Galatasaray taraftarı TT Stadyumu’nu doldurmuş, müthiş bir atmosfer... Maçtan önceki koreografi, tezahürat, herşey sarı-kırmızılıların lehine... Bu ortamda maça da iyi başladı Cim Bom. Fenerbahçe’den daha çok istekliydiler. Bilhassa kenar iki beki Linnes ve Ömer Bayram’ın bindirmeleri, orta sahadaki Donk’un olağanüstü mücadelesi, erken bulunan ilk gol.
Daha sonra Linnes’in harika golü. Herşey Fatih Terim’in istediği gibi giderken, iki farklı skoru bulmuşken Muslera’nın affedilmez hatası ve 65. dakikada yaptırdığı penaltı bir anda sahadaki o iyi Galatasaray görüntüsünü bitirdi. Bu sefer galip gelmek isteyen, gol arayan takım Fenerbahçe oldu. Jailson’un ikinci golünden sonra ev sahibi ekibe yakışmayacak pas hataları, top kayıpları, adam kaçırma ve o iyi oynayan Galatasaray gitti yerine belki de sezonun en kötü 35 dakikasını oynayan takım geldi.
Fenerbahçe üçüncü, dördürcü golü bulacak fırsatları da yakaladı. Ne olursa olsun Şampiyonlar Ligi’nde oynayan bir takımın futbolcuları bu kadar kırılgan olmamalı ve paniklememeli. Donk, Ömer, Onyekuru, Sinan, Ndiaye olsun, son bölümde tanınmayacak kadar kötü futbol oynadılar. Evet bir kaleci hata yapabilir ama penaltıdan yenen bir gol bir
Türkiye’de derbi denince her futbolseverin kalbi çarpar. Yöneticisi, teknik direktörü, futbolcusu, taraftarı hepsi diken üstündedir. Hiçbir zaman derbi kaybeden bir takımın oyuncularına ve hocasına hoşgörüyle bakılmaz. Bu bir gerçek.
Bunun için Galatasaray’da sakatlar varmış ya da Fenerbahçe formsuzmuş... Böyle büyük bir derbide bunlar önemli değil. Öncelikle şunu söyleyeyim, Türk Telekom Stadı’nda oynadığı maça Galatasaray 11 kişi çıkmıyor. 45 bin taraftarını da arkasına alarak 12 kişi oluyor. Rakiplerin o atmosferden etkilenmemesi mümkün değil.
Galatasaray iyi oynar, kötü oynar bunu bilemeyiz. Ama böyle maçlarda taraftarın baskısıyla bütün futbolcular her şeylerini sahaya koyuyorlar. Takım içindeki problemlerin hepsi bir kenara bırakılıyor. Galatasaray gibi, Fenerbahçe gibi büyük kulüplerde derbi kazandıran futbolcu tarihe geçiyor. Taraftarın gözünde bu isimlerin kredisi katlanarak artıyor. Yani derbilerde elini beline koyup, ‘Aman ben 90 dakika idare edeyim’ diyen tek oyuncu göremezsiniz.
Galatasaray böyle bir atmosferde fırsatı tabii değerlendirecek, bu en doğal hakkı. Ve üstüne basa basa söylüyorum herkes farklı bir Galatasaray seyredecek. Fenerbahçe’ye gelince; bu sezon
Devler Ligi’nde oynanan futbol farklı. Tempo olarak, güç olarak, fizik olarak, futbolcu kaliten çok iyi değilse başarılı olman çok zor.
Fatih hoca elindeki kadroyla, hırsıyla Galatasaray’ı bu ligde bir yerlere getirmek istiyor. Hedeflerini de buna göre belirliyor. Schalke maçını gördükten sonra gerçekten gözüm çok korktu. Güya bu Schalke kötü bir sezon geçiriyormuş. Demek ki iyi olsa durumu siz hesap edin.
Bu ligde başarılı olmak için iyi bir jenerasyon yaratman lazım. Yabancıların ruhlarını, kalplerini sahaya koymaları gerekir. Şu anda hocayı hepimiz dinliyoruz. Ne kadar süzerek konuşsa da içinde fırtınalar kopuyor. İşin kötüsü yapacağı hiçbir şey yok. Üstüne üstlük sakatlarla beraber, yedek kulübesi de boşaldı. Hep aynı şeyi söylüyorum; ‘Yöneticiler transfer yapmamalı. ‘Şu futbolcuya 10 milyon euro verelim, öteki oyuncuya 9 milyon verelim, yıllık 3-4 milyon euro maaş ödeyelim’ dememeliler.
İşte şu anda Galatasaray’da çekilen sıkıntının en büyük sebebi bu. UEFA’nın ipi sarı-kırmızılı kulübün boynunda. Futbolcu alamıyorsun, daha doğrusu aldırmıyorlar. Satamıyorsun... Çünkü burada aldığı ücreti hiçbir takım ona vermiyor. Yerlilerin ise çizgisi belli. Bir türlü o çizgiyi çok yukarılara
Uzun senelerdir bu kadar tempolu, bu kadar heyecanlı, belki de taraftarın desibel rekoru kırdığı bir maç seyretmedim... Şampiyonlar Ligi’nin stresi hakikaten çok farklı... Schalke, Almanya Ligi’nde 16. sırada... Yalan yok... Zannediyorduk ki, Galatasaray elini kolunu sallayarak maçı kazanacak. İkinci yarı birara maç berabere bitsin diye gerçekten dua ettik.
Schalke müthiş tempolu, hırslı, güçlü ve futbolu çok hızlı oynayan bir takım... En ufak bir hatayı cezalandıracak bir çok futbolcusu var... Hele forvette oynayan Embolo ve Konopiyanka sanki turbo takmışlar... Bizim Türkiyemizde yabancılar içinde de bu kadar hızlı forvet yok. Dün gece gerçekten Linnes, Nagatomo ve Ozan Kabak’a acıdım... Herhalde üç gün kendilerine gelemezler... Rakibi durdurdular, hücuma çıktılar, devamlı adam kovaladılar. Artık maçın sonlarına doğru başta Nagatomo olmak üzere ayakta zor durdular... Bu şekilde mücadele ettiler...
Galatasaraylı futbolcuları kötülemeye gerek yok. Hepsi kaliteleri kadar mücadele ettiler... Belhanda’yı ilk defa bu kadar istekli mesuliyet alırken gördüm... Bi ara onun da ayakta duracak hali kalmadı. Rodrigues, iyi mücadele ediyor, çabuk bir futbolcu ama son paslarda ve son vuruşlarda
Milli takımlar için verilen ara Galatasaray’ın dengelerini bozmuş... Hayatımda ilk defa görüyorum. Rakiple ikili mücadeleye girmeden sakatlanan futbolcular. Feghouli, Serdar, daha sonra da Fernando...
Fatih Terim’in hamle avantajını ilk 45 dakika yok etti. Görüntü olarak çok kötü, dengeleri bozuk bir takım ortaya çıktı. Defansta Ozan hatalar yaptı. Mariano rakibini kaçırdı. Ömer Bayram yüreğiyle oynamasına rağmen ortaya kötü bir futbol koydu. İlk 45 dakikaya baktığımız zaman takımını ayakta tutan tek futbolcu Ndiaye’ydi. Rodrigues boş alan bulamadı, iyi marke edildi. Sinan durgun bir günündeydi. Gol dakikasına kadar gerçek anlamda sahadaki görüntü çok kötüydü.
Bursaspor ise gerçekten galip gelmek için daha istekliydi. Daha çok hücuma çıktı ve gol pozisyonları yakaladı. Samet Aybaba deplasmanda oynamasına rağmen Galatasaray’dan çekinmemiş. Futbol mantalitesi olarak kazanmak için, üç puan için İstanbul’a gelmiş. Ve iyi futbol oynadılar. Eren Derdiyok’un golüne kadar.
Maçın son bölümünde Bursaspor da yorulunca sarı-kırmızılı takım galip gelebilecek pozisyonlar yakaladı. İki kanadı çok iyi kullandı, fakat son vuruşlarda başarılı olamadılar. Kaleye giden topları da kaleci Okan
Mali durumu iyi olan sadece üç kulüp var... Başakşehir, Kasımpaşa ve Akhisar. Diğerleri zor nefes alıyor. Bunlardan biri de Galatasaray. Yılların verdiği savurganlığın faturasını Başkan Mustafa Cengiz ve arkadaşları ödüyor. UEFA tarafı ayrı bir konu. Ya kendi içinde yaşanılan sorunlara ne demeli?
