ABD mi kazanır, Avrupa mı?

5 Şubat 2001


<#comment>Davos toplantılarının müdavimlerinden, Foreign Policy dergisinin editörü Moses Naim’in ilginç bir gözlemi var: "Davos’ta en fazla dikkati çeken, toplantılara en kalabalık kadroyla katılan ülke ertesi yıl krize giriyor. Meksika ve Brezilya’dan sonra şimdi sıra ABD’de", diyor. Moses Naim, ABD’den dünya ekonomisine yansıması beklenen yavaşlamadan Avrupa’nın daha az etkileneceğini düşünenlerden. 2000 yılının "Avrupa’nın yılı" olacağını, hatta önümüzdeki on yılda Avrupa’nın ABD’ye üstünlük sağlayacağını iddia edenler de vardı Davos’ta.

ABD’nin ‘V eğrisi’
ABD ekonomisinin ciddi bir krize girip girmeyeceği Davos’ta en çok tartışılan konulardan biriydi. Davos’taki hakim kanı, faiz oranlarını hızla düşüren ve vergi indirimlerine hazırlanan ABD yönetiminin bir "resesyon"u (üst üste iki çeyrekte eksi büyümeyi) önleyeceği ve 2001 yılının ilk yarısında düşük seyredecek olan büyümenin yılın ikinci yarısında tırmanışa geçerek bir "V eğrisi" çizeceği yönündeydi. Ancak bu iyimser yaklaşımı kuşkuyla karşılayan ve 2000 yılının son çeyreğinde başlayan yavaşlamanın hemen atlatılamayacağını düşünenler de vardı.

‘Yeni ekonomi’nin kamburu

Yazının Devamı

Küresel uçurum lafla kapanmıyor

29 Ocak 2001


<#comment>

Dünya Ekonomik Forumu toplantılarının yapıldığı Davos'taki devasa kongre merkezinin merdivenlerinde ünlü ekonomist Jeffrey Sachs'a rastlıyorum. İki yıl önceki Davos toplantıları sırasında bir yemekte yaptığı konuşmada dünyadaki eşitsizliği çarpıcı bir benzetmeyle anlatan Sachs'a o konuşmasını hatırlatarak son iki yılda durumun nasıl değiştiğini soruyorum. İki yıl önceki konuşmasında dünyadaki eşitsizliği bir binanın beş katında çok farklı koşullarda yaşayan beş aile benzetmesiyle anlatmış olan Sachs acı bir gülümsemeyle, "Ne yazık ki hiçbir şey değişmedi iki yılda, binanın en üst katında lüks içinde yaşayan küçük aileyle en alt katlarda sefaletle boğuşan büyük aile arasındaki fark kapanmadı. Sadece katlar arasında dolaşıp bu durumu değiştirmek gerektiğini söyleyenlerin sayısı arttı" diyor.

İki yıl önce
Aslında iki yıl önce Davos'ta konuşulanları hatırlayıp o günlerde yayımlanan dergilere bakınca Jeffrey Sachs'a hak vermemek elde değil. İki yıl önceki Dünya Ekonomik Forumu toplantısının ana teması "Küreselleşmeye İnsani Bir Yüz Kazandırmak"tı. O yılki toplantıyı Paris'ten Le Monde gazetesi okuyarak izleyen bir köşe yazarımız "Davos'ta insanlığın

Yazının Devamı

Çok kavga, az ekmek, moralimiz felaket

22 Ocak 2001


<#comment>Önce bir itiraf: Belki ben haddinden fazla karamsarım, beni ürküten olasılıklar belki gerçekleşmez ve büyük badirelerden geçmeden bu sıkıntılı günleri aşarız. Belki aşarız ama bana öyle gelmiyor, Türkiye'yi iyi günlerden önce kötü günlerin beklediğini, düzlüğe çıkmadan önce karanlık bir çukurdan geçeceğimizi düşünüyorum. Böyle düşünmemin başlıca nedeni, toplumumuzda iki boyutlu bir moral çöküntüsünün ve buna bağlı bir umutsuzluğun yaşanmakta olduğunu hissetmem.

İki boyutlu çöküntü
Moral çöküntüsünün birinci boyutunda, yaygın kullanılan deyimle "morallerin bozuk" olması var. Bu tür "moral bozukluğu", son finansal krizden sonra müthiş artmış durumda; 2000 yılında pompalanan umutlar da suya düşünce moraller fena halde bozuldu. Bugün çoğu kimse ekonomik durumun kısa sürede düzelmeyeceğini, yeni krizlerin yaşanabileceğini düşünüyor. Ekonomide IMF'nin güdümüne giren Türkiye'nin dış dünyadan ve özellikle Avrupa'dan sık sık tokat yemeye başlaması da bu anlamdaki "moral bozukluğu"nu artırıyor.
Moral çöküntüsünün ikinci boyutunda ise, "kasırga", "perde", "beyaz enerji" gibi ilginç adlarla anılan operasyonlarla açığa çıkan yolsuzluk olayları ve skandalların

Yazının Devamı

Asıl krize ortam mı hazırlanıyor?

