Yolsuzluk ve kamu bankaları

31 Ekim 2000


       Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) dün düzenlediği bir konferansla çok önemli bir araştırmanın startını verdi. İlk aşaması hemen önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek olan araştırma, yolsuzluk sorununun Türkiye'deki boyutlarının ortaya çıkarılması yolunda önemli bir adım olacak. Türkiye çapında 3000'in üzerinde denekle gerçekleştirilecek olan ilk aşamada, toplumumuzun yolsuzluk sorununu nasıl kavradığı, nasıl algıladığı saptanmaya çalışılacak ve bu anket çalışması sonucunda toplanacak bilgilerle Türkiye'deki yolsuzluk olaylarının bir şeması çıkartılmaya çalışılacak.
       Araştırmanın daha sonra gerçekleştirilmesi planlanan ikinci ve üçüncü aşamalarında ise iş aleminin ve bürokrasinin yolsuzluk sorunuyla ilgili görüş ve deneyimleri saptanarak Türkiye'deki yolsuzluk düzeninin tablosu tamamlanmış olacak. TESEV Başkanı Can Paker bu araştırmaya müthiş önem veriyor ve katkıda bulunması gereken kesimlerden beklediği ilgiyi göremediğini belirtiyor.
       İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Hüsamettin Kavi de geçen gün İSO Meclisi'ndeki konuşmasında, yaptırdıkları

Yazının Devamı

Sayamayan Cumhuriyet

29 Ekim 2000


       Son günlerin en önemli ve en düşündürücü haberi ne iki bankaya daha el konması, ne üçüncü GSM ihalesiyle ilgili anlaşmanın imzalanması, ne de tıka basa kebap yedikten sonra Viagra almanın bir işe yaramadığının açıklanması; son günlerin en önemli ve düşündürücü haberi Türkiye'nin kendi nüfusunu sağlıklı olarak sayamadığının açıklanması.
       Evet, sevgili okurlar, Cumhuriyet'in kuruluşundan 77 yıl sonra, bilgisayarın çocuk oyuncağı haline geldiği şu 2000 yılında, bizleri evlerimize hapsederek saymaya kalkışan devletimiz sağlıklı bir sayım yapmayı becerememiş. Sayım sonuçları nüfusumuzun 71.9 milyona çıktığını gösteriyormuş ve bu rakamın olması gerekenden 5 milyon kadar fazla olduğu tahmin ediliyormuş.
       Dün bu haberi haklı olarak sürmanşet yapan Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün köşesinde yazdıkları olayın vahametini daha da artırıyor. Nüfusun 71.9 milyon çıkmasını "tam anlamıyla sahtekarlık" olarak niteleyen Özkök şöyle devam ediyor: "Vakıflar İdaresi'nden kişi başına 35 milyon lira yardım almaya çalışan belediyeler, adam yığma yoluyla

Yazının Devamı

Avrupa Euro'yu nasıl düşürüyor?

28 Ekim 2000


       Avrupa Birliği (AB) üyesi 11 ülkenin ortak parası Euro'nun önlenemeyen düşüşü giderek daha fazla baş ağrıtacağa benziyor. Euro'nun düşüşü nedeniyle AB ülkelerinde enflasyonun yükselişe geçmesi ve Avrupa'da faaliyet gösteren Amerikan şirketlerinin karlarının düşmesi, baş ağrıtmaya başlayan etkilerden yalnızca ikisi.
       Euro'nun 85 cent dolaylarına inmesi üzerine G - 7 ülkeleri merkez bankalarının 22 Eylül'deki baskın müdahalesi Euro'ya 86 cent üzerinde geçici istikrar kazandırdı ama bu kalıcı olamadı. Euro, geçen haftalarda yeniden satış baskısıyla karşılaştı ve 83 cent dolaylarına düştü. Bu arada ABD Merkez Bankası'nın 7 Kasım'daki ABD başkanlık seçimine kadar yeni bir müdahaleye katılmayacağı yolundaki tahminler de Euro'nun düşüşüne katkıda bulundu.
       Aslında Euro'nun düşüşüne katkıda bulunan temel nedenler ortadan kaldırılmadan sorunun kalıcı bir çözüme kavuşturulamayacağını, merkez bankaları müdahalelerinin tek başına derde deva olmayacağını herkes biliyor ama Euro'nun tamamen desteksiz kalarak piyasalarda tek yönlü düşüşe geçmemesi için müdahale tehdidiyle

Yazının Devamı

Popüler olmak marifet midir?

