Osman Şenher

Tokatspor’u alkışlamak lazım. İkinci Lig takımı olmasına rağmen Galatasaray’a karşı çok iyi mücadele ettiler. Galatasaray gibi bir devden puan almak kolay bir iş değil. Ama futbolcular olsun, yürekli futbol oynatan teknik direktörü olsun, tribünleri dolduran taraftarı olsun, bu kupaya renk kattıklarına inanıyorum.
Galatasaray’a gelince... Devre arası sarı-kırmızılı ekibin sorunlarını azaltacağını düşünürken, tam tersi olmuş, sorunlar artmış. Hajrovic diye bir futbolcu alıyorsun, lisans çıkartamıyorsun. Dany, Yekta, Amrabat, Riera’nın gönderileceği söyleniyor. Peki onların yerine hangi futbolcular alınacak? Veya gelenler, gidenlerin yerini doldurabilecek mi?
Bakıyorum, Mancini sıkıntılı. Melo’yu stoper oynatmış. Koca Galatasaray’da Semih’ten başka stoper yok. Orta sahada Selçuk-Melo ikilisi beraber oynamayınca ortaya konan futbol da evlere şenlik. Aydın ile Emre’yi kırmak istemiyorum, ama bu performanslarıyla Galatasaray’a ne kadar faydalı olurlar? Yabancı futbolcuları bir kenara ayırıyorum. Ama Galatasaray’ın ciddi anlamda yerli futbolcuya ihtiyacı var. Şu an Engin ile Yekta’nın yerini doldurabilecek futbolcu yok.
Antalya Cup’ı kazanmak güzel... Tokatspor’u da yenmek

Son üç haftadır Galatasaray’ın futbolunda bayağı bir gelişme var. Juventus ve Trabzonspor galibiyeti ile dün geceki Erciyes karşısında oynanan futbol gösteriyor ki üç kupada da sarı-kırmızılı kulüp iddiasını devam ettirecek.
Erciyes maçının bilhassa ilk yarısı sahada bu sezonun en iyi Galatasaray’ı vardı. Sneijder, Drogba ve Burak, Erciyes defansını öyle bir kroki duruma düşündüler ki her atakları ya gol oldu ya da kalesinde devleşen Jorgacevic farkın açılmasını önledi.
Melo ile Selçuk, Trabzonspor karşısındaki başarılı futbollarını devam ettirdiler. İlk golde Melo’nun Sneijder’a asisti, Hollandalı futbolcunun da gol vuruşu sahalarımızda ender görülen cinstendi. Maçın yıldızı Melo’nun sakatlanma pahasına attığı gol tek kelime ile mükemmeldi. Burak gol atmasına rağmen son vuruşlarda ağır kalıyor veya topla çok oynuyor... Biraz dikkatli olup çabuk davransa kendi adına gol adedini çok arttıracak.
İlk yarı iki bek Hakan ve Sabri iyi çıkışlar yaptılar. Hatasız oynadılar, ofansif anlamda takımlarına çok katkı sağladılar... İkinci yarı ise sahada farklı bir Galatasaray vardı. Yediği gole adeta davetiye çıkardı. 20 dakika rakibin üzerine gitmedi. Orta sahada iyi mücadele etmedi.

Liderin, Karabük’te 3 puan kaybetmesi, Galatasaray-Trabzon maçının önemini artırmıştı. İki takım için de öyle bir maçtı ki, kazanan şampiyonluk yarışının içinde olacaktı, sarı-kırmızılı ekip, bunu başardı. Maça iyi başlamadılar. Hele ilk 25 dakika iki takımın da görüntüsü, ‘maç bitsin de gidelim’ gibiydi. Gol pozisyonu yok, tempo yok.
İkinci yarı ise sahada çok farklı bir Galatasaray vardı. Burak, Sneijder ve Drogba devleşti. Burak iki gol atarken, Sneijder’in 3, Drogba’nın 1, Selçuk’un 2 topunda sahanın en iyisi Onur, gol olmasına izin vermedi. Bu maçta Onur, Trabzonspor’u çok farklı yenilmekten kurtardı.
Mancini, orta sahayı Melo-Selçuk-Yekta üçlüsüyle yapmış. Bu tercih Galatasaray’ı hücum anlamında rahatlatmış. En azından Selçuk, rakip kaleye daha çok gitmeye başlamış. Yekta ise görevini yapan futbolcular arasındaydı. Temposunu biraz daha artırırsa hocasının vazgeçemeyeceği futbolcular arasına girer. Defansta sıkıntılar devam ediyor. Bilhassa Gökhan öyle hatalar yapıyor ki az kalsın takımını yakıyordu. Trabzon’da Onur kalesinde devleşirken iki stoper Mustafa ile Bamba bir yere kadar Galatasaray ataklarına dayanabildiler.
Sağ bekte oynayan Bosingwa ise iyi bir

Ziraat Türkiye Kupası bu sezon, Galatasaray hariç büyük takımların hepsinin canını yaktı. Galatasaray da Gaziantep Büyükşehir Belediye karşısında turu zor geçmişti. Mancini, bunu düşünerek takımını biraz daha motive şekilde Balıkesir karşısına sürmüş. İlk yarı, gene sahada kötü futbol oynayan istediklerini yapamayan bir Galatasaray vardı. Buna rağmen maçın hakemi Deniz Ateş Galatasaray lehine öyle bir penaltı verdi ki insaf dedik. O an aklıma herhalde Türkiye Kupası’nda sadece Galatasaray kaldı, o da elenirse kupanın heyecanı bitecek, diye düşündüğünü tahmin ettim. İkinci yarı ise sahada farklı bir Galatasaray vardı. Riera ve Bruma yıldızlaştı. Riera zaten iyi futbolcu, ayaklarını iyi kullanıyor. Bruma da çok istekli olunca futbolun güzelliklerini sahaya koydular. Amrabat ise herhalde takasta kullanılacağını bildiği için motivasyonunu kaybetmiş. Şu anki görüntüsüyle Galatasaray’ın bırakın ilk 11’inde, 25 kişilik kadro da bile yer bulması mümkün değil. İşin türkçesi, Amrabat’a verilen para yandı. Kalede önce Ufuk sonra Aykut iyi kurtarışlar yaptı.
Defans ise güven vermiyor. Balıkesirspor’da Lalawele ve Karikari son vuruşlarda dikkatli olmuş olsalardı, Galatasaray’a gol

Galatasaray’ın Gençlerbirliği maçı, şampiyonluk yarışında olup olmayacağını belirleyecek bir karşılaşmaydı. Takım Salı ve Çarşamba günü oynanan Juventus maçlarında hem fizik hem mental olarak çok yıpranmıştı. Buna rağmen kazanmak için güçlerinin yettiği kadar olağanüstü mücadele ettiler. Karşılarında diri, bilhassa defans ve orta sahasını bütünleştirip biraz da sert futbolu seçen bir Gençlerbirliği vardı.
Galatasaray’a özellikle orta sahada Özgür, Petrovic ve Gosso’ya top yaptırıp final paslarını attırmadılar. Defansta Kulusic, Ahmet ve Ferhat çabuk hamleler yaparak Burak ve Umut’u etkisizleştirdiler. Drogba ise bu kadar markajda olmasına rağmen golünü attı, Burak’a da yüzde yüzlük gol pası verdi.
Sarı kırmızılıları fazla eleştirmemek lazım. Bu sezon Süper Lig’de rakipleri Fenerbahçe tek kulvarda gidiyor. Kendileri ise üç kulvarda yoluna devam ediyor. Bu yükü kaldırmak bu kadroyla çok zor. Juventus maçının kahramanlarından Sneijder’e bakıyorsun kafa olarak, teknik olarak yorgun, ikili mücadeleleri kazanamadı. Selçuk iyi niyetle koşup mücadele etmeye çalışıyor ama yaratıcılık sıfır! Buna rağmen gene de galibiyeti kaçıran takım Galatasaray oldu.
Eboue bu maça kendini iyi