15 Ocak 2001


<#comment>Geçen hafta yaşanan gelişmeler, sergilenen tavırlar, yapılan açıklamalar maalesef durumu daha da netleştirdi benim gözümde. Etkili ve yetkili konumda bulunan sivillerimiz ve askerlerimiz, isteyerek ya da istemeyerek Türkiye’yi dört başı mamur bir krize sürüklemek için adeta yarışıyorlar. Davranışlarının olası sonuçlarını hesaba katmadan bu yönde adımlar atmaya devam ederlerse Türkiye’nin ödeyeceği fatura çok ağır olacak. Önce IMF serumuyla hayata bağlanan mali piyasaların ve ekonominin hayat suyunun kesildiğini, daha sonra da siyasetin ve ülkenin bundan öncekileri gölgede bırakacak bir krize sürüklendiğini göreceğiz bu gidişle. Türkiye’yi Avrupa dışında tutmak isteyenlerin ekmeğine de yağ sürülmüş olacak bu süreçte.
Türkiye’nin gerçeklerini görmemeyi yeğleyen ve hayali pembelikler peşinde koşmayı marifet sananların hiç sevmeyeceği bu senaryo gayet basit bir mantık zincirine dayanıyor. Bu zincirin halkalarını oluşturan veriler şunlar:

Türkiye’de mali sistem ve ekonomi şu anda IMF desteği sayesinde ayakta duruyor.
Krizi şimdilik atlattık gibi görünüyor ama banka sistemimizin kriz yaratan yapısında önemli bir düzelme olmadı. Tam tersine bütün banka

Yazının Devamı

‘Telekom tekeli gelişmenize engel’

8 Ocak 2001


<#comment>
‘Türkiye bu bölgede en büyük gelişme potansiyeline sahip olan ülke; ayrıca Türkiye’de çok yetenekli girişimciler ve iyi yetişmiş elemanlar var ama telekom tekeli sıçrama yapmanızı önlüyor. Telekom tekelinin kalkması için üç yıl daha beklerseniz korkarım fırsatı kaçıracaksınız, çünkü bilgi teknolojisi alanında her şey çok hızlı gelişiyor ve zaman çok değerli.’
Geçen yıl bir ara Microsoft ve General Electric’i de geçerek ABD’nin en değerli şirketi haline gelen, "yeni ekonomi" devi Cisco Systems’ın Avrupa Başkan Yardımcısı Todd Abbott’un sözleri bunlar. Cisco Systems Türkiye bölümünün düzenlediği resepsiyonda sohbet etmek olanağını bulduğum Abbott, Avrupa Başkan Yardımcılığı görevine atanmadan önce iki yılı aşkın süre Singapur’da görev yapmış. Orada yaşanan ilginç deneyimi şöyle anlatıyor:

"Singapur’da da telekom tekeli vardı ve hükümet rekabeti sağlamak için yüksek bir bedel karşılığında ikinci bir operatöre lisans verdi. Ancak dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen hükümet bunun da yeterli olmadığı kanısına vardı ve ikinci operatöre milyar dolar mertebesinde bir tazminat ödeyerek sektörü tam rekabete açtı. Şimdi 50 dolayında firma kıyasıya rekabet

Yazının Devamı

Ekonominin sırrı insanda gizli

1 Ocak 2001


<#comment>Ekonomide yaşananlar çoğu kez anlaşılmaz olaylar gibi görünür çoğu kimseye. Özellikle son yıllarda dünya ve ülke ekonomisinde meydana gelen beklenmedik gelişmeler, yalnızca "sokaktaki insanı" değil, ekonomideki ve piyasalardaki gelişmeleri tahmin edebilecekleri düşünülen uzmanları bile gafil avladı. George Soros gibi ünü dillere destan olmuş spekülatörler bile büyük bozgunlara uğradılar, "dünyanın en zengin adamı" unvanını ele geçiren Bill Gates bir yıl içinde servetinin % 65’ini kaybetti.

Ekonomi iyi, borsalar kötü
Şimdi bugün Amerika’da ya da Türkiye’de, olan biteni ve medyayı izleyen herhangi birine 2000 yılında ekonominin nasıl gittiğini sorsanız nasıl bir cevap alırsınız acaba? Bu soruyu yıl biterken sorduğunuz için büyük olasılıkla olumsuz bir cevap alırsınız. ABD’de "yeni ekonomi" hisselerinin yoğunlaştığı Nasdaq Borsası çökerken New York Borsası’nın da yılı kayıpla kapatması ve ekononide ani bir yavaşlama yaşanması ekonominin kötüye gittiği izlenimini yaratırken Türkiye’de de son kriz ani bir karamsarlık dalgası yarattı.
Oysa rakamlara baktığımızda ne görüyoruz? 2000 yılında parlak bir yıl yaşanmış dünya ekonomisinde. Bir bütün olarak

Yazının Devamı

Reel sektörün feryadı: Kurtar bizi MGK

25 Aralık 2000


<#comment>O sabah gazetelere şöyle bir göz attığımda en fazla ilgimi çeken haber İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım'ın Milli Güvenlik Kurulu'nun "enti püften işleri bırakıp" ekonomiye el koymasını talep eden açıklaması oldu. Evimin yakınındaki duraktan çağırdığım taksiye bindiğimde, artık aşina olduğum şoförün "hocam ne olacak bu işler" türünden bir genel girizgah yaptıktan sonra sözü derhal bu habere getirmesi ise şaşırttı ve biraz da sevindirdi beni. O, İTO Başkanı'nın sözlerini televizyondan izlemiş ve hayretini gizleyememişti. "Hocam, o mevkideki birisi nasıl böyle konuşabiliyor, hiç yakıştıramadım doğrusu", diyerek bu olaydan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.

İTO Başkanı'nın sıkıntısı
Evet o gün bizim taksi şoförüyle benim gündemimde aynı haber öne çıkmış, her ikimiz de bu işte bir tuhaflık olduğunu düşünerek İTO Başkanı'nın sözlerini yadırgamıştık. Sonraki günlerde aynı rahatsızlığı duyan ve dile getiren çok oldu.
Pekiyi, yaklaşık 300 bin üyesi bulunan Türkiye'nin en büyük meslek odasının başkanı hangi ortamda söylemişti bu sözleri? İTO Başkanı yadırganacak bir taraf bulmamış mıydı bu talebinde? Yoksa derin bir umutsuzluğun ve

Yazının Devamı