26 Ekim 2000


       "Marifet" sözcüğünün dört karşılığı var Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü'ne göre: 1. Ustalık, hüner. 2. Uygun olmayan, hoşa gitmeyen, can sıkıcı iş veya davranış. 3. eski. Bilim, bilgi. 4. eski. Aracı, ikinci el. Fransızca kökenli olan "popüler" sözcüğünün karşılığında ise şunlar yazıyor: 1. Halkın zevkine uygun, halk tarafından tutulan. 2. Herkesin tanıdığı.
       Her iki sözcüğün hangi anlamlara geldiğini saptadıktan sonra şimdi "popüler olmak marifet midir?", sorusuna cevap arayabiliriz.
       Cevap hazır aslında: Evet, popüler olmak marifettir.
       "Marifet" sözcüğünün 1. karşılığını kullanırsak "popüler olmak için marifet göstermek gerekir" demek belki daha doğru olacak. Halkın zevkine uygun olanı keşfedip, halk tarafından tutulan bir şarkıcı, sinema oyuncusu, sporcu, şair, yazar, gazeteci, ressam vb. olmanın kolay bir şey olmadığı, bir ustalık ve hüner gerektirdiği ortada. "Halkın zevki" bizim kendi zevkimize uymasa da halkın bağrına bastığı kişiler ve yaptıkları bize fevkalade bayağı, zevksiz, itici gelse de onların önemli

Yazının Devamı

Popüler ve entelektüel

24 Ekim 2000


       Yeni Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Y. Yılmaz, arkadaşımız Yavuz Baydar'la yaptığı şöyleşide şöyle diyor: "1980 sonrası Türkiye'de sanayi gelişti, üretim arttı ise de tersine entelektüel üretim azaldı. Türkiye bir lümpenler ülkesi haline dönüştü. Milliyet'in bu düzen içindeki yeri şöyle: Öyle bir gazete ki, hem geniş kitleleri kendine çekecek kadar popüler olmalı, hem de Türkiye'de düşünce üreten insanların ortak platformu olmalı. Entelektüel çizgisinden, dünya görüşünden taviz vermeden popüler olabileceğine inanıyorum."
       Anlaşılan zoru başarmaya niyetli Mehmet Y. Yılmaz. Entelektüel çizgiden ödün vermeden popülerliği yakalamak kolay değil ülkemizde. İşin zorluğu, Yılmaz'ın "lümpenleşme" diye tanımladığı olgunun aslında değerler sistemimizi bütünüyle etkilemiş olmasından kaynaklanıyor. Sanıyorum bizim entelektüellerimiz ve sanatçılarımız da bu etkiden payını almış durumda. Bizim entelektüelimiz, Batı'daki, örneğin İngiltere'deki bir entelektüel gibi, kendini toplumdan, geniş kitleden ayrı bir seçkinler grubunun üyesi olarak görüp, kendi ölçülerine sahip olan bu grup içinde söz ve mevki sahibi

Yazının Devamı

İlk sayımdan bugünlere..