Kendi camiasındaki insanlar, tuttuğu kulübün başkanı başarısız olsun diye yenilmesini, yerle bir olmasını ister mi? Maalesef bunu isteyen çok kişi mevcut. Bir sürü sorun var, hangi yola girsen tıkalı. Ancak bu Galatasaray hepinizin... Neden yönetime yardımcı olmuyorsunuz?
Daha acısı tehdit ediyorsunuz. Sizler kimsiniz, gücünüz ne? Fedakarlık yapan, 30 milyon kulübün gerçek sahibi taraftardan daha mı çok seviyorsunuz Galatasaray’ı! Son yaşanan olaya gelirsek... 139 tane pırıl pırıl liseli genç, bu çocuklar hakikaten aslan parçası. Kongre üyesi olma hakları var. Bu evlatları kim kandırdı, sahte imzaları kim attı? Buna ne gerek vardı? Bu çocuklar kendileri müracaat eder ve üye olurlar. Bu kadar basit bir konu aslında.
Sizler kimsiniz, neden lekeliyorsunuz herkesi! 113 yıllık kulübü neden bölmeye çalışıyorsunuz? Bu yetmiyormuş gibi Başkan Cengiz’i devirmekle tehdit ediyorsunuz. Neden, Riva
Artık ümitsizliğe kapılıyorum. Galatasaray’da sorunlar bitmez ve kulüp düzelmez! Önceki gün kötü bir haber aldık. UEFA, kulübün yakasını bırakmıyor, dosyayı tekrar inceleyecekmiş. Başkan Mustafa Cengiz, bunun savaşını veriyor. Kulüp, Avrupa kupalarından önümüzdeki sene men cezası almasın diye kendini paralıyor.
Böyle bir ortamda, hadi başkalarından vazgeçtim kendi camiası bilhassa Divan Kurulu tarafından desteklenmesi gerekmez mi Başkan Cengiz’in... Hayretler içinde kalıyorum. Divan Kurulu toplanıyor, bir de sanki çok önemli bir kararlar alınacakmış gibi GS TV canlı olarak her şeyi veriyor. Konuşulan konu; ‘ultrAslan neden başkanla beraber Metin Oktay’ın kabrine gidip saygı duruşunda bulunmuş.’
Gerçekten ayıp. Böyle bir şey olabilir mi? Otuz milyon Galatasaray taraftarı kulübün menfaati için uğraşıyor, fedakârlık yapıyor. Bu insanlar nasıl düşman gibi görülebilir. Galatasaray Lisesi için hep söylüyorum, kulübün gururudur diye. Ama içindeki bazı zihniyetler dışlanmalı. Bu büyük camiayı bölüyorlar, ikilik yaratıyorlar.
Gece gündüz enkazı kaldırmak için çalışan bir başkanı ve yönetimi, teknik direktörü, futbolcuları hep eleştiriyorlar. Başarılılar mı? Başarılılar. Kulübe zarar da
Galatasaray’ın, Porto maçından sonra Antalyaspor karşısında ne yapacağını herkes merak ediyordu. Çok zorlandılar. Porto maçının coşkusu yoktu.
Ama yine de rakibinden daha çok kazanmak isteyen, gol pozisyonuna giren takım sarı-kırmızılılardı. Uzun senelerdir ilk defa bir maçta bu kadar çok yan orta yapıldı. Bir tarafta Mariano, öteki tarafta Ömer Bayram, durmadan 30’un üzerinde orta yaptılar.
Galatasaray’ın en büyük sıkıntısı hava toplarında. 75. dakikaya kadar bu topların hiçbiri etkili olmadı. Antalyaspor defansında Diego ve Celustka bütün hava toplarını kazandılar.
Sinan Gümüş, zaten hava hakimiyeti olan bir futbolcu değil. Kaleciyle karşı karşıya kaldığı yüzde yüzlük pozisyonda kafa vurdu, o da kaleci Boffin’e gitti.
Rodrigues, hiç gününde değildi. Bugün takımının en etkisiz futbolcusuydu. Onyekuru, bir şeyler yapmak için ortaya iyi bir mücadele koydu. Gol yollarında etkisizdi.
Belhanda’nın “forvetin arasına gireyim, kaleye bir şut çekeyim” gibi bir düşüncesi yok. 18 içine girmiyor bile. 75 dakika Galatasaray hücumu düşünerek oynasa bile sadece Feghouli, Ndiaye, bir de Sinan’ın kafayla kaleye gönderdikleri toplar var. Bunun haricinde pozisyon yok.
Fatih Terim, bu