesim yıpratılıyor. Lekeleniyor...
Kapatma davası üzerinden Anayasa - AKP hesaplaşması yürüyor...
Yurt genelinde laik - şeriatçı, ulusalcı - işbirlikçi gerilimi sürüyor.
Durum buyken Güngören’de ülkeyi mateme boğan alçak saldırı gerçekleşiyor...
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan geçen mart ayında yaptığı bir konuşmada bu duruma şu teşhisi koyuyordu:
“Türkiye’de şu an devleti ve toplumu bir arada tutan bütün ayaklara yönelik direkt bir saldırı var”...
AKP’nin kapatılma davası karşılığında Ergenekon operasyonu gibi görünen devlet içi çatışmanın aslında olayın sadece görünen kısmı olduğunu söyleyen Arıboğan ekliyor:
“Şu gidiş ne devletin içinde temizlik, ne AK Parti’nin kapatılması, ne de laik - anti laik çatışmasıdır; bu Kürt devletinin kuruluş aşamalarıdır. Türkiye’de çok ciddi uluslararası bir operasyon var şu anda. Adım adım Kürt devletine doğru gidiliyor. Eğer devlet kendi içinde çatışmaya giderse Türkiye’nin bölünmesi ve Kürt devletinin ortaya çıkması 2 yıl sürmez...”
Ne yazık ki devlet içinde çatışma azalmıyor, artıyor...
Sadece 6 satır...
Fransız din ve devlet adamı Kardinal Richelieu diyor ki: “Bana en onurlu adamın 6 satır yazısını verin, içinde onu idama götürecek bir şey mutlaka bulurum.”
Yarım asırdır yazı yazan İlhan Selçuk’un orta yerdeki yazıları 6 satır falan değil... 6 milyon satır, 6 milyar satır... Nitekim savcılar yazılardan 580 yıl hapis istemi çıkardılar... “Telefon görüşmeleri ile yemeklerdeki konuşmaları” da cabası...
Kaleminin güçlü olduğu bilinirdi. Ama bu kadar güçlü olduğunu kendisi de tahmin etmezdi... Metanet diliyoruz İlhan Ağabey...
Şaka gibi ama...Cumhuriyetçi-laik kesimin acele bir veya daha fazla insan hakları örgütüne ihtiyacı var... Geçmişte dinciler ve Kürtçüler azınlıktı. Onlar kendi insan hakları örgütlerini kurdular... Taraftarlarının hukukunu hem yurtiçinde hem de yurtdışında savundular... Bugün denge değişti. Artık azınlıkta olan Atatürkçü laik kesim! Hem içeriden hem de dışarıdan büyük baskı ve saldırı geliyor. Hem hukuki savunma gerekiyor. Hem de Avrupa ve dünyadaki hukuk ve insan hakları kuruluşlarıyla temas kurarak olup biteni duyurma ihtiyacı doğuyor. Şaka gibi ama ne yaparsınız ki gerçek...
Acep hangisi?
Okurumuz Ercan Düz, olayı anlamakta güçlük çekmiş, dün telefonda bize soruyor:
“Dikkat ettim, iktidar yandaşı medya iddianamedeki iddiaları akla, mantığa uygun mudur diye asla sorgulamıyor... Bu yönde en küçük bir süzgeç dahi kullanmıyor... İddianamede hangi iddiaya yer verilmişse doğruluğu mahkeme kararıyla kesinleşmiş gerçekler gibi sorgusuz manşetlerine taşıyor. Ama dün baktım, iddianamede yer alan Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Ağar’a 60 milyon dolar rüşvet verdiği iddiasına hiçbiri yer vermemişti. Acaba sizce bu... Geç de olsa artık akıl ve mantık süzgecini kullanmaya karar verdiklerini mi gösterir? Yoksa, işlerine gelmediği zaman açık açık sansürcülük yaptıklarını mı? Hangisi dersiniz!
Hedef: İzmir...
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, geçen hafta sonu İçişleri ve Çevre bakanlarının da katılımıyla yaptığı basın toplantısında “81 ilin 12’sinde geçen kasım ayında arsenik seviyesi yüksekti. Bugün, İzmir’in dışında, şebeke suyunda arsenik oranının yüksek olduğu başka il yok” dedi.
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer soruyor:
- Nüfusu 5 bini geçen tüm yerleşim birimlerinin su kaynaklarında başta arsenik olmak üzere su analizleriyle ilgili tüm ölçüm parametrelerinin yürürlükte olan mevzuata göre kamuoyuna açıklanması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı bu görevini yerine getirmek yerine içme sularındaki arsenik sorununun yalnızca İzmir odaklı olduğu görüntüsünü vermektedir. Bakan Akdağ’ın bizzat ifade ettiği geçen kasım ayında yüksek arsenikli 12 il hangi illerdir? Nasıl olmuş da bu 12 ildeki arsenik sorunu ortadan kalkmıştır?
Eğer bu başarıyı Sağlık Bakanlığı kendi icraatıyla sağlamışsa aynı başarıyı neden İzmir’de sağlayamamıştır?
AKP’li bakanlar su temizliği peşinde mi? Yoksa İzmir belediye seçimleri için politika mı yapıyor? Bu durum dürüstlükle falan bağdaşıyor mu?
Güngören’de gerçekleştirilen terörist saldırı sonrasında bazı özel kanallarla beraber devlet televizyonu TRT 1 de eğlenceye devam etti...
Ulusalcı diye etiketlenmekten korkmuşlardır...
Gülhan Elmas
Soru: Ergenekon dedikodunamesi, pardon iddianamesi için “Dağ fare doğurdu” denilebilir mi?
Yanıt: Bilemeyiz... Ama yer yer “Yok deve” dememek için insan kendini zor tutuyor...
Haldun Ertem