IMF krizinde cehaletin bedeli sefalet

8 Temmuz 2001

Moratoryum lobisine bir müjde verebilirim bu arada, biz bu kafayla gidersek zaten onların istediği olacak, borçlarımızı ödeyemez noktaya sürüklenip sefaletin büyüğünü yaşamaya başlayacağız. "Keşke böyle olsa da şu millet hanyayı konyayı anlasa, moratoryum bezirganlığı yapanların cehaletini net olarak görse", demek geçiyor içimden ama o noktaya düşmeye bir türlü razı edemiyorum kendimi."Bir telekom yönetimi yüzünden IMF kredisini ne hakla askıya alır" diye tepki gösterenlerin, bunun da ötesine geçerek IMF'nin kendi kredibilitesini sorgulayanların gözardı ettiği birkaç nokta var. Türkiye bilgiye itibar etmeyen, tersine cehalete prim veren, böbürlenmeye alkış tutan bir ülke olmakta direndiği sürece başımız beladan, halkımız sefaletten kurtulamayacak. Son günlerde IMF (Uluslararası Para Fonu) ile ilişkilerimizde yeni cehalet örnekleri sergileyerek ve Kemal Derviş'in ajan olduğunu kanıtlamaya çalışarak yeni bir kriz çıkarmaya çabalıyoruz. IMF'yi yermek, Kemal Derviş'le ilgili komplo senaryoları üretmek, "borçlarımızı ödemeyelim, moratoryum ilan edelim", diye fetva vermek çok moda son günlerde. Dört kritik nokta İkincisi, başta ABD olmak üzere G7 ülkelerinin ve IMF'nin, beş paralık

Yazının Devamı

IMF krizinde cehaletin bedeli sefalet

8 Temmuz 2001


<#comment>Türkiye bilgiye itibar etmeyen, tersine cehalete prim veren, böbürlenmeye alkış tutan bir ülke olmakta direndiği sürece başımız beladan, halkımız sefaletten kurtulamayacak. Son günlerde IMF (Uluslararası Para Fonu) ile ilişkilerimizde yeni cehalet örnekleri sergileyerek ve Kemal Derviş'in ajan olduğunu kanıtlamaya çalışarak yeni bir kriz çıkarmaya çabalıyoruz. IMF'yi yermek, Kemal Derviş'le ilgili komplo senaryoları üretmek, "borçlarımızı ödemeyelim, moratoryum ilan edelim", diye fetva vermek çok moda son günlerde.
Moratoryum lobisine bir müjde verebilirim bu arada, biz bu kafayla gidersek zaten onların istediği olacak, borçlarımızı ödeyemez noktaya sürüklenip sefaletin büyüğünü yaşamaya başlayacağız. "Keşke böyle olsa da şu millet hanyayı konyayı anlasa, moratoryum bezirganlığı yapanların cehaletini net olarak görse", demek geçiyor içimden ama o noktaya düşmeye bir türlü razı edemiyorum kendimi.
"Bir telekom yönetimi yüzünden IMF kredisini ne hakla askıya alır" diye tepki gösterenlerin, bunun da ötesine geçerek IMF'nin kendi kredibilitesini sorgulayanların gözardı ettiği birkaç nokta var.

Birincisi, Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durumda

Yazının Devamı

Üretim palavrayla artmaz

2 Temmuz 2001

Tüm bu eleştirilerde belli ki ş"yle bir varsayımdan yola çıkılıyor: Sanki yetkili birisi "rneğin Derviş cesaretle ortaya çıkıp, "haydi arkadaşlar, iç borcu, dış borcu, faiz oranlarını, IMF'nin taleplerini unutup üretime yüklenelim, fabrikalarımızı tam gaz çalıştıralım" dese sorun kalmayacak. Hemen üretim patlayacak, istihdam ve yatırımlar artacak.Aslında, tabloda da g"rüldüğü gibi, bu yılın ilk 3 ayında kamu imalat sanayii biraz da bunu yapmaya çalışmış ve % 12.6'lık reel üretim artışı sağlamış. Oysa "zel imalat sanayiinde % 4.4'lük bir daralma var, aynı d"nemde. ™zel tüketimin % 3.4 gerilediği bir ortamda üretimi artırmanın kamu kesimine neye patladığını herhalde "nümüzdeki d"nemde g"receğiz. "šretim artsın" diye fetva verenlerin g"z ardı ettikleri nokta şu: İç ve dış borcun çevrilmesi güvenceye alınmadan, kamu açığı kapanmadan, banka sistemine işlerlik kazandırılmadan ve bunların sonucunda ekonomiye ve mali sisteme "güven" sağlanmadan üretim artmaz. Kimse sistem dışında tuttuğu parasını üretime, yatırıma bağlamaz. Bu "güven" i yaratmadan palavrayla üretim artışı sağlayamazsınız. Son günlerde ekonominin "e"sinden anlamayanların, anlar geçinenlerle fikir birliği etmişçesine

