Salı günü deplasmanda Konyaspor ile kupa maçı oynandı. Sarı-kırmızılılar beş gol attı. Dün gece ligin ilk yarısında kendi sahasında berabere kaldığı Eyüpspor karşısında da beş golle galip geldi. Bu kolay bir iş değil...
Hele Eyüpspor maçının ilk yarısı gerçekten çok stresli geçti. Arda Turan’ın talebeleri Galatasaray’ın baskısını zaman zaman da olsa kırdılar ama kabul etmek lazım, kadro olarak Cim-Bom hem oturmuş bir takım hem de çok kaliteli futbolculara sahip. Teknik Direktör Okan Buruk da bu futbolculara iyi futbol oynatıyor. Sahadaki topçular oynadıkları futboldan zevk alıyorlar. Skor 5-1 olmuş 6. golü atmak için uğraşıyorlar.
Tabii ağzı olan herkes konuşuyor, konuşacak da... Bunun önüne geçemezsin ama şunu kabul etmek lazım; sorumluluk almış futbolcuların karşısında puan almak, kolay iş değil.
Victor Osimhen’e bakıyorsun; adam çok farklı bir futbolcu... Rakip korner atıyor, o topları Nijeryalı santrfor karşılıyor. Orta sahaya geliyor, top kapıyor, kafayla arkadaşları Torreira ve Sallai’ye iki top indiriyor, ikisi de gol oluyor. Bu
Galatasaray'ın Süper Lig'de kalan 6 maçta temposu düşer mi? Şimdiden herkes fal bakmaya başladı. Ben düşeceğine inanmıyorum. Hoca ve futbolcular öyle bir sorumluluk almışlar ki, hepsi kendilerini karantinaya sokmuşlar. Fenerbahçe maçıyla yakalanan çıkış, üzerine koyarak devam edecek gibi görünüyor.
Son oynanan Konyaspor karşılaşmasına bakıyorum; Okan Buruk kulübeden 'topa basın, yavaşlayın' diyor. Takım 5-1 önde ama futbolcular 6'yı, 7'yi atmaya uğraşıyor.
Osimhen boş toplara bile depar atıyor. Sallai'nin içinden bir Sallai daha çıktı. Demek ki bu futbolcunun mevkisi sol çizgi. Gol vuruşlarında rakibini ekarte edip önünü boşaltması, topa vururken kafasını kaldırıp hangi köşeye vuracağını tespit etmesi, takım için çok büyük bir artı.
Hele Lemina'nın transferi takımın bütün oyun gücünü yukarıya çekti. En çok rahatlayan da Torreira oldu. Lemina öncesinde sadece rakip atakları kesmeye uğraşıyordu. Şimdi 10 numara gibi; hücuma çıkıyor, rakip defansın içine giriyor, seken toplarla da,
Süper Lig’de beş puan farkla lider olmak, Türkiye Kupası’nda finale yükselmek, futbolcuların isteği, arzusu... Helal olsun demek lazım. Teknik direktörü, oyuncuları herkes sorumluluk almış.
Dakika 77 olmuş 4-1 öndesin, beşinci golü arıyor, hız kesmiyor, oyunu yavaşlatmıyorsun. Bu tür performanslara bizler alışık değiliz. Okan hocayı kutlamak lazım. Madem bu takımın teknik direktörü o, iki kupada da zirveye gidiyorsun, takımın takır takır oynuyor, rakipleri ezerek yeniyorsun, ne söyleyeyim helal olsun.
Barış Alper, Galatasaray’ın olmazsa olmaz isimlerinden. Dün gece cezalıydı, yerine Sallai oynadı. Ne yalan söyleyeyim hiç birimiz de onun yokluğunu hissetmedik. Sallai goller attı, temaslı futbolda Konyaspor’un sağ tarafını resmen çökertti. Bu kupa maçı olmasına rağmen, skor olarak da ilerdesin, Osimhen boş toplara bile koşuyor. Adam demek ki oynadığı futboldan keyif alıyor. Nasıl bir futbolcudur, bilemiyorum.
Lemina devamlı oynamaya başlayınca, Torreira’nın içinden bir Torreira daha çıktı. Hücuma çıkıyor gol atıyor, orta sahada enteresan
Bir haftadır ‘Bodrum şöyle iyi takım, gol yemiyor, Galatasaray bu maçı zor kazanır. Rams Park’ta puan kaybeder’ gibi yorumlar yapanlar sadece futbolumuzu kirletiyorlar. Bir insan bir şey konuşurken elini vicdanına koyar. Dün gece Galatasaray’ın yenilmesi, puan kaybetmesi mümkün mü? Başlama düdüğüyle beraber Bodrum kalesi ablukaya alındı. Sağdan soldan ortalar, girilen gol pozisyonları, direkten dönen top, kalecinin kurtardıkları... İlk 45 dakika skorun 5-0 sarı-kırmızılıların lehine olması gerekirdi. Ama bu futbol, goller kaçabiliyor. Benim anlayamadığım tek şey teknik direktör Jose Morais ne kadar korkak bir hoca. Cim Bom’un kalesine doğru düzgün bir şut atmadan maçı tamamladı.
İkinci yarı Galatasaray’ın hızı kesilmedi. Devamlı golü aramayı sürdürdü. Bir çok gol pozisyonuna girdi. Yine sayısız gol kaçırdı. Osimhen mükemmel mücadele etmesine rağmen son vuruşlarda bu maçta şanssızdı. Normal şartlar altında bildiğimiz Osimhen, en az dört gol atardı. Olmayınca olmuyor.
