Edward Said 11 Eylül sonrasında kaygılı

10 Aralık 2001

Edward Saide göre 11 Eylül sonrasında daha da güncellik kazanan bir tehlike, Samuel Huntington gibi soğuk savaş dönemi ideologlarının dünyada yeni bir çatışma ortamı yaratarak kendilerine iş çıkartmak için gösterdikleri çaba. "Uygarlık" ve "kültür" gibi kavramları bile doğru dürüst bilmeyen Huntingtonın "uygarlıklar çatışması" iddiasının şimdi yeniden popüler olmasını kaygıyla karşıladığını belirten Saidin konuşmasının sonunda söyledikleri gerçekten de kaygı vericiydi. Yıllardan beri ABDde yaşayan ve Columbia Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Said, "Arap ya da Müslüman olan herkes, 11 Eylülden sonra kendisine nefret dolu gözlerle bakan büyük bir çoğunluk tarafından kuşatılmış bir azınlık gibi hissetmeye başladı kendisini Amerikada , korku dolu bir atmosfer oluştu" derken bu açıdan yakın geleceğe hiç de iyimser bakamadığını söylüyordu.Edward Said, 11 Eylül sonrasında İslamiyetle ve Afganistanla ilgili her şeye gösterilen aşırı ilgiyle de dalga geçiyor, kendi üslubu içinde. "Şimdi ellerine bir Kuran tercümesi alıp 11 Eylülde ne olduğunu anlamaya çalışanların hali hayli eğlenceli bir görüntü oluşturuyor diyor Filistinli ünlü yazar. Filistin kökenli ünlü yazar Edward Saidi dinleme

Yazının Devamı

Edward Said 11 Eylül sonrasında kaygılı

10 Aralık 2001


<#comment>Filistin kökenli ünlü yazar Edward Said’i dinleme olanağını buldum geçen hafta Londra’da. Pen Yazarlar Derneği tarafından düzenlenen toplantıda kendisi de bir yazar olan Joan Smith ile bir söyleşi yapan Edward Said’i dinlerken, 11 Eylül sonrasında daha da yaygınlaşan kapsayacı genellemelere, ucuz benzetmelere, insanı yan tutmaya zorlayan kabalıklara itibar etmeyen birini dinlemenin hazzını tattım. "Entelektüelin işlevinin başkaları adına hüküm vermek değil, onların kendi hükümlerini vermelerine katkıda bulunmak" olduğunu belirten Said, herhangi bir konuda peşin dayanışmayı ve yan tutmayı eleştirinin önüne geçiren anlayışa da karşı olduğunu söyledi.
Edward Said’e göre 11 Eylül sonrasında daha da güncellik kazanan bir tehlike, Samuel Huntington gibi soğuk savaş dönemi ideologlarının dünyada yeni bir çatışma ortamı yaratarak kendilerine iş çıkartmak için gösterdikleri çaba. "Uygarlık" ve "kültür" gibi kavramları bile doğru dürüst bilmeyen Huntington’ın "uygarlıklar çatışması" iddiasının şimdi yeniden popüler olmasını kaygıyla karşıladığını belirten Said’in konuşmasının sonunda söyledikleri gerçekten de kaygı vericiydi. Yıllardan beri ABD’de yaşayan ve Columbia

Yazının Devamı

Sürpriz sonuç: Türkiye 3, Arjantin 0

9 Aralık 2001

Şimdi ilk kriz belirtilerinin ortaya çıkmasından bir yıl sonra her iki ülkenin durumlarına baktığımızda Türkiye'nin Arjantin'e fark attığını g"rüyoruz. Türkiye'nin "rating" notunda olumluya doğru gidişin başlaması, buna karşın Arjantin'in notunun dibe vurması da bunun bir işareti.Pekiyi bu bir yılda neler oldu da Türkiye krizden çıkma yolunda çok daha iyi bir noktaya geldi, buna karşılık Arjantin daha da derin bir krize sürüklenme noktasına geldi? Dünya Kupası'nda şanslı bir kura çeken milli futbol takımımız, Kupa'nın favorisi olarak g"rülen Arjantin'e düşmedi ama finans ve ekonomi dünyasında bir yıldır birlikte anılan iki ülkeydi Türkiye ve Arjantin. Her iki ülkede de geçen yılın sonlarına doğru kriz belirtileri ortaya çıkmış, "yükselen pazarlar" (emerging markets) diye adlandırılan ülkeler grubunun sorumlu ülkeleri olarak Türkiye ve Arjantin hep birlikte anılmıştı. Her iki ülkenin borcunu "deyemez noktaya gelmesinden kaygı duyulmuş, bu nedenle uluslararası kredi notları ("rating" notları) düşürülmüş, uluslararası piyasalarda tedavül eden tahvillerinin fiyatı da düşmüştü. Türkiye'nin avantajı * Birincisi Türkiye'de banka sisteminin sorunları ertelenemez noktaya geldiği için banka

