Piyasalardaki sükûnet devam edebilir mi?

22 Eylül 2002


<#comment>Erken seçimin gündeme gelmesinde pay sahibi olanlardan Kemal Derviş’in bir tahmini şu ana kadar tuttu. Erken seçim kararının alınması sonrasında yaşanmakta olan siyasi manevralar ve Derviş’in bakanlık görevinden ayrılması, şu ana kadar mali piyasalarda ciddi bir çalkantıya neden olmadı. Yılın ilk yarısında reel ekonomide, sanayide ve ticarette gözlenen kısmi canlanma belirtilerinin üçüncü çeyrekteki seyri konusunda net bir şey söylemek şimdilik olanaksız olsa da gidişatta çok olumsuz bir kırılma hissedilmiyor. Seçimin gündeme getirdiği beklentiler bir "bekle gör" havasına soktu galiba çoğu kimseyi, bu sayede oldukça sakin ve olaysız günler yaşanıyor, siyaset sahnesindeki iniş çıkışlar bile çok fazla etkilemiyor bizim piyasaları.
Bu arada dış dünyada da Türkiye’ye yönelik sıra dışı bir tedirginlik yok gibi. IMF Başkanı Türkiye’nin başarısına övgüler yağdırmaya devam ediyor, piyasalar da siyasette olan biteni anlamaya çalışıyor. 3 Kasım sonrasında işbaşına gelecek hükümete şimdiden bazı nazik uyarılar yapılıyor, ekonomik programın aksamadan sürdürülmesinin şart olduğu hatırlatılıyor ama panik havası yaratmamaya da özen gösteriliyor.

Sükûnetin iki nedeni

Yazının Devamı

Türkiye’nin borsa kaderi kaç kişinin elinde?

16 Eylül 2002


<#comment>Hisse senedi borsaları günümüzde yalnızca şirketlerin ve sektörlerin değil ülkelerin ekonomik performansının da çok önemli bir göstergesi haline geldi. Bir ülkede borsanın yükselmesi ya da düşmesi o ülke ekonomisinin iyiye ya da kötüye gittiğinin bir işareti, bir öncü göstergesi sayılıyor ve o ülkenin uluslararası piyasalardaki konumunu etkiliyor. Siyasetçiler de borsadaki hareketleri işlerine geldiği gibi kullanıyor. Borsadan hiçbir şey anlamadığını tahmin ettiğim Başbakan Ecevit bile zaman zaman bizim borsadaki, yani İMKB’deki yükselişi hükümetinin başarısına kanıt olarak gösterdi.
Hisse senedi borsalarının bu kadar önem kazandığı bir dünyada yaşarken bizim borsamızın, yani İMKB’nin ipleri kaç kişinin elinde? Takasbank’ın bir araştırmasında yer alan verilerden yararlanılarak yapılan bir haberden (Vatan gazetesi, 11 Eylül 2002) anlaşıldığına göre İMKB’de işlem gören hisselerin değer olarak % 35’i 10 yatırımcının elinde. Kimlik bilgileri belli olan yatırımcılarla ilgili veriler kullanılarak gerçekleştirildiği belirtilen Takasbank araştırmasına göre toplam 4.4 milyar dolarlık bir portföye sahip bulunan bu 10 yatırımcının 5’i yabancı tüzel kişi, 1’i yabancı fon, 1’i

Yazının Devamı

CHPye güven gerisini merak etme sen!

15 Eylül 2002

CHPye girdikten sonra yaptığı konuşmalarda, CHPye ve özellikle Deniz Baykala halkla ilişkiler (PR) desteği vermeye özen gösteren Derviş, bunu bir ihtiyacı karşılamak için mi yapıyor, yoksa içinden geldiği için mi bilmiyorum ama özellikle Dervişin iltihakı sonrasında CHPye ilgi duymaya başlayanların ondan duymak istedikleri bu değil herhalde. CHPnin 3 Kasımdan birinci parti olarak çıkması ve iktidara gelmesi halinde neler yapacağını, sorunları nasıl çözeceğini, Türkiyeye nasıl bir ufuk açacağını merak edenlere "CHPye güvenin, oyunuzu verin, gerisini merak etmeyin siz" havasında bir şey söylemek de yeterli olmuyor bence. Bu söylemi çok iyi tanıyor çoğu kimse ve "gene mi aynı şarkı" demekten kendini alamıyor. Önceki akşam, yeni dönemin ilk Taksim Toplantısında Kemal Dervişi dinlerken ister istemez geçmiş yıllardaki toplantıları hatırladım. Son yirmi yıl içinde Türkiyeyi yönetme iddiasını taşıyan hemen herkes konuşmuştu bu forumda ve onları dinledikten sonra çoğu kez karışık duygularla ayrılmıştım toplantıdan. Önceki akşam da öyle oldu, Dervişin konuşması ve sorulara verdiği yanıtlar, benim gibi "Dervişli CHP Türkiyenin önünü nasıl açacak?" sorusuna cevap arayanları pek tatmin etmedi.

