New York’lu olacağım diyen bir beyzbol maçına gitmeli

28 Nisan 2013

Hâlâ en geçerli New York’lu olma ritüellerinden biri beyzbol maçına gitmek. Pek çok yönden diğer sporlardan ayrılan beyzbolu izlemek için stadyuma gitmek eşine az rastlanır bir eğlence vaat ediyor

Teknik olarak, 10 senedir bu kentte yaşıyorsanız New York’lu sayılıyorsunuz. Ama eğer bindiğiniz taksiye yolu tarif edebiliyorsanız, karşıdan karşıya geçerken arabaların size yol vermesini sağlayabiliyorsanız ve metroya binerken haritaya bakmadan ineceğiniz durağı biliyorsanız da New York’lu olmuşsunuz denebilir. Yine de sizi gerçek bir
New York’lu yapacak olanların başında beyzbol maçına gitmek gelir.
Beyzbol hakkında hiçbir şey bilmeyenin bile evinde bir beyzbol şapkası var bu kentte. Kimi için çok “erkeksi” kimi içinde çok “sıkıcı” olan bu spor aslında var olan en entellektüel sporlardan biri.

Kadın-erkek farkı yok denecek kadar az
Fransız ve İngiliz kökenli olan bu sporun tarihi 1344’lere kadar uzanıyor. Bugün bir beyzbol maçına gitmek hâlâ en geçerli New York’lu olma ritüellerinden. Yüzlerce teknik, binlerce sayı tarzı ve milyonlarca hikaye barındıran bu sporun ikonlaşmış isimleri yaşça çok genç, taraflarlarsa her yaştan. Kadın-erkek farkı ise yok denebilecek kadar

Yazının Devamı

Yeniden doğuş

21 Nisan 2013

Baharın gelişiyle New York’lular sokağa çıkmak için bahane yaratıyor. Satranç da bunlardan biri

New York’a bahar geldi. Eksi dereceleri görmeye alışık olan New York’lular sonunda ısıtıcılarının derecesini düşürmeye başladı.
Hava ısınmaya başladıkça sokaklar hareketlendi. Kimi sokağa çıkmak için iş yarattı, kimi de neden aradı. Neden arayanlar için yılın çoğu zamanı içeride yapılan aktiviteler sokağa taşındı, hatta hiç yapılmayan aktiviteler başlatıldı.

Sokakta satranç, yeni bir tanışma
Satranç yüzyıllar boyunca entelektüel ve sosyal hayatın katalizörü olarak kullanılan bir aktivite olmuştur. Satranç belki biraz güç gösterisidir, belki de ruhunuzu dinlendirdiğiniz an. Biraz da sosyalleşme. Birbirini daha önce hiç görmemiş, tanışmamış oyuncular arasında belki sohbet başlar...

Yazının Devamı

Her tasarım “güzel” olmak zorunda mı?

14 Nisan 2013

Tasarımın estetik olarak göze cazip gelmesi gerektiği fikri artık kalıplaşmış. Oysa gerçek tasarım, soruna getirilen çözümdür. Ve parmakla gösterilecek kadar güzel olmak zorunda değildir

Vitamin mi? Ağrı kesici mi? Vitamin hastalık önleyicidir ama bir kez almakla kurtulunmaz hastalıktan. Peki ya ağrı kesici? Ağrıdan başınızı yastıktan kaldıramadığınız anlar olmuyor mu? O zaman ne kullanmak istersiniz? Elbette ağrı kesici. Tasarım ürünler tam da böyle. Kimi vitamin, kimi ağrı kesici...
Tasarımın estetik olarak göze cazip gelmesi gerektiği fikri artık kalıplaşmış bir stereotip. Alıcının estetik kaygılarla vereceği karar, onu yaşamındaki bir soruna çözüm getirmekten çok uzaklaştırıyor. Vitamini tercih ediyor, ağrı kesiciye ihtiyacı olduğunu görmezden geliyor.

Musluk, kapı kolu, şişe... Hepsi tasarım
Artık gündelik yaşamımızın vazgeçilmezleri olan ürünlerin tasarım olduğunu fark etmemiz ve onlara saygı duymamız gerekir. Musluk, kapı kolu, kahve bardağı, su şişesi... Aslında hepsi birer tasarım. Hepsi yaşadığınız bir soruna çözüm getirmek için birinin yaratıcılığının fiziksel hali. Evet, artık bu fikre alışmamız lazım; tasarım, soruna getirilen çözümdür.
Doug Dietz, MR

Yazının Devamı

Şehirler anılarla şekilleniyor

7 Nisan 2013

Herkesin “Benim New York’um” dediği bu kent de aynı kalmıyor. Yaşamlarını şekillendirdiği bireylerden etkileniyor, her an yeniden şekilleniyor. Bir New York, binbir farklı imaj var...

Herhangi bir şey benim olunca artık senin olmuyor. Anneannemin evlilik yüzüğü benimse, artık anneannemin değil.
Eğer hırsız onu çalarsa benim de değil... Hırsızın... Peki yüzüğün simgelediği mutluluk anıları, duyguları kimin? Anneannemin mi, benim mi, hırsızın mı? Trafikte karşılaştığınız eski arabanız artık sizin değil, bir başkasının. Koltukta oturan kişi farklı, arabada çalan müzik farklı... Fakat benim New York’um diyen, bu kenti paylaşan öyle çok ki... İnsanlar
farklı farklı fakat kent aynı. Aynı kent, birçok insanın “farklı kenti”... Bu nasıl oluyor?
Bir kenti benimsemek, belki de yaşamınızı o kente göre kurmak, yaşamınızı şekillendirdiğiniz kentin de parçası olduğunuzu hissetmek... Ve sizinle aynı duyguyu farklı bir şekilde yaşayan milyonlarca kişiyle aynı sokakta yan yana yürümek...
Herkesin “Benim New York’um” dediği bu kent de aynı kalmıyor... Yaşamlarını şekillendirdiği bireylerden etkileniyor, her an yeniden o da şekilleniyor.
Bir New York, binbir farklı imaj var... Değil

Yazının Devamı

New York’ta güvenlik meselesi

31 Mart 2013

Güvenlik konusu New York için her zaman gündemde oldu. Artık belediye sokakta kadınları taciz edenlerin raporunu tutuyor, bankalar ise nakit taşımak istemeyenler için “hızlı kredi kartları” hazırlıyor...

New York; gökdelenleri, renkli insanları, sarı taksileri, kültür sanat hayatıyla olduğu kadar tehlikeli yaşamı ile de biliniyor. Bu tehlikelerle karşılaşmamanın bir yolu da
New York’un çoğu kentten çok farklı olan sokak etiketlerine dikkat etmek ve uymak. Buna en çok özen gösterenler New York’lu kadınlar. Ee, nereden, ne çıkacağı belli olmaz, burası New York tabii.
Kadınların sokak korkularını yok etmek ve başlarına gelen kötü olayları durdurmak isteyen New York belediyesi işe koyuldu ve
yeni bir proje başlattı. Hollaback projesiyle herkes herhangi bir fiziksel veya sözel tacizi telefonuyla kaydedip gönderebiliyor, böylece belediyeye rapor tutturabiliyor.
New York’ta güvenlik adına yapılanlar çoğu zaman rahatsız ediciydi. Özellikle de hava yollarında... Ancak hiçbir güvenlik önlemi 61 yaşındaki Phillippe Jernard’ı durduramadı. Phillippe Jernard, Philedelphia’dan kalkan Airfrance uçağına normal bir yolcu olarak bilet aldı. Sonra annesinin Airfrance kasketini taktı,

Yazının Devamı

Mars mı Venüs mü?

24 Mart 2013

Dennis M. Hope sayesinde 19.99 dolardan başlayan fiyatlarla herkes Mars veya Venüs’te ev sahibi olabiliyor. İşte farklı arayışlar ve getirdiği sonuçlar

New York Belediye Başkanı Bloomberg şeker tüketiminin obezite ile el ele gittiğini açıkladı.

Obama her yıl gaz ve petrol bütçelerinden yaklaşık 2 milyon dolar kesilmesi gerektiğini açıkladı.

Dennis Hope kendi arayışını başkalarının arayışına çözüm bulmakla noktalamış. Hope, başından geçen boşanma dramının üstüne işsizliğin getirdiği çaresizlikle “Ne yapsam?” diye düşünürken aklına bir arsa gelmiş. Bulduğu arsa 600 milyon kare. Tek sorunu, bu arsanın Dünya’da olmaması!
Hope, Dünya dışında, gezegenlerde arsa satmaya karar verince legal olarak sorun yaşamamak için Birleşmiş Milletler’e bir mektup yazmış; “Ay ve başka gezegenlerde emlak satışı yapmaya başlayacağım, eğer bunun yasal bir sorun teşkil ettiğini düşünüyorsanız, lütfen benim ile kontağa geçin” demiş. Fakat yanıt alamamış. Bunun üzerine de satışa başlamış.

Yazının Devamı

Gündelik hayatın keşfi; New York’lu mu? Amerikalı mı?

17 Mart 2013

New York’lu olmak için yaşam tarzını kentle beraber geliştirmiş olmak yeterli. Peki bu yaşam tarzı nasıl gelişiyor? Bu kentte yapılan taktikler ve stratejiler neler?

Artık sözlük anlamı olan bir kelime “New Yorker”. New York’luya “Nerelisin?” diye sorulduğunda “Amerikalıyım” demiyor. “New York’luyum” yanıtını veriyor. Sanki New York’lu demek Amerikalı demek değilmişcesine. İşin gerçeği, öyle aslında. New York’lu olup da Amerikalı olmayan çok. İngilizce konuşmayanın sayısı ise bir hayli fazla. Gerçek New York’lunun karakteristik özelliği İngilizce konuşması ya da Amerikan pasaportu taşıması değil çünkü.
New York’lu olmak için yaşam tarzını kentle beraber geliştirmiş olması yeterli. Peki bu yaşam tarzı nasıl gelişiyor? Nasıl oluyor da kişisel kimlik kentle birleşiyor, aynı oluyor... Ünlü filozof Michel De Certeau, 1980’de yazdığı “Gündelik Hayatın Keşfi” olarak bilinen fakat asıl başlığı “Yapma sanatı” olan eseriyle, günlük yaşamı taktikleri ve stratejileri ile bir savaş alanına benzetmiş. Bu savaş alanında güç el değiştiriyor. Peki bu kentte yapılan taktikler ve stratejiler nedir? De Certeau’ya göre, strateji kurulduğunda amaç gücün el değiştirmesi oluyor fakat bir

Yazının Devamı

Şehrin yaratıcılık artıran iş yerleri

10 Mart 2013

New York gibi büyük kentlerde çevrenizde gelişen olaylar, işinize odaklanmayı zorlaştırıyor. Bu yüzden New York ofisleri bildiğimiz ofislerden çok farklı

Metroda giderken belki de duymamanız, bakmamanız gereken sahnelere tanık olabiliyorsunuz. Sokağın ortasında bir erkek bir kadına evlilik teklif ediyor veya tam tersi kavga ediyorlar, terk ediyor kadın erkeği. Siz de tanığı oluyorsunuz o anın. “Yanlışlıkla” kimi zaman güzel, kimi zaman da acı veren bir tanıklık. Tüm bu karışıklığın ortasında işe odaklanmayı başarmak çok önemli... Kabul etmek gerekir ki bu gerçekten de çok zor.
Ofisinizde çalışırken bir anda sıkılabilir pencerenin kenarına gidip New York’un yüksek binalarını seyredalabilirsiniz... “Ne oluyor” bakışlarına, “Ne yapayım çok şey var sokakta ilgimi çeken” yanıtı çoğu patron için kabul edilebilir olmuyor.

“Oyuncaklı” ofisler
Odaklanma sorununu çözmek için değişik teknikler geliştirilmiş New York’ta. Amaç özellikle büyük şirketlerde, ofislerde çalışanların dikkatini hep ayakta tutmak, verimi artırmak. “Ofis” olarak adlandırdığım mekan, çoğu zaman aklımızdaki ofis kavramına uymuyor bu kentte.

Yazının Devamı