Yazının Devamı

Sürpriz sonuç: Türkiye 3, Arjantin 0

9 Aralık 2001


<#comment>Dünya Kupası'nda şanslı bir kura çeken milli futbol takımımız, Kupa'nın favorisi olarak görülen Arjantin'e düşmedi ama finans ve ekonomi dünyasında bir yıldır birlikte anılan iki ülkeydi Türkiye ve Arjantin. Her iki ülkede de geçen yılın sonlarına doğru kriz belirtileri ortaya çıkmış, "yükselen pazarlar" (emerging markets) diye adlandırılan ülkeler grubunun sorumlu ülkeleri olarak Türkiye ve Arjantin hep birlikte anılmıştı. Her iki ülkenin borcunu ödeyemez noktaya gelmesinden kaygı duyulmuş, bu nedenle uluslararası kredi notları ("rating" notları) düşürülmüş, uluslararası piyasalarda tedavül eden tahvillerinin fiyatı da düşmüştü.
Şimdi ilk kriz belirtilerinin ortaya çıkmasından bir yıl sonra her iki ülkenin durumlarına baktığımızda Türkiye'nin Arjantin'e fark attığını görüyoruz. Türkiye'nin "rating" notunda olumluya doğru gidişin başlaması, buna karşın Arjantin'in notunun dibe vurması da bunun bir işareti.
Pekiyi bu bir yılda neler oldu da Türkiye krizden çıkma yolunda çok daha iyi bir noktaya geldi, buna karşılık Arjantin daha da derin bir krize sürüklenme noktasına geldi?

Bu karşılaştırmayı yaptığımızda öncelikle üç noktanın öne çıktığını

Yazının Devamı

Küçülme rakamları hastalığı belgeliyor

3 Aralık 2001

Bir ekonominin son sekiz yılının üçünde % 6'nın üzerinde küçülme yaşaması, o ekonominin çok ciddi yapısal hastalığın pençesinde kıvrandığını gösterir. Türkiye örneğinde enflasyon oranları, kamu açıkları, devletin borç servisi yükü gibi rakamlar bu hasta bünyenin diğer yansımalarıdır.Büyük kentlerdeki birkaç alışveriş merkezinde yaşanan canlılığa bakarak neşeli havalar çalmaya başlayanlar bu tür rakamlarla pek ilgilenmezler ama 2001 yılının ilk dokuz ayında özel tüketim harcamaları reel bazda % 8.2 azalmış, yatırımlardaki durumu yansıtan sabit sermaye oluşumundaki küçülme ise % 28.2 olmuştur. Yeniden yapılanmaya ve hızlı istihdam yaratmaya ihtiyacı olan Türkiye'de yatırımlar çökmüştür. 2002 yılı birçok bakımdan çok kritik bir yıl olmaya adaydır. Şimdi sıranın yatırımlarla büyümenin yolunu açacak adımlara gelmesi gerekmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından açıklanan 2001 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin rakamlar Türkiye ekonomisindeki hastalığı bir kez daha gözler önüne seriyor. 2001 yılının ilk dokuz ayında GSMH bazında % 8.3, GSYİH bazında % 6.4 küçülen Türkiye ekonomisinin 2001 yılını 1994 ve 1999'daki % 6 dolayındaki küçülmeden de derin bir küçülmeyle kapatacağı

