<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yerel seçim kampanyasını biraz da hayretle izledim doğrusu. Halkımızdaki, insanımızdaki yerel yönetici - ya da hiç olmazsa muhtar - olma arzu ve iştiyakını nasıl yorumlamak gerektiğini düşünüp durdum, hatırı sayılır bir görüntü kirliliği yaratan bu kampanya boyunca. Bir mucizeyle bile seçimi kazanma şansı olmayan adayların, nasıl canla, başla seçim kampanyasını sürdürdüklerine, akıl almaz harcamalar yaptıklarına bir türlü akıl erdiremedim. Herhalde bu olayın içinde olmanın, fiyakalı fotoğraflarını duvarlarda sergilemenin, medyada yer almanın ve birilerinin desteğini görmenin sağladığı çok özel bir tatmin var insanlara. Bu panayırın içinde oyuncu olarak yer almak, seçimi kazanma umudu olmayan adaylar için de bu serüveni yaşanmaya değer kılıyor belki de.
Yerel yönetimlere talip olan kimi adayların han, hamam, apartman blokları, hastane, arsa ve tarla edinmedeki üstün başarılarının yanı sıra, birçok adayın akıl almaz projeler üretmedeki başarıları da göz yaşartıcı düzeydeydi. Konu yerel seçimler değil de hayali proje üretme yarışması olsaydı jüri fevkalâde zorlanırdı eminim. Bu vesileyle üretilen projelerle yalnızca ülkemizde değil dünyanın herhangi bir
Dünyada kişi başına en çok askeri harcama yapan iki ülke hangisi? ABDnin askeri harcamalarını büyük ölçüde artırmaya karar verdiği 2001 yılı öncesindeki durumu gösteren 2000 yılı verilerine göre dünyada kişi başına en çok askeri harcama yapan ülke İsrail. Earthcan tarafından yayımlanan Savaş ve Barış Atlası (The Atlas of War and Peace) adlı yayında yer alan verilere göre kişi başına 1.512 dolarlık askeri harcama yapan İsraili 1.059 dolarla ABD izliyor. İsrail ve ABDnin kişi başına askeri harcama bakımından ne kadar farklı bir evrende bulunduklarını anlamak için birkaç ülkenin daha kişi başına askeri harcama rakamlarına bakalım: Fransa 580 dolar, İngiltere 576 dolar, Rusya 400 dolar, Almanya 343 dolar, Türkiye 159 dolar, Çin 32 dolar. Savaş ve Barış Atlasında yer alan 2002 yılı verilerine göre İsrailin 120.000 kişilik bir askeri gücü ve her an devreye girebilecek olan 400.000 yedeği var. İsrail 3.930 savaş tankına, 5.500 zırhlı personel taşıyıcıya, 200 füze rampasına, 445 savaş uçağına ve 133 zırhlı helikoptere sahip. Buna karşılık Filistinin elinde 35.000 kişilik bir paramiliter güvenlik gücü, 45 zırhlı personel taşıyıcı, 1 uçak ve 4 helikopter var. İsrailin gücü ABDnin 11 Eylül
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dünyada kişi başına en çok askeri harcama yapan iki ülke hangisi? ABD'nin askeri harcamalarını büyük ölçüde artırmaya karar verdiği 2001 yılı öncesindeki durumu gösteren 2000 yılı verilerine göre dünyada kişi başına en çok askeri harcama yapan ülke İsrail. Earthcan tarafından yayımlanan Savaş ve Barış Atlası (The Atlas of War and Peace) adlı yayında yer alan verilere göre kişi başına 1.512 dolarlık askeri harcama yapan İsrail'i 1.059 dolarla ABD izliyor. İsrail ve ABD'nin kişi başına askeri harcama bakımından ne kadar farklı bir evrende bulunduklarını anlamak için birkaç ülkenin daha kişi başına askeri harcama rakamlarına bakalım: Fransa 580 dolar, İngiltere 576 dolar, Rusya 400 dolar, Almanya 343 dolar, Türkiye 159 dolar, Çin 32 dolar.
İsrail'in gücü
Savaş ve Barış Atlası'nda yer alan 2002 yılı verilerine göre İsrail'in 120.000 kişilik bir askeri gücü ve her an devreye girebilecek olan 400.000 yedeği var. İsrail 3.930 savaş tankına, 5.500 zırhlı personel taşıyıcıya, 200 füze rampasına, 445 savaş uçağına ve 133 zırhlı helikoptere sahip. Buna karşılık Filistin'in elinde 35.000 kişilik bir paramiliter güvenlik gücü, 45 zırhlı personel taşıyıcı, 1 uçak
• Saddamın korkunç kitle imha silahları olduğunu söyleyerek savaşı haklı göstermeye çalışan Bush ve Blair, bu silahlar bir türlü bulunamayınca, fare deliğine gizlenmiş ve saçı sakalına karışmış bir Saddam Hüseyin enkazıyla tatmin olmak zorunda kaldı.• Başkan Bushun, Saddamın dağılmış ordusunu yenerek elde edilen büyük askeri zaferi ilan ettiği 1 Mayıs gününden sonra 430 Amerikan askeri öldü.• Toplam koalisyon kayıpları 675i buldu, yaralı sayısı 3000e yaklaştı.• Birleşmiş Milletler görevlisi olan ya da başka görevlerle Irakta bulunan 150 sivil hayatını kaybetti.• En az 13.500 Iraklı asker ve 8.500 dolayında sivil öldü.• Irak operasyonu için ayrılan kaynak 100 milyar doları geçti. Yoksul ülkelere yapılan yıllık kalkınma yardımının toplamı ise 50 milyar dolar.• Irak teröre açık bir ülke haline geldi ve küresel terör yeni başarılara imza atmaya başladı.• Irakın bir iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu iddiaları yaygınlaştı.Irakta elde edilen bu büyük başarı(!) ABDye Fastan Afganistana uzanan bölgeyi "düzeltme" cesaretini verdi ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ısıtılıp gündeme getirildi. 13 Mart tarihli Financial Times gazetesi şimdi BOPun da kadük olduğunu yazıyor. ABD ve
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
ABD ve koalisyon ortaklarının Irak'a savaş açmalarının üzerinden bir yıl geçti. Benzersiz başarılarla(!) dolu bir yıldı bu. ABD Başkanı Bush'a ve İngiltere Başbakanı Blair'e haksızlık etmemek için bu müthiş yılın bilançosunu madde madde çıkartmak lazım. Bakın neler olmuş şu bir yılda:
• Saddam'ın korkunç kitle imha silahları olduğunu söyleyerek savaşı haklı göstermeye çalışan Bush ve Blair, bu silahlar bir türlