Güneydoğu'da biteceği yıllardır söylenen ama giderek büyüyen bir savaş...Savaş örtüsü altında gelişen yolsuzluklar, eroin ticareti... 12 Eylül sonrasında "Liberalizme geçiyoruz" diye kurulan yağma düzeni... Kayıt dışı ekonomi... Kara para... Bu kara bataklıkta boy atan mafya düzeni... Çeteleşen siyaset... İki partinin birbirini yolsuzluklarını örtme temeli üzerinde kurdukları koalisyon... Mersedese çarpan kamyonun ortaya döktüğü pislikler... Ve kara kara düşünen bir vatandaş:
- Acaba işbaşına gelecek bir başka iktidar tüpten çıkan macunu tekrar tüpe nasıl sokacak? Bu çete düzeni nasıl yok edilecek? Eğer normale dönemezsek geleceğimiz ne olacak? Çocuklarımız nasıl bir ülkede yaşayacak?
Bu soruyu dün bir taksi şoförü sordu bize... Yanıtını vermekte zorlandık.
İslamcı basının manşetlerinde dün Yüksek Askeri Şura'nın 58'i islamcı, 69 subayı ordudan ihrac etme kararına karşı tepkiler yer alıyordu... Akit ve Milli Gazete tepkisini YAŞ'a yöneltmişti. Yeni Şafak ise Erbakan'ın imzasını görmeden edememiş:
"Bu imzayı atmayacaktın Hocam" manşetiyle çıkmıştı...
TBMM'deki Refah Partisi grubu tabanın tepkisini göğüslemek için bugün bir atak yapacak... RP'liler Milli Savunma Bakanlığı ile türbana izin vermeyen üniversitelerin bütçesini indirmek için önergeler verecek. Tansu Çiller bu girişimi önlemek için dün giderayak kimi temaslar yaptı. Bakalım bu temsalar sonucu değiştirecek mi? Bugün belli olacak...
Tofaş'ın başlattığı "Güvenli Trafik Seferberliği" kampanyasının tanıtım toplantısında otomobil yarışçısı İskender Atakan bir ara söz alıp, "trafik" ve "sürücülerimiz" üzerine ilginç gözlemlerini aktardı. Emniyetli araç kullanma tekniklerinin ülkemizde bilinmediğini söyleyen Atakan bakınız neler anlattı:
- Katıldığım her toplantıda soruyorum: "Bir trafik kazasında en önemli faktör nedir?" diye.. Yanıt hep aynı: "Yol" ve "lastik".. Maalesef bugüne dek "sürücü" diyen çıkmadı. Diyorlar ki, "Otomobil savruldu!" ya da "Fren tutmadı!.." Herkes otomobilden "canlı" bir varlıkmış gibi söz ediyor. Siz direksiyonu sert çevirip de ağırlık merkezini hızla bir noktadan bir noktaya aktarırsanız, lastiklerin havasına önem vermezseniz otomobil tabii ki savrulur.
İskender Atakan yaygın "sürücü raconu"nun yanlışlıklarına değinerek sürdürdü konuşmasını:
- Otomobil satın alırken ön tarafa geçip arabayı bir aşağı bir yukarı sallarlar. Ve iyi sallanıyorsa "Aman ne güzel! Ne yumuşak amortisör!" derler. İyi sallanmıyorsa, "Bu çok zararlı, arabayı döker" derler. Kimse çıkıp da "yumuşak" amortisörün seyir sırasında ağırlık merkezinin sağa veya sola kaymasına yol açabileceğini söylemez. Lastik havası da kazalarda önemli faktörlerden biridir. Çünkü bir tarafa az, bir taraf çok hava basılmışsa farklı ısınma olacak, dolayısıyla lastik yola farklı "tutunacaktır". Fren yaptığınızda iyi ısınmış lastik yola "tutunurken", soğuk olan "tutunamaz." Böylece siz de "kendi kendine" savrulan "marifetli" otomobilinizin kurbanı olursunuz!.. Sürücülerimizin çoğu direksiyon tutmayı da bilmiyor; öyle yanlış tutuyorlar ki, geniş dönüşlerde kolları "kilitleniyor". İdeal tutuş, akrep ve yelkovanının "9'u 10 geçe" anında aldığı şekildir. Ve keza.. direksiyona oturma mesafesi de bilinmiyor. Kimi koltuğa yatıyor, kimi direksiyonu karnına yapıştırıyor. Oysa ideali, koltuğa iyice dayanıp, kolunuzu öne uzattığınızda bileğinizin direksiyonun üstüyle aynı hizaya gelmesidir.
Zeytin ve zeytinyağındaki durum ile zeytinyağı üreticisine karşı çevrilen dolaplar, DYP Balıkesir milletvekili Ahmet Bilgiç' in açıklamalarıyla dün yer almıştı bu köşede...Acaba diğer üreticilerin karşı karşıya olduğu durum çok mu farklı? Örneğin besi hayvancılığı yapan köylünün, örneğin süt üreticisinin, örneğin şekerpancarı yetiştiren köylünün durumları? DSP Konya milletvekili ve Konya eski Tarım İl Müdürü A. Turan Bilge' nin anlattıklarına bakılırsa o cephede de durum zeytin üreticisinin durumundan pek farklı değil. Dinliyoruz:
- Erbakan, Hükümeti kurarken köylüye bir müjde vermiş ve her türlü zirai kredi faizlerini affedeceğim, demişti. Bunu duyan borçlu köylü, cebinde parası olsa dahi, nasıl olsa af çıkacak diye, bu borçlarını ödememeye başladı. Ama aradan neredeyse altı ay geçmesine karşın Erbakan Hoca, bu sözünü tutmadığı için hem köylü hem de devlet şimdi perperişan...Köylü perişan, çünkü ödeyebilecek durumdayken ödemediği borcuna faiz işliyor, borcu katlanarak artıyor. Devlet perişan, çünkü alabileceği parayı bile sırf Erbakan'nın o sözü yüzünden tahsil edemiyor.
Durum öteki alanlarda da aynı...Devlet, hayvan ıslahı için iki yıl kadar önce bir karar aldı. En az üç inek ithal eden köylüye, yüzde 25 teşvik vereceğini açıkladı. Bu vaade dayanarak köylü, bugüne kadar tanesi ortalama 3 bin Mark'tan 1