Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Edebiyatımızın ünlü isimlerinden Refik Halit Karay'ın hayli lezzetli bir mizah öyküsü vardır; Adı anımsadığımız kadarıyla "Polislerin İmtihanı"... Polis sınavına giren acemi delikanlıların o heyecanla söyledikleri pek komiktir... Bir cinayet sonrası ne yapacakları sorulduğunda kimi:
- Polis çağırırım, der...
Kimi o heyecanla katili bırakır maktulu yakalar... Okurlar da bir polisin "vuranı bırakıp vurulanı yakalamasına" pek güler... Daha doğrusu gençliğimizde bu öyküleri okuduğumuzda gülerdik. Şimdi gülmüyoruz. Çünkü komedi "devlet politikası" oldu.
Kapıları polis tarafından tutulmuş üniversitelere ikide bir ülkücüler baskın yapıyor. Kuş uçurulmayan kapıdan içeri nasıl oluyorsa tabancalar, satırlar sokuluyor. Kantinde silahla öğrenci yaralanıyor. Suç işleyenler kaçıyor. Polis ancak onlar kaçtıktan sonra olay yerine yetişiyor. Ve kaçanları değil dayak yiyen öğrencileri yakalıyor. Gözaltına alıyor.
Dünkü bütün gazeteler polisin saldırganları görmezden gelip dayak yiyen öğrencileri yakaladığını yazıyordu. Ortaya Susurluk misali bir "Ülkücü - polis" işbirliği çıkıyordu. Bekledik ki Emniyet yetkilileri bir açıklama yapsın, gerçeğin daha farklı olduğunu bildirsin. Hiçbir açıklama yapılmadı.
O zaman akla ortada açık ve bilinçli bir oyunun bulunduğu geliyor. İktidardakiler acaba üniversiteyi olayların içine çekerek gündemi saptırmak mı istiyor? Mümkündür. Bir o kadar da tehlikeli... Öğrenciler bu oyuna gelmemek için çaba sarfetmelidir...


Fas Havayollarının The Marmara Oteli'nde verdiği kokteylde arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu, 10 yıldır İstanbul'da yaşayan (ve Fransızca öğretmenliği yapan) Faslı Bayan Samira Filali ile sohbet ediyor...
- Fas'ta da açığa çıkmış "çete"ler var mı?..
- Var tabii. En son 4 - 5 yıl önce bir Emniyet Müdürü'nün başını çektiği, bir çok emniyet görevlisinin de içinde olduğu bir şebeke ortaya çıkarıldı. Beyaz kadın ticareti yapan şebekenin yüzlerce genç kadını baskı ve tehditle sindirip pazarladığı ortaya çıkarıldı...
- Olayı kim ve nasıl ortaya çıkardı?..
- Tecavüze uğrayan kadınlardan biri savcılığa başvurdu. Ve derhal soruşturma başlatıldı. Bu arada halk da ayağa kalktı, sokaklara dökülüp gösteriler yaptı. Bu ortamda şebeke kısa sürede yargı önüne götürüldü.
- Susurluk olayının bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği konusunda herhangi bir fikriniz var mı?..
- Ben de merakla izliyorum. Ama anlayamadığım bir şey var: Türkiye'de halk çok tepkisiz. İnsanlar sürekli konuşuyor ve yakınıyor; ama "tepki" niteliğinde ciddi bir halk hareketi göremiyorum. Kaldı ki, Susurluk "tepkisiz" geçiştirilemeyecek bir olay gibi görünüyor. Fas'ta böyle değildir. Ekmeğe beklenmedik bir zam yapılsa halk hemen o gün sokağa dökülür. Krallık rejimi altında yaşamasına rağmen bence Fas halkının demokratik bilinci Türkiye halkınınkinden daha yüksek. 10 yıldır aranızda yaşıyorum, ama bunun nedenini çözebilmiş değilim. Galiba Aziz Nesin doğru söylüyordu...


Türkiye'nin ithalat rakamları geçen Mart ayından bu yana açıklanmıyor... Sebebi... Dış ticaret açığının büyüklüğü ortaya çıkmasın, panik doğmasın...
CHP Milletvekili Profesör Onur Kumbaracıbaşı:
- Benim Merkez Bankası bürokratlarından aldığım rakamlara göre bu yılın dış ticaret açığı 20 milyar dolardır, diyor, tabii çok büyük bir rakam... İMF ile anlaşamadıkları için yeni dış kredi alamıyorlar. Önümüzdeki yıl 11 milyar dış borç ödemek zorundalar. Bu tablo yakında büyük bir döviz krizinin kapıyı çalacağını gösteriyor...
- Peki ne yapacaklar?
- İMF'nin önünde diz çökecekler, başka çareleri yok...
Tabii İMF'nin önünde diz çökmeleri de enflasyonun yüzde 100'leri aşmasını önlemeyecek. Adil Düzen masalıyla iktidara gelenler rantiyeye hizmeti sürdürecek...
Bu yolda ilk denemeler çok başarılı !
Refahyol iktidara geldiğinde iç borç faizleri yüzde 120 düzeyindeydi...
Şu anda yüzde 140'ı aşmış durumda... Rantiye memnun...
Kendi seçmenlerine ise 3 liralık bir ekmek indirimi bile sağlayamadılar.
Şimdi önlerinde bir yol ayrımı duruyor...
Ya "biz bu işi beceremiyoruz" diyerek iktidardan inecekler...
Ya da İMF'nin önlerine koyacağı programı harfiyen uygulayacaklar.
Ve ... Para babalarına hizmeti sürdürecekler.
Oysa RP'nin elinde büyük bir fırsat vardı. DYP ve ANAP gibi büyük sermayeye endeksli ve borçlu bir parti değildi. Fakir fukaradan "adil düzen" i sağlamak için oy almıştı. O yüzden halkın desteğiyle halk yanlısı kararlar alabilir, reformlar yapabilir, köklü değişimlere gidebilirdi. Aksine ABD ve İMF'nin avucuna düştüler. Neden?
Çünkü program diye ortaya koydukları şeyler hayaller demetiydi... Halk yanlısı bir icraat uygulayacak bilgi birikimleri yoktu. Belki niyetleri de yoktu. O yüzden.
Şimdilik hayali kaynak paketleri, ha