Galatasaray’ın Süper Lig’de hedefi şampiyon olmaksa, Şampiyonlar Ligi’nde Juventus’u yenerek bir üst tura çıkmaksa, Ziraat Türkiye Kupası’nı almaksa bu futbol yetmez... Futbolcular hiç kusura bakmasın... Hepsi, Avrupalı meslektaşlarından çok daha iyi kazanıp itibar görüyorlar... Ama oynadıkları futbolun kalitesi tartışılır...
Elazığspor, Süper Ligin en zayıf takımı... Ligde de kalmaları çok zor... Hatta bu takımın galip gelmesi mucize gibi birşey... Okan Buruk neden böyle bir Elazığspor’a teknik direktör oldu bilemiyorum... Allah yardımcısı olsun...
Galatasaray böyle bir Elazığspor’u yendi. Mancini devamlı arayışta... Dün gece Gökhan Zan sol bek, Ceyhun stoper, Chedjou zaman zaman sağ bek... Devre arası takasta kullanılacağı söylenen Yekta ise orta sahada... Rakip Elazığspor olunca Mancini’nin bu kurgusu fazla sırıtmıyor... Ama Juventus karşısına bu futbolcular ve bu düzenle çıkarsa salı gecesi hepimiz için kâbus olur...
Orta sahada Melo ile Selçuk birazcık Galatasaray’ı ayakta tutan, futbolu güzelleştiren oyunculardı. Burak ise geçen senenin gol kralı... Şampiyonlar Ligi’nde de iyi goller attı. Ama inanın insanları çıldırtacak kadar ofsayta giriyor, gol kaçırıyor...

Her şeyde olduğu gibi futbolda da Türkiye şartları diye bir şey var. Mancini profesyonel bir teknik direktör. Manchester City’yi şampiyon yapmış, dünyada söz sahibi bir isim. Günde iki saat sabah, iki saat akşam takıma idman yaptırır. Bir-iki saat de Florya’da takımıyla ilgili çalışır. Bunun haricinde futbolcularının, Avrupa’daki gibi profesyonel olduğunu düşündüğü için özel hayatlarıyla hiç ilgilenmez. Aynı Aragones, Del Bosque, Rijkaard, Löw’de olduğu gibi... Futbolcusuna bu hocalar kesinlikle baskı yapmaz. Türkiye’de bu şartlarda yabancı hocaların başarılı olması mümkün değil. Hele yardımcı, Tugay Kerimoğlu gibi İngiltere’de, medeniyetin, profesyonelliğin göbeğinden gelmiş birisi olursa...
Fatih Terim iyi hoca olduğu kadar futbolcusunun da dilinden çok iyi anlardı. Türkiye’de futbolcuya baskı yapmazsan, ceza müeyyidesini en iyi şekilde çalıştırmazsan, futbolcu senin canına okur. Mancini de bu durumla karşı karşıya. Sarı kırmızılılar takım görüntüsü vermiyor. Hangi futbolcunun nerede oynadığı belli değil. Eboue başlı başına sorun. Chedjou, Galatasaray gibi büyük bir kulübün formasını giyebilecek kalitede değil. Riera, Bruma... Performansları ortada! Böyle bir Galatasaray

Galatasaray’ın sıkıntılı günler geçirdiğini biliyoruz. Ama ne olursa olsun Şampiyonlar Ligi her futbolcunun hayalidir. Geçen sezon olduğu gibi gene bu maçta “Galatasaray patlar” diye umutlanıyorduk. Tabi bizimkisi hayal kurmak... Süper Lig’de zor maç kazanan bir takım Real Madrid’ten nasıl puan alır. Bu da işin gerçeği... Düşünün, 10 senedir Galatasaray takımının doğru dürüst bir yerli kalecisi, sağ beki, sol beki yok. Stoperler ise evlere şenlik... Real Madrid’in iki beki Marcelo ve Arbeloa Galatasaray’a yetti. Bir de maçın 3’te 2’lik kısmını 10 kişi oynadılar... 11 kişi oynasalar Allah muhafaza, başımıza ne gelecek o’nu da düşünmek istemiyorum.
Dany devrişme sol bek... Önünde oynayan Amrabat ise Galatasaray formasının çok ucuz olduğunu mu düşünüyor, yoksa bir yerden torpili mi var? O’nu bilemiyorum... Ama Dany ile beraber Galatasaray’ı dün gece yaktılar...
Kaleci Eray’a kızmıyorum. Genç çocuk... “Geç kaleye” dediler, geçti. “Kalede Muslera olsaydı, bu golleri yer miydi?” diye insan ister istemez düşünüyor... En azından ikisini kesin yemezdi... Bruma çok büyük tantana ile geldi. Ronaldo’nun alternatifiymiş...Vay anasını... İnşallah 12 milyon euroyu Galatasaray sokağa