22 Ekim 2000


       1930'larda yayınlanmaya başlanan Ülkü dergisinin, İkinciteşrin(kasım) 1940 tarihli sayısında, "Üçüncü Umumi Nüfus Sayımı" başlığı altında şunları okuyoruz:
       "Türkiye'de ilmi manasıyle ilk nüfus sayımı 1927'de yapılmıştır. Nüfus sayımlarının birçok medeni memleketlerde olduğu gibi Türkiye'de de sıfırla ve beşle biten senelerde, yani beş yılda bir yapılması kararlaşmış ve ikinci umumi sayım 1935 de yapılmıştır. Üçüncü sayım ise 20 Birinciteşrin 1940 tarihinde yapıldı. Bu sayımda esas, vatandaşların bazı halleriyle birlikte yekunu bilmektir...
       Üçüncü nüfus sayımı bütün memlekette azami itinayla yapılmış ne bir eksik, ne de bir fazla yazılmamasına dikkat edilmiştir. Bir gün sürecek sayımın birçok yerlerde yarım gün içinde bitirildiği görülmüştür. Uzak köy ve nahiyelerden gelecek kayıdların toplanması biraz uzamış olduğundan Türkiye'nin 1940 sayımının neticesi ancak ayın yirmi dördünde anlaşılmıştır. Yeni nüfusumuz 17.869.901 olduğuna göre geçen beş yıla nazaran 1.711.883 artış var demektir ki bu netice birçok memleketlerle kıyas edildiğinde bizi memnun edecek

Yazının Devamı

Hülya Avşar içeri, Adnan Çoker dışarı

21 Ekim 2000


       Çoğumuzun bankacı olarak tanıdığı Erol Aksoy, aynı zamanda Türk resminin önde gelen koleksiyonerlerinden biridir. Erol Bey'in yakın arkadaşı, işadamı Mustafa Taviloğlu'nun ve rahmetli Ali Koçman'ın da zengin koleksiyonları olduğunu bilen ve bu koleksiyonlardaki resimlerin sergilenmesi için bir şeyler yapılması gerektiğini düşünen biri olarak sevindim, Erol Aksoy Vakfı'nın yeni bir sanat galerisi açmasına.
       Galerinin açılışı vesilesiyle düzenlenen davete gittim ve davetlileri karşılayan Erol Aksoy'u kutlarken "Herhalde bu mekan sayesinde koleksiyonunuzu görme fırsatını bulacağız" dedim. Erol Bey, üç ayda bir yinelenecek sergilerle bu olanağı sağlamayı hedeflediğini belirtti ve "Aslında bugünün ortamında böyle bir şey için yatırım yapmak belki delilik ama bu da benim deliliğim" dedi. Galerinin açılış sergisi için yayımlanan kataloğa yazdığı önsözde de şöyle diyor Erol Aksoy: Bu müze - galeride belki de hiçbirimizin beklemediği şaşırtıcı sanat olguları bizi karşılayabilir. Sanat benim için her zaman düş kurmanın ve güzelliğin kaynağı oldu..."
       İşte bu düş ve

Yazının Devamı

Bütçede kısır döngü kırıldı mı?

19 Ekim 2000


       Maliye Bakanı Sümer Oral'ın dün açıkladığı 2000 yılı 9 aylık bütçe verileri ve 2001 yılı bütçesinin ana büyüklükleri, bütçenin faiz kısır döngüsünden kurtarılması yolunda kayda değer bir mesafe alındığını ortaya koyuyor. Özellikle 2001 bütçesinde gerçekleşmesi beklenen faiz tasarrufuna faiz dışı bütçede sağlanan fazlayı da eklediğimizde, toplam bütçe açığının 2001 sonunda kabul edilebilir bir düzeye (GSMH'nin % 3.4'ü) indirilmesi ciddi bir olasılık haline geliyor.
       Bu yılın ilk 9 ayında (geçen yılın eşdönemine göre) cari fiyatlarla toplam bütçe gelirleri % 98.1, vergi gelirleri % 99.4 artarken, faiz dışındaki bütçe harcamaları yalnızca % 50.1 artmış ve böylece yılın bütünü için öngörülen 7 katrilyon TL'lik faiz dışı fazla hedefi 9. ayın sonunda aşılmış. Ancak enflasyonla mücadele programının yarattığı olumlu beklentilerin faizleri hızla aşağı çekmesi öncesinde yapılmış olan iç borçlanmanın faiz yükü, faiz giderlerinin % 114.5 artmasına ve 2000 bütçesindeki açığın 9. ay sonunda 10.2 katrilyon TL'ye çıkmasına neden olmuş. Buna rağmen, 2000 yılının toplam bütçe açığı hedefi 14.2 katrilyon olduğuna

Yazının Devamı