Türkiye'ye 'kodum mu oturturum' tuzağı

13 Ağustos 2006

- Hocam siz her şeyden anlarmışsınız?- Evelallah, anlarım koçum.- Domates, biber, patlıcan?- Benden sorulur.- Hıyar falan?- Elbette, elbette.- Kavun, karpuz?- Keleğini derhal anlarım.- Hiç pozisyon kaçırmaz diyorlar?- Kodum mu oturturum koçum. İşte bu cevapları veren "hoca" gibi adamlar lazım bize. Sivili de askeri de böyle olacak, ağzı iyi laf yapacak, futboldan zerzevata ve levazımata her konuda iri laflar edecek, öfkeli bir tonda atıp tutacak. Meydanı boş bulunca da kestirme yoldan memleketin nasıl kurtarılacağını ilan edecek, "kodu mu oturtacak" ve bütün sorunları çözecek. Halkımızın bir kesimi de benimsiyor bu tarzı, üst perdeden atıp tutanlara, kaba kuvvete dayanan kestirme çözümlere umut bağlayabiliyor. Halkımızdaki bu zafiyeti keşfeden uyanıklar bu durumu gayet iyi değerlendiriyor, bunun primini topluyor. Milliyetçi eğilimler de bu yöntemle körükleniyor. Diyalog hayli kaliteli: 'Kodum mu oturturum' modasının günümüzdeki en parlak (!) temsilcisi ise ABD Başkanı George W. Bush. ABD 11 Eylül saldırısına uğrayınca, "Ah yeni bir Pearl Harbour saldırısı olsa da planlarımızı uygulasak" diye bekleşen Neo - Con'lara (Yeni Muhafazakar ekibe) gün doğdu. Karşı konulmaz bir askeri

Yazının Devamı

ABD faizi daha çok dalga yaratır

9 Ağustos 2006

Türkiye gibi 'Yükselen Pazar' ülkelerine rekor miktarda dış kaynak akışı sağlayan küresel para bolluğunun sona ermekte olduğu izlenimi bu kez söz konusu ülkelerden para kaçışına yol açmıştı. Türkiye de bundan nasibini almış ve Türk parası önemli oranda değer kaybına uğramıştı.Son haftalarda bu eğilimin yine değiştiğini, Türkiye gibi faizlerini yükselten 'Yükselen Pazar' ülkelerine yeniden para girdiğini ve ülke parasını değerlendirdiğini görüyoruz. Bunu etkileyen en önemli neden ise ABD'deki faiz artışlarının artık sonuna gelindiği izleniminin hayli güçlenmiş olması. Mayıs ve haziran aylarında mali piyasalarda yaşanan ve Türkiye'yi de fazlasıyla etkileyen dalgalanmayı tetikleyen gelişmelerden biri Japonya'nın fazla likiditeyi emmeye başlaması, diğeri ise ABD'de faizlerin yükselmeye devam edeceği yönündeki beklentiydi. İşte bu nedenle, piyasa dilinde kısaca FED diye anılan ABD Merkez Bankası'nın dün aldığı faiz kararı bizi de çok yakından ilgilendiren bir karar haline geldi. Bu yazının yazıldığı saatlerde FED'in kararı henüz belli olmamıştı ama karar öncesinde bu kararla ilgili olarak yapılan tartışmalar ve ortaya konan farklı görüşler, ABD ekonomisinin ve dolayısıyla dünya

Yazının Devamı

Piyasaları sarsan 'dalga' fena kafa karıştırdı

7 Ağustos 2006

Dalgalanmanın başlamasına kadar, "Ekonomide her şey yolunda, endişeye gerek yok" diyenler, futbol deyimiyle "top çevirerek" vakit kazanmaya çalışırken, T.C. Merkez Bankası biraz da panik havasında durumu kontrole almaya çabaladı. "Sıcak para Türkiye'yi mahvediyor" kampının kalemşorları ise nicedir bekledikleri anın geldiğine hükmederek, "İşte gene krize girdik, halkımız yoksullaştı, tek çare IMF'den kurtulmak" nakaratını yeniden piyasaya sürdü. Mayıs ve haziran aylarında piyasaları sarsan dalgalanma, en sakin görünmeye çalışanların bile yüreğini hoplattı. Ekonomi yönetiminin dış kaynaklı dalgalanmaya hazırlıksız yakalanması, döviz kurlarında kontrolsüz bir tırmanışa yol açtı ve kaçınılmaz olarak 2001 korkuları hortladı. Bir süre önce "Bu gidişle bir dolar bir YTL'ye eşitlenir" tahminleri yapılırken bu kez "Bir dolar yakında iki YTL olur" tevatürü ortalıkta dolaşmaya başladı. Benim görebildiğim kadarıyla, yaşanan dalgalanmanın en önemli sonucu, herkesin kafasının fena halde karışması ve artık aşılmış görünen belirsizlik sendromunun enflasyonla birlikte yeniden ortaya çıkması oldu. Türkiye ekonomisinin büyük kur şokları yaşamadan, enflasyonu Avrupa Birliği (AB) normlarına doğru