Yazının Devamı

Üretim palavrayla artmaz

2 Temmuz 2001


<#comment>Son günlerde ekonominin "e"sinden anlamayanların, anlar geçinenlerle fikir birliği etmişçesine dile getirdiği bir yakınma var: Efendim şu anda Türkiye'de uygulanmakta olan ekonomi programı reel sektöre, üretim artışına önem vermiyormuş, yalnızca mali sektörü, bankaları, parayı, faizi düşünüyormuş. Oysa Türkiye'nin acil olarak üretime, istihdama, yatırıma ihtiyacı varmış. IMF ve Derviş ise işin bu yönünü hiç umursamıyormuş.
Tüm bu eleştirilerde belli ki şöyle bir varsayımdan yola çıkılıyor: Sanki yetkili birisi örneğin Derviş cesaretle ortaya çıkıp, "haydi arkadaşlar, iç borcu, dış borcu, faiz oranlarını, IMF'nin taleplerini unutup üretime yüklenelim, fabrikalarımızı tam gaz çalıştıralım" dese sorun kalmayacak. Hemen üretim patlayacak, istihdam ve yatırımlar artacak.
Aslında, tabloda da görüldüğü gibi, bu yılın ilk 3 ayında kamu imalat sanayii biraz da bunu yapmaya çalışmış ve % 12.6'lık reel üretim artışı sağlamış. Oysa özel imalat sanayiinde % 4.4'lük bir daralma var, aynı dönemde. Özel tüketimin % 3.4 gerilediği bir ortamda üretimi artırmanın kamu kesimine neye patladığını herhalde önümüzdeki dönemde göreceğiz.
"Üretim artsın" diye fetva verenlerin

Yazının Devamı

Dervişi kaçırmadan olayı net göremeyiz

1 Temmuz 2001

Aslında bu, son bir yılda yaşananların bir uzantısı olacak. Biz geçen yılın ikinci yarasından itibaren IMFden ve uluslararası piyasalardan gelen uyarı sinyallerini doğru algılasaydık ve gereken önlemleri alsaydık kasım ve şubat krizlerini yaşamayabilirdik. Şimdi de Dervişin, dış dünyanın gözünde neyi temsil ettiğini ve onun devre dışı bırakılması halinde neler olabileceğini pek anlamıyoruz gibi geliyor bana. Anlamamız için Dervişin kaçırılması ve tokatın suratımıza inmesi gerekiyor. Telekom düğümünün çözümleniş biçimini gördükten sonra yakın geleceği daha net görme noktasına yaklaştık galiba diye düşündüm. Birçok bakımdan Türkiyeye fazla gelen Kemal Dervişi eninde sonunda havlu atmaya mecbur edeceğiz her halde ve ancak ondan sonra kendi durumumuzu daha net görebileceğiz. Derviş gitsin Bir adım daha atıp bu olayı çabuklaştırmanın, yani Dervişi bir an önce kaçırmanın yararlı olacağını bile söyleyebiliriz. Derviş gitsin, bunun ne sonuç yaratacağını hep birlikte görelim. Dervişin değiştirmek istediği alışkanlıklarımızı eskisi gibi sürdürelim bakalım ne olacak? IMFye kulak asmadan bildiğimiz yolda yürümeye, kayırmacı siyaseti sürdürmeye çalışalım ve kısa sürede nereye varacağımızı

Yazının Devamı

Derviş’i kaçırmadan olayı net göremeyiz

1 Temmuz 2001


<#comment>Telekom düğümünün çözümleniş biçimini gördükten sonra yakın geleceği daha net görme noktasına yaklaştık galiba diye düşündüm. Birçok bakımdan Türkiye’ye fazla gelen Kemal Derviş’i eninde sonunda havlu atmaya mecbur edeceğiz her halde ve ancak ondan sonra kendi durumumuzu daha net görebileceğiz.
Aslında bu, son bir yılda yaşananların bir uzantısı olacak. Biz geçen yılın ikinci yarasından itibaren IMF’den ve uluslararası piyasalardan gelen uyarı sinyallerini doğru algılasaydık ve gereken önlemleri alsaydık kasım ve şubat krizlerini yaşamayabilirdik. Şimdi de Derviş’in, dış dünyanın gözünde neyi temsil ettiğini ve onun devre dışı bırakılması halinde neler olabileceğini pek anlamıyoruz gibi geliyor bana. Anlamamız için Derviş’in kaçırılması ve tokatın suratımıza inmesi gerekiyor.