Yazının Devamı

Küçülme rakamları hastalığı belgeliyor

3 Aralık 2001


<#comment>Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından açıklanan 2001 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin rakamlar Türkiye ekonomisindeki hastalığı bir kez daha gözler önüne seriyor. 2001 yılının ilk dokuz ayında GSMH bazında % 8.3, GSYİH bazında % 6.4 küçülen Türkiye ekonomisinin 2001 yılını 1994 ve 1999'daki % 6 dolayındaki küçülmeden de derin bir küçülmeyle kapatacağı anlaşılıyor.
Bir ekonominin son sekiz yılının üçünde % 6'nın üzerinde küçülme yaşaması, o ekonominin çok ciddi yapısal hastalığın pençesinde kıvrandığını gösterir. Türkiye örneğinde enflasyon oranları, kamu açıkları, devletin borç servisi yükü gibi rakamlar bu hasta bünyenin diğer yansımalarıdır.
Büyük kentlerdeki birkaç alışveriş merkezinde yaşanan canlılığa bakarak neşeli havalar çalmaya başlayanlar bu tür rakamlarla pek ilgilenmezler ama 2001 yılının ilk dokuz ayında özel tüketim harcamaları reel bazda % 8.2 azalmış, yatırımlardaki durumu yansıtan sabit sermaye oluşumundaki küçülme ise % 28.2 olmuştur. Yeniden yapılanmaya ve hızlı istihdam yaratmaya ihtiyacı olan Türkiye'de yatırımlar çökmüştür. 2002 yılı birçok bakımdan çok kritik bir yıl olmaya adaydır. Şimdi sıranın yatırımlarla büyümenin yolunu

Yazının Devamı

™nümüzdeki d"nemi doğru değerlendirelim

2 Aralık 2001

Şimdi şoklarla dolu bir 2001 yılının sonuna gelinirken varmış olduğumuz nokta 2002'ye biraz daha umutlu bakmamıza olanak veriyor. Ancak bizi bu noktaya getiren uygulamaların devamını getiremezsek bu umutlar yeniden karamsarlığa d"nüşebilir. Bu nedenle "nümüzdeki d"nemin koşullarını doğru değerlendirmek gerekiyor. Geçen yıl bu zamanlarda, kasım ayının son haftasında mali piyasalarda başlayan çalkantıyı atlatma çabası içindeydi Türkiye. Bu ilk şok, IMF'nin derhal devreye girmesi ve Türkiye'ye destek vaat etmesiyle "kur çapası" konularak atlatılabildi. Ancak IMF desteğiyle uygulanmakta olan programa g"lge düşmüş, hızlı büyümeye geçilme umutları da ciddi bir darbe yemişti. 19 Şubat saçmalığı bu ara d"nemi noktaladı ve "kur çapası"nı feda etmek zorunda kalan Türkiye 1994'ten iki yıl sonra yeniden bir "kur depremi" yaşamak zorunda kaldı. Bundan sonrası ekonomimiz için d"rt başı mamur bir ç"küş olabilirdi. IMF'ye dikkat IMF'nin 11 Eylül sonrasında ortaya çıkan yeni koşulları da dikkate alarak, Türkiye'ye 10 milyar dolar daha destek vaat etmesi bu sürece bir halka daha ekledi. Bu süreçte g"zardı edilmemesi gereken nokta, IMF'nin Türkiye'ye bu "lçüde büyük destek sağlarken bazı riskleri

Yazının Devamı

Önümüzdeki dönemi doğru değerlendirelim

2 Aralık 2001


<#comment>Geçen yıl bu zamanlarda, kasım ayının son haftasında mali piyasalarda başlayan çalkantıyı atlatma çabası içindeydi Türkiye. Bu ilk şok, IMF'nin derhal devreye girmesi ve Türkiye'ye destek vaat etmesiyle "kur çapası" konularak atlatılabildi. Ancak IMF desteğiyle uygulanmakta olan programa gölge düşmüş, hızlı büyümeye geçilme umutları da ciddi bir darbe yemişti. 19 Şubat saçmalığı bu ara dönemi noktaladı ve "kur çapası"nı feda etmek zorunda kalan Türkiye 1994'ten iki yıl sonra yeniden bir "kur depremi" yaşamak zorunda kaldı. Bundan sonrası ekonomimiz için dört başı mamur bir çöküş olabilirdi.
Şimdi şoklarla dolu bir 2001 yılının sonuna gelinirken varmış olduğumuz nokta 2002'ye biraz daha umutlu bakmamıza olanak veriyor. Ancak bizi bu noktaya getiren uygulamaların devamını getiremezsek bu umutlar yeniden karamsarlığa dönüşebilir. Bu nedenle önümüzdeki dönemin koşullarını doğru değerlendirmek gerekiyor.

Ben 2000 yılı başından beri uygulamaya çalıştığımız "kur çapası"na dayalı programın yarıda kalmasında IMF'nin ve eski başkan yardımcısı Stanley Fischer'in de payı bulunduğunu düşünüyorum ama Türkiye'nin 2001'de çok daha derin bir krize sürüklenmesini IMF

Yazının Devamı