Yazının Devamı

'Son Sürat İnternet'le yaz sefası

6 Ağustos 2006

Kırk yıl önce, 1960'lı yılların İstanbul'unda, elden düşme bir sürat motoruyla Boğaz'ın sularında volta atmanın nasıl bir keyif olduğunu öğrenme fırsatını bulmuştum. Küçük dalgaların üzerinden sekerek uçup gitmenin zevki bambaşkaydı. Ancak küçük bir sorun vardı: Bizim elden düşme motor ikide bir tekliyor ve sürat keyfini yarıda bıraktırıyordu.Bir süre sonra denizde sürat yapmanın keyfini tamamen unutmuş, motorun arızalarını süratle giderme konusunda uzmanlaşmaya başlamıştım. Buji mi yağlandı, karbüratör mü tıkandı, pervane pim mi kesti, arızayı hemen anlıyor ve çaresine bakmanın bir yolunu buluyordum. Yazın şu bunaltıcı sıcağında serin ve keyifli zaman geçirmenin sırrını yıllar sonra yeniden keşfettim. Ancak bu sırrı açıklamadan önce, sizi geçmişe götürüp, internetin henüz ortalıkta olmadığı yıllarda yazın keyfini nasıl çıkardığımı anlatacağım. Şimdi benzer bir süreci 'Son Sürat İnternet' sayesinde yaşıyorum. Kurulum sürecinin bütün gereklerini yerine getirip internette hızlı dolaşmanın keyfini tatmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde bu işin hiç de kadar kolay olmadığını keşfetmeye başladım. Bütün yapılması gerekenleri yapıyor fakat bir türlü hızlı internete

Yazının Devamı

İnsanlık öldü, Duygu görmedi

2 Ağustos 2006

"İnsanlık" deyince akla gelen tüm değerlerin, sözde "uygar dünya"yı temsil eden güçlerce bombalandığı bir dünyada Duygu'dan yoksun yaşamaya mahkum olanlar ise bizlerdik.Bizlerdik diyorum çünkü şu anda düşündüklerimi, hissettiklerimi mutlaka başkalarının da düşündüğüne, hissettiğine inandırmak istiyorum kendimi. Duygu'nun önemini anlatma ihtiyacını ve insanlığın bombalanmasına karşı duyduğum derin öfkeyi birileriyle paylaştığıma inanmak istiyorum. Sevgili Duygu'nun hayatla son bağlarını da kopardığı gecenin sabahında, Lübnan'da, yeni başlamış hayatlar bombalandı, insanlık öldürüldü. Duygu Asena, bu akıl durdurucu gaddarlığın son olarak Kana'da yarattığı dehşet tablosunu görmediği, duymadığı için şanslıydı. I. Herald Tribune gazetesi Duygu'nun ölüm haberini "D.Asena, kadın hakları avukatı" başlığıyla vermişti önceki günkü sayısında. Bence Duygu, kadın haklarının önde gelen bir savunucusu olmanın ötesinde, bir 'hayat hakları savunucusu' idi. Kadınların her alandaki katkısı olmadan hayatın tam olarak yaşanamayacağına inanmıştı o. Hayatı her anlamda zenginleştirmenin önemini, yazdıklarıyla ve yaptıklarıyla anlatan bir öncü olmuştu.Duygu'nun beni en çok etkileyen özelliği ise bu

Yazının Devamı

Sanayimiz çıkmazda mı?

31 Temmuz 2006

Fortune 500 ve İSO 500 (2): İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) her yıl tekrarladığı "Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" araştırmasının 2005 yılına ilişkin sonuçları, sanayicilerin neden hallerinden memnun olmadıklarını açıklayan verilerle dolu. 500 büyük kuruluşun 2005 yılı faaliyetine ilişkin verileri 2004 verileriyle karşılaştırıldığında, hemen tüm göstergelerde bir gerileme olduğu göze çarpıyor.En belirgin gerileme ise kârlılık göstergelerinde gözleniyor. Prof. Özer Ertuna'nın İSO 500 verilerini değerlendirerek ortaya koyduğu veriler bunu net biçimde gösteriyor. 500 kuruluş içinde yer alan kamu kuruluşlarının durumu daha da kötü ama yalnızca özel sektör kuruluşlarına ilişkin verilere baktığımızda da kâr erozyonunu kolaylıkla görebiliyoruz. Başbakan Erdoğan, İstanbul Sanayi Odası Meclisi'nin mart ayındaki toplantısında, sanayicilerin eleştirilerini dinledikten sonra kendi dönemlerinde ekonomide sağlanan olumlu gelişmeleri hatırlatmış ve "İnsaf, bir teşekkür bile yok mu?" diyerek serzenişte bulunmuştu. Prof. Ertuna'nın düzenlediği tablolara göre 500 büyük kuruluş içindeki özel kuruluşların 2005 yılı sonuçları 2004 ile karşılaştırıldığında : Toplam faaliyet kârlarının % 17,

Yazının Devamı

Onlar aya biz yaya

30 Temmuz 2006

Fortune 500 ve İSO 500 (1): İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) geleneksel Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasının 2005 yılı sonuçları da geçen hafta içinde açıklandı. İSO araştırmasının ortaya koyduğu tablo, Fortune 500'ün tablosuna hiç benzemiyordu. Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunun vergi öncesi kârı, sabit fiyatlarla % 28.8 gerilemişti 2005 yılında. Şirketlerin performansını ortaya koyan göstergeler genellikle yaz ortasında açıklanıyor ve biz de yaz sıcağında bu verileri değerlendirmek durumunda kalıyoruz. ABD'de yayınlanan Fortune Dergisi dünyanın en büyük 500 şirketini satış cirolarına göre sıralayan geleneksel Fortune 500 listesini 24 temmuz tarihli sayısında açıkladı. 2005 yılı verileri esas alınarak yapılan sıralama çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. 2005 yılında dünyanın 500 büyük şirketi cirolarını % 13, kârlarını ise % 30 artırmıştı. İSO 500 yalnızca sanayi kuruluşlarının verilerini içerdiği için, banka ve sigorta şirketlerinin verilerini de içeren Fortune 500 ile karşılaştırma yaparken bunu hesaba katmak gerek ama iki tablo arasındaki fark çarpıcı: Dünyada ve Türkiye'de ekonomik büyümenin tatminkâr olduğu, küresel şirketlerin rekor kârlar elde ettiği bir

Yazının Devamı

Tezkere aymazları ve utanma duygusu

24 Temmuz 2006

Tüm bu iddialar gayet basit bir mantığa dayandırılıyor. Efendim Türkiye bu tezkereyi geçirip ABD'nin Irak işgaline ortak olsaymış bölgede güç ve söz sahibi haline gelip PKK'nın kökünü kazıyacakmış, Kürt devletinin kuruluşunu engelleyecekmiş, ABD askerleriyle kolkola duruma hakim olacakmış. Tezkere aymazlarının bu müthiş öngörüleri arşivlerde duruyormuş. "Tezkere geçmesin" diye yaygara koparanlar ise "entel" bir grupla, "ulusalcı" ve "İslamcı" gruplarmış. Türkiye'yi ABD'nin Irak'taki ve Ortadoğu'daki politikasının bir maşası haline getirecek olan 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM 'den geçmemiş olmasını büyük bir felaket olarak algılayan takım, son günlerde yeniden "Ah o tezkere geçseydi" şarkısını söylemeye başladı. Bunlar arasında bazı büyük gazetelerin yayın yönetmenleri de var. Onlara göre, tezkerenin geçmesine karşı çıkmış olanları ise neredeyse vatana ihanetle suçlamak gerekiyor. ABD'nin uydurma olduğu sonradan anlaşılan gerekçelerle Irak'a saldırma hazırlıkları yaptığı günlerde 1 Mart Tezkeresi'nin geçmesini savunanların dayandıkları temel bir varsayım vardı. ABD, karşı konulmaz askeri gücüyle Saddam'ın işini birkaç ay içinde bitirip Irak'ın ve bölgenin mutlak hakimi haline

Yazının Devamı