Bir adım daha atıp bu olayı çabuklaştırmanın, yani Derviş’i bir an önce kaçırmanın yararlı olacağını bile söyleyebiliriz. Derviş gitsin, bunun ne sonuç yaratacağını hep birlikte görelim. Derviş’in değiştirmek istediği alışkanlıklarımızı eskisi gibi sürdürelim bakalım ne olacak? IMF’ye kulak asmadan bildiğimiz yolda yürümeye, kayırmacı siyaseti sürdürmeye çalışalım ve kısa sürede

Yazının Devamı

Global resesyon tehdidi...

25 Haziran 2001

Dünya ekonomisindeki gelişmeler ne yazık ki olumsuz bir seyir izliyor ve bir global resesyon olasılığının arttığını gösteriyor. Bu yılın ilk çeyreğinde ekonomisinde küçülme yaşayan Japonyadan sonra yılın ikinci çeyreğinde ABD ve Almanyanın da küçülmeyle karşılaşma olasılığı artıyor. Avrupa Birliği de büyüme hızı tahminlerini hızla aşağı çekiyor. Bu koşullarda Asya ve Latin Amerika ülkelerinin büyüme hızlarının yavaşlaması da kaçınılmaz görünüyor. Türkiye kendi kriziyle uğraşırken dünyada olup bitenle fazla ilgilenmiyoruz ama dünya ekonomisindeki gelişmelerin bizim krizden çıkma sürecimizi etkilemesi kaçınılmaz. Örneğin Türkiyenin umudunu ihracattaki sıçramaya, turizm gelirlerine ve dışarıdan gelecek sermayeye bağladığı bir ortamda dünya ekonomisinin resesyona girmesi, büyüme yerine daralma yaşaması bizi de olumsuz etkiler kuşkusuz. Gözler dolarda Bu arada ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspanin yarın faiz oranlarını altıncı kez düşürmesi beklenirken buna karşın ABD ekonomisinde beklenen canlanmanın yaşanmaması "ABD dolarının aşırı değerlenmiş olduğu" iddialarına da yeni boyutlar kazandırıyor. Son haftalarda Amerikalı ihracatçıların da aşırı değerli dolardan yakınmaya

Yazının Devamı

Global resesyon tehdidi...

25 Haziran 2001


<#comment>Türkiye kendi kriziyle uğraşırken dünyada olup bitenle fazla ilgilenmiyoruz ama dünya ekonomisindeki gelişmelerin bizim krizden çıkma sürecimizi etkilemesi kaçınılmaz. Örneğin Türkiye’nin umudunu ihracattaki sıçramaya, turizm gelirlerine ve dışarıdan gelecek sermayeye bağladığı bir ortamda dünya ekonomisinin resesyona girmesi, büyüme yerine daralma yaşaması bizi de olumsuz etkiler kuşkusuz.
Dünya ekonomisindeki gelişmeler ne yazık ki olumsuz bir seyir izliyor ve bir global resesyon olasılığının arttığını gösteriyor. Bu yılın ilk çeyreğinde ekonomisinde küçülme yaşayan Japonya’dan sonra yılın ikinci çeyreğinde ABD ve Almanya’nın da küçülmeyle karşılaşma olasılığı artıyor. Avrupa Birliği de büyüme hızı tahminlerini hızla aşağı çekiyor. Bu koşullarda Asya ve Latin Amerika ülkelerinin büyüme hızlarının yavaşlaması da kaçınılmaz görünüyor.

Gözler dolarda
Bu arada ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan’in yarın faiz oranlarını altıncı kez düşürmesi beklenirken buna karşın ABD ekonomisinde beklenen canlanmanın yaşanmaması "ABD dolarının aşırı değerlenmiş olduğu" iddialarına da yeni boyutlar kazandırıyor. Son haftalarda Amerikalı ihracatçıların da

Yazının Devamı