Ama şunu söyleyeyim; statta elli bin
Uzun senelerdir ben böyle bir ahlak, terbiye, sorumluluk görmedim. Üstelik bunları yapan kiralık bir futbolcu. Maradona yıllar önce Napoli’ye gelmişti. Bir anda Napoli’nin çehresi değişti. Stadı büyüttüler, bütün dünyanın dikkati İtalyan ekibinin üzerine çevrilmişti.
Şimdi aynısını Osimhen, Galatasaray’a yaşatıyor. Bugün sarı-kırmızılıların yüz bin kişilik stadı olsa kesin dolar. Bilmiyorum transfer görüşmeleri ne olacak ama Avrupa’nın tüm büyük kulüplerinin gözü Nijeryalı futbolcunun üzerinde. Ve şu an Cim-Bom liderse, takır takır futbol oynuyorsa, taraftarın, yönetimin, teknik adamın, diğer futbolcuların katkısından bir tık daha fazla Osimhen’in etkisi var.
Son oynanan Samsunspor maçında futbolcular, herkes saha içindeki sorumluluğu üstüne almalı diye aralarında toplantı yapmışlar. Eren sol çizgiden hücuma çıktı. Rakip ceza sahasının dışında topu kaybetti. Osimhen, Samsunsporlu futbolcuyu yetmiş metre kovaladı, tehlikeli olacak atağını kesti. Bir bakıyorsun sağ bekte, sol
Samsun deplasmanının Galatasaray için çok zor geçeceğini düşünmüştük. Fakat iki takım arasında o kadar büyük bir kalite farkı var ki, bu da sahaya yansıyınca sarı-kırmızılıların lehine tek taraflı bir maç oldu.
Evet, Samsunspor’a saygı duyuyorum. Hocaları çok kaliteli. Takımına çok iyi futbol oynattırıyor. Ama ne kadar iyi oynatırsa oynatsın, bir yere kadar... Hücumda bakıyorsunuz Osimhen, Yunus ve Barış Alper, üçü de çabuk ve hızlı futbolcular. Yunus, harika bir gol attı, Osimhen’in golündeki pası da bir o kadar kaliteliydi.
Osimhen, rakip defansı hırpalayan, Avrupa’nın en iyi dört forvetinden biri. Samsunspor Teknik Direktörü Reis bunu bildiği için ona çok fazla boş olan bırakmadı. Sadece attığı golde Samsun defansı biraz öne çıkmıştı, zaten bire birde Osimhen’i tutacak hiçbir defans oyuncusu yok. Osimhen de golünü attı.
Orta sahaya gelirsek, Okan Hoca sistemini değiştirdi. Torreira ve Lemina’nın arasına Sara da girdi. Yunus ile Barış Alper de onlara yardım edince, 2. bölgenin
Fenerbahçe ile oynanan kupa maçı Galatasaray için milat oldu. Sezon başından beri, ilk defa doğru futbolcular, üçlü orta saha, tek santrfor, farklı bir Galatasaray ortaya çıkardı. Düşünün; deplasmanda oynuyorsunuz, rakibin 45 bin taraftarı var, buna rağmen güzel bir futbol oynayarak, sayısız gol pozisyonuna girerek galip geliyorsunuz.
Okan Buruk artık bu sistemden dönmez, dönmemeli de. Kalede Günay veya Muslera oynar, hiç fark etmez. Defansta Sanchez ve Abdülkerim son haftalarda futbol çıtasını yükselttiler. Yeni transfer solda oynayan Eren Elmalı ise müthiş bir çıkış yakaladı. Orta sahada bugüne kadar hep Sara ile Torreira oynuyordu ve rakip kim olursa olsun orta sahada çok zor üstünlük sağlıyorlardı. Hoca Lemina’yı da oraya monte ederek hem defansını hem forvetini rahatlattı.
Sağ bekte Frankowski’nin defansif gücü kısıtlı, bunun için de hatalı goller yiyorlardı. Kupa maçında Kaan Ayhan’ı oraya monte etti ve Kaan hatasız oynadı. Ne zaman Lemina sakatlandı, o zaman Kaan’ı ortaya aldı,
Beşiktaş yenilgisinden sonra Galatasaray camiası karalar bağlamıştı. Fenerbahçe ile oynanacak kupa maçından büyük bir çoğunluk ümitsizdi. Tabii Okan hoca herkesi şaşırttı. Dört günde takımını öyle bir hazırlayıp motive etmiş ki, bütün futbolcuların kazanma hırsı en üst seviyedeydi.
Kadroda yaptığı değişiklikler; Muslera yerine Günay'a forma vermesi, sağ bekte Frankowski yerine Kaan Ayhan'ı oynatması, her şeyden önemlisi de orta sahayı üçleyip Lemina, Torreira ve Sara ile bu bölgeyi kontrol altında tutması, forvette Morata'yı oynatmayıp Osimhen, Barış Alper ve Yunus ile kurması, takımın sistemini tamamen değiştirdi.
İlk yarıda maç kopabilirdi. Barış Alper, Torreira ve Sara'nın kaçırdıkları bunun göstergesiydi. Maalesef Mourinho da bizler gibi maçı seyretti. Hiçbir şekilde oyuna müdahale edemedi. Barış, Çağlar karşısında oyunun kilit adamı oldu. Her pozisyonda rakibini geçti, Fenerbahçe'nin sağ tarafını resmen çökertti. Osimhen gezen bir santrfor. Sağa-sola attığı deparlarla Skriniar'ı etkisizleştirdi. Orta sahadan da