Yazının Devamı

CHP’ye güven gerisini merak etme sen!

15 Eylül 2002


<#comment>Önceki akşam, yeni dönemin ilk Taksim Toplantısı’nda Kemal Derviş’i dinlerken ister istemez geçmiş yıllardaki toplantıları hatırladım. Son yirmi yıl içinde Türkiye’yi yönetme iddiasını taşıyan hemen herkes konuşmuştu bu forumda ve onları dinledikten sonra çoğu kez karışık duygularla ayrılmıştım toplantıdan. Önceki akşam da öyle oldu, Derviş’in konuşması ve sorulara verdiği yanıtlar, benim gibi "Derviş’li CHP Türkiye’nin önünü nasıl açacak?" sorusuna cevap arayanları pek tatmin etmedi. Derviş’i dinlerken aynı masayı paylaştığım reklam dünyasının ünlü bir ismiyle, öğretim üyesi dostum ve işadamı eşi de sanırım benzer izlenimlerle ayrıldılar toplantıdan.
CHP’ye girdikten sonra yaptığı konuşmalarda, CHP’ye ve özellikle Deniz Baykal’a halkla ilişkiler (PR) desteği vermeye özen gösteren Derviş, bunu bir ihtiyacı karşılamak için mi yapıyor, yoksa içinden geldiği için mi bilmiyorum ama özellikle Derviş’in iltihakı sonrasında CHP’ye ilgi duymaya başlayanların ondan duymak istedikleri bu değil herhalde. CHP’nin 3 Kasım’dan birinci parti olarak çıkması ve iktidara gelmesi halinde neler yapacağını, sorunları nasıl çözeceğini, Türkiye’ye nasıl bir ufuk açacağını merak edenlere

Yazının Devamı

İkinci çeyrek kafa karıştırdı

11 Eylül 2002

Bu yılın ilk çeyreğinde % 1.2 olan tarımdaki reel büyüme ikinci çeyrekte % 2.3e yükselmiş görünüyor. Ancak tarımın alt gruplarına baktığımızda tarımsal üretimdeki bu büyüme artışının tamamen ormancılık kesimindeki % 29.4lük sıçramadan kaynaklandığını, tarımsal üretimin % 90ını oluşturan çiftçilik ve hayvancılık üretiminde ise bu yılın ilk çeyreğinde % 3.4 olan reel büyümenin ikinci çeyrekte % 0.3e düştüğü, yani büyümenin durduğu görülüyor. Bu rakamlara bakarak tarımsal üretimin nereye gittiğini söylemek çok zor. İmalat sanayiinde yılın ilk çeyreğinde % 3 olan reel büyüme ikinci çeyrekte % 13.1e yükselmiş, özel imalat sanayiinde bu artış % 16.1i bulmuş. Enerji üretimindeki artış da % 13.7 olmuş. Ticaretteki artış da ilk çeyrekte % 3 iken ikinci çeyrekte 10.1e yükselerek bu tabloyu tamamlıyor. Bunlar kuşkusuz çarpıcı büyüme rakamları ancak bu oranların, geçen yılın ikinci çeyreğindeki üretim çöküşünü yansıtan rakamlar baz alınarak hesaplandığını unutmamak gerekiyor. Sanayi ve ticaretteki bu artışa karşın özellikle istihdam açısından önem taşıyan inşaat sektöründe ise küçülmenin derinleştiğini gösteriyor DİE verileri. İlk çeyrekte % 2.7 olan küçülme ikinci çeyrekte neredeyse ikiye

