Her yıl 30 Nisan “Dünya Ağaç Günü” imiş. Dikkat ettik, ülkemizde o gün hemen hiç kimse oralı olmadı. Üstelik de kurucusu “ağaç sevdalısı” olan bir ülkenin halkıyız...
Atatürk’ün ağaca sevgi ve saygısına ilişkin çok öykü vardır...
Bir söylentiye göre zaman zaman bir ağacın önünde durur selam verirmiş... Nedenini soranlara:
- Eee, dermiş, o yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar onun da selama hakkı var...
Ankara’da Orman Çiftliği’ne giden yolda bir iğde ağacının kesildiğini fark etmiş... Ağacı uzun süre aradığı, bulamayınca çok üzüldüğü hatta ağladığı söylenir...
Ankara’yı, Yalova’yı, Florya’yı o yeşillendirmiştir...
İstanbul’daki büyük ağaçları gördükçe:
- Bunlar da güzel ama, ben yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, dermiş...
Ağaçlara selam verdiği bir efsanedir ama Yalova’da Köşk’ü yürüttüğü gerçektir...
1936 yılında Yalova’ya gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün yanındaki çınarın bazı dallarının kesileceğini öğrenir. Çünkü dallar Köşkün penceresine zarar vermektedir.
Atatürk “O zaman köşkü ağaçtan uzaklaştıralım” der. Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’ne verilir.
Binanın temelleri açılır. Altına çok zahmetli uğraşlardan sonra raylar döşenir. Bina Atatürk ve arkadaşlarının önünde, rayların üzerinde doğuya doğru 4 metre kaydırılır. Ağaca sevgi ve saygının bundan daha etkileyici bir gösterisi olabilir mi? Yürüyen Köşk bugün artık müzedir. Ziyarete açıktır. Gezebilirsiniz...
ABD’deki Freedom House’un 2009 Basın Özgürlüğü raporunda 101. sırada yer almışız.
Halt etmişler... Sürmekte olan bir dava hakkında kesin hükümler verme özgürlüğüne bile sahip basınımızın yeri çok daha yukarılarda olmalıydı...
Gülümüz Yazgülü
Yazgülü Aldoğan ile dostluğumuz hayli eskiye dayanır... Bir ara Yeni Asır’ın İstanbul’da çıkardığı gazetede birlikte çalışıyorduk. Yıl 1985 olmalı... Bir sabah işe geldiğimde genel bir telaş gördüm. Herkes ayakta... Yazgülü de rahmetli Ertuğrul Soysal’la ayakta fısıldaşıyor.. Meğer gazete yayına son vermiş. Aynı gün aynı saatte işsiz kalmışız..
Bir de gece vardır aklımdan çıkmayan... Boğaz’da ağır ağır seyreden beyaz teknede Yazgülü’nün evlendiği mehtaplı gece.. Ben onun nikah tanığıydım.. Hüzünlü anlar gibi böyle mutlu anları da paylaştık..
Her zaman pozitif, neşeli, zarif bir arkadaştır Yüzgülü... İlişkileri hep dostanedir. Ama dostlarını yeri geldiğinde eleştirmekten de çekinmez. Gözlemci, inceleyici, sentezci, usta bir kalemdir.
Yazdığı ilk roman, “Kiralık Adam” da, onun bu özelliklerini yansıtıyor. İlginç hikâye ilk sayfadan itibaren sizi de içine çekiyor. Olayın kahramanlarıyla birlikte yaşamaya başlıyorsunuz. Var olan bir hikâyeyi çok yakından izleyen gazetecinin anlatımlarını okuyor gibisiniz. Aşk, porno, heyecan, cinsellik, bilimsellik.. Hepsi ahenkli şekilde birarada... Eğlendirici ve öğretici bir roman bu.. Sağol Yazgülü..
Cumhuriyet Meydanı
1 Mayıs yazılarında Taksim’deki anıttan söz eden yazar arkadaşlardan kimi “Taksim Anıtı”, kimi “Cumhuriyet Anıtı”, kimi “Taksim Cumhuriyet Anıtı” kimi “Atatürk Anıtı” diye söz ediyor...
Doğrusu hangisidir? Herhalde “Cumhuriyet Anıtı”...
Aslında meydanın gerçek adının Cumhuriyet Meydanı olduğu konusunda da ciddi kanıtlar var... Geçenlerde Güneri Civaoğlu yazdı...
Mimar Kayhan Bakan, Taksim’deki çeşmenin onarım çalışmaları sırasında yıkıntılar arasında kırmızı üzerine beyaz harflerle “CUMHURİYET MEYDANI” yazılmış bir emaye levha bulmuş...
Büyük Larousse ve Meydan Larousse’da da “Taksim Meydanı” yanında parantez açılmış “Cumhuriyet Meydanı” yazılmış.
Cumhuriyet anıtı yapıldığında (1928) orada bir meydan yok. Meydan Cumhuriyet anıtının çevresinde oluşturuluyor.. O yüzden suların taksim edildiği merkez olması nedeniyle semte Taksim adı verilse de meydana “Cumhuriyet Meydanı” adının verilmesi çok daha anlamlı olacak..
Merkel çamaşırla
Almanya’nın dört bir yanındaki reklam afişlerinde Başbakanı Angela Merkel eflatun renkli iç çamaşırlarıyla müşterilere göz kırpıyor... Merkel’in arkasında iç çamaşırıyla görülen ünlüler arasında Yeşiller Başkanı Cem Özdemir de yer alıyor.
Reklam afişini ünlü Bruno Banani firması, indirim döneminin tanıtımını yapmak için tasarlamış.
Afişte, siyasilerin yüzü kullanılırken vücutlar bilgisayar olanaklarıyla (gerçeğe yakın) imal edilmiş.
İç çamaşırıyla görünen hiçbir siyasetçi bu reklama itiraz etmemiş...
Orada adam böyle şeye güler geçer.. Bizde olsa yer yerinden oynar... Ama zaten olmaz!
* KABİNE: Aralarında “Cumhuriyet dönemi devrini tamamladı, sistemin daha fazla islamlaşması gerekir” diye makale yazan var... Bir başkası “Bu generallerle iyi ki savaşa girmemişiz” sözleriyle ünlü. Şimdi Milli Güvenlik Kurulu’na girecek. Bir diğeri Ali Dibo edebiyatının kahramanlarından... Her birinin yeni sayfa açacağını umuyor, başarılar diliyoruz...