"Sahipsiz vatanın batması haktır
Sen sahip çıkarsan vatan batmayacaktır..."
diye sesleniyor "şair" eskimiş defterler arasından...
"Sahip çıkacağız ama nasıl?.." diye soruyor şaşkına döndürülmüş vatandaş öte taraftan... Nerede, nasıl, kiminle?..
Vatandaşın Don Kişot gibi tek başına değirmenlere saldıracak, ya da gidip kendini Taksim Meydanı'nın ortasında yakacak hali yok... Temiz toplum için örgütlü kesimlerin öncülüğüne ihtiyaç var... Ne yapıyor sendikalar ve benzeri demokratik örgütler bu öncülük yolunda?..
DİSK'in hareketlendiğini dün yazmış; Hak İş'in iktidarın dümen suyunda olduğunu kaydetmiştik... Hak İş Başkanı Salim Uslu telefonla arayarak gelişmelere kayıtsız olmadıklarını anlattı:
- Bu yılın başından beri Demokrasiyi İzleme Platformu adı altında bir sivil örgütlenme öneriyoruz. Platformun çatısını Türk - İş, Hak - İş, DİSK ve TİSK oluşturacaklar; Barolar ve Tabipler Birliği, Ziraat Odaları, Mimar ve Mühendis Odaları Birliği gibi örgütlenmeler de bu platformda yer alacaktır. İçinde yaşadığımız bunalımları aşmak için bu sivil öncülüğü zorunlu görüyoruz...
Salim Uslu, bu önerisini dünkü tarihi taşıyan mektuplarla DİSK, Türk İş ve TİSK'e iletmiş bulunuyor. Kamuoyunun etkin ve belirleyici güç olması amacına dönük bu örgütlenme önerisi kuşkusuz olumludur.
Böyle bir örgütlenme için kendi adına çaba sarfeden eski parlamenter Ertuğrul Günay da telefonda, "temiz toplum" yürüyüşünde en büyük görevin demokratik kuruluşlara düştüğünü anlatıyor:
- Halkın sesini "Meydana, Meclise, Medyaya" taşımakta işçi konfederasyonları ve meslek kuruluşları öncülük etmelidir. Çünkü devlet kadrosunun maaşını bu örgütlerin temsil ettiği kitleler veriyor. Devletten hesap sormaya öncelikle bu kuruluşların hakkı vardır...
DİSK böyle bir girişime istekli görünüyor. En isteksiz görünümlü kuruluş Türk İş... Önümüzdeki dönemin kamu sözleşmelerinin Türk İş'i ihtiyatlı davranmaya ittiği söyleniyor. Ne var ki oluşturulan birliktelik üç beş kuruşluk zam hesabından çok daha önemli... Herhalde Türk İş'i yönetenler bunu görecek basirettedirler...
Okurumuz Yunus Erkan, gönderdiği faks mektubunda gündemdeki "ilahi adalet" konusuna değişik taraftan yaklaşıyor ve bakınız ne diyor:
"...Sayın Mesut Yılmaz her ne sebeple olursa olsun Budapeşte'ye gitmiş ve orada bir saldırıya uğramıştır. Bu ülkede Başbakanlık ve çeşitli bakanlık görevlerini yapmış, halıhazırda ise Anamuhalefet Partisi Genel Başkanlığı yapmakta iken gerçekleşen bu saldırıya neredeyse Sayın Tansu Çiller ve ekibi zil takıp oynayacaklardır. Kimdir Tansu Çiller? TC Hükümetinin Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı. Yazıklar olsun... İlahi adalet henüz yerini bulmamıştır. Tansu Çiller bu ülkeye ve bu millete yaptıklarının cezasını Yüce Türk Adaleti önünde ne zaman verirse "ilahi adalet" o zaman tecelli etmiş olacaktır. Fakat bu gidişle mümkün gözükmüyor. Zira muhalefetteyken Tansu Çiller suçlayıp soruşturma açılmasını isteyen adil düzenbazlar soruşturma komisyonunda kendi önergeleriyle, kendi inanç ve düşünceleriyle ters düşerek şimdilik Tansu Çilleri kurtarmışlardır. Nereye kadar? Yarın kendilerini bu pislik içerisinde kendi elleriyle boğarsalar hiç şaşırmasınlar. Zira bu pisliklerle uğraşanlar topyekün Allah'a havale ediyorum. Adaletin pençesinden kaçanlar, ilahi adaletin tecellisinden kaçamayacaklardır. Hoca da bacı da aynı kazanın içerisinde yanacaklardır...
Birleşmiş Milletler'in uyuşturucuyla ilgili biriminde görevli bir dostumuzla sohbet ediyoruz... Türkiye'nin dünya uyuşturcu trafiğindeki rolüyle ilgili bilgiler veriyor... Diyor ki:
- Türkiye kaçakçılıkla mücadelede başarılı sayılabilir... Avrupa'da yakalanan tüm uyuşturucunun yüzde 30'u Türkiye'de, Türk polisince ele geçiriliyor. Oran iyi. Ancak bir de yakalanmayan miktar var. Türkiye üzerinden geçen uyuşturucunun yüzde 80'inin yakalanmadığı hesaplanıyor. Ve uluslararası toplantılarda giderek daha büyük ölçüde Afganistan çıkışlı afyonun Türkiye'de eroine dönüştürüldüğü şikayeti dile getiriliyor.
Dostumuz sözün burasında gelecekle ilgili önemli bir tahminde bulunuyor:
- Şu anda ABD'ye giren eroinin yüzde 20 - 30'u Türkiye'den geçiyor. Bu oran yüzde 40'lara ulaşırsa ABD Kolombiye'ya uyguladığı yaptırımları Türkiye'ye de uygulama yoluna gidecektir. Ambargo ve benzeri kısıtlamalar uygulayacaktır. Ufukta bizi önemsiz sayılmayacak bir tehlike bekliyor...
Anlaşılan o ki eğer vatansever kaçakçılar faaliyeti biraz yavaşlatmazsa bir sille de ABD'den gelecek... Hazırlıklı olalım...
Lüks otel müşterilerinin (bir bölümünün) otelden ayrılmadan az önceki "valiz toplama" anında yapmayı asla unutmadığı (!) bir iş vardır: Banyodaki hoş kokulu