Yazının Devamı

İkinci çeyrek kafa karıştırdı

11 Eylül 2002


<#comment>DİE’nin dün açıkladığı bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin milli gelir verileri, Türkiye ekonomisinde ilginç ve çelişkili gelişmelerin yaşandığını gösteriyor. Yılın ikinci yarısı için tahmin yapmayı da zorlaştıran bu gelişmeler arasında özellikle dikkat çekici olanlar şunlar:
• Bu yılın ilk çeyreğinde % 1.2 olan tarımdaki reel büyüme ikinci çeyrekte % 2.3’e yükselmiş görünüyor. Ancak tarımın alt gruplarına baktığımızda tarımsal üretimdeki bu büyüme artışının tamamen ormancılık kesimindeki % 29.4’lük sıçramadan kaynaklandığını, tarımsal üretimin % 90’ını oluşturan çiftçilik ve hayvancılık üretiminde ise bu yılın ilk çeyreğinde % 3.4 olan reel büyümenin ikinci çeyrekte % 0.3’e düştüğü, yani büyümenin durduğu görülüyor. Bu rakamlara bakarak tarımsal üretimin nereye gittiğini söylemek çok zor.
• İmalat sanayiinde yılın ilk çeyreğinde % 3 olan reel büyüme ikinci çeyrekte % 13.1’e yükselmiş, özel imalat sanayiinde bu artış % 16.1’i bulmuş. Enerji üretimindeki artış da % 13.7 olmuş. Ticaretteki artış da ilk çeyrekte % 3 iken ikinci çeyrekte 10.1’e yükselerek bu tabloyu tamamlıyor. Bunlar kuşkusuz çarpıcı büyüme rakamları ancak bu oranların, geçen yılın ikinci

Yazının Devamı

Faizin, borcun ötesini de konuşsak artık

9 Eylül 2002

Bu düşüncelerle yattım programdan sonra ama bir süre sonra uyandım ve gecenin iyice ilerlemiş bir noktasında TV kanallarını tararken Habertürkte Ali Koç çıktı karşıma. Deniz Armanla konuşurken bugünün dünyasında bilgiye dayalı e - ekonominin nasıl her alanı etkilediğini, Türkiyenin tarımda ve tarıma dayalı sanayide nasıl büyük bir potansiyele sahip bulunduğunu anlatıyordu genç işadamı büyük bir heyecanla ve sanki farklı bir geleceğin umudunu aşılıyordu izleyenlere. Siyasetçilerde, iktidara talip olanlarda da bu havayı görmek, hissetmek istiyor insan. Geçmişle hesaplaşmayı değil geleceğin Türkiyesinin başarı öykülerine zemin oluşturacak açılımları duymayı özlüyor. Geçen akşam TV 8de, Haluk Şahinin "Yüksek Siyaset" programında Kemal Derviş konuktu. IMF programlarına muhalif olan Prof. Erinç Yeldanın da katıldığı programda gene hep tartışılan konular öne çıktı, en fazla borç - faiz ikileminden söz edildi. Programı izlerken "Anladık bu sorun çok önemli ama Türkiyenin ufkunun borç - faiz çıkmazına saplanıp kalması doğru mu?" diye geçirdim içimden. Dervişin ve iktidara aday olduğunu söyleyen CHPnin, "biz gelirsek güveni sağlar faizleri düşürürüz"ün ötesinde insanlara ufuk açacak başka

Yazının Devamı

Faizin, borcun ötesini de konuşsak artık

9 Eylül 2002


<#comment>Geçen akşam TV 8’de, Haluk Şahin’in "Yüksek Siyaset" programında Kemal Derviş konuktu. IMF programlarına muhalif olan Prof. Erinç Yeldan’ın da katıldığı programda gene hep tartışılan konular öne çıktı, en fazla borç - faiz ikileminden söz edildi. Programı izlerken "Anladık bu sorun çok önemli ama Türkiye’nin ufkunun borç - faiz çıkmazına saplanıp kalması doğru mu?" diye geçirdim içimden. Derviş’in ve iktidara aday olduğunu söyleyen CHP’nin, "biz gelirsek güveni sağlar faizleri düşürürüz"ün ötesinde insanlara ufuk açacak başka şeyler de söylemesi gerektiğini düşündüm.
Bu düşüncelerle yattım programdan sonra ama bir süre sonra uyandım ve gecenin iyice ilerlemiş bir noktasında TV kanallarını tararken Habertürk’te Ali Koç çıktı karşıma. Deniz Arman’la konuşurken bugünün dünyasında bilgiye dayalı e - ekonominin nasıl her alanı etkilediğini, Türkiye’nin tarımda ve tarıma dayalı sanayide nasıl büyük bir potansiyele sahip bulunduğunu anlatıyordu genç işadamı büyük bir heyecanla ve sanki farklı bir geleceğin umudunu aşılıyordu izleyenlere. Siyasetçilerde, iktidara talip olanlarda da bu havayı görmek, hissetmek istiyor insan. Geçmişle hesaplaşmayı değil geleceğin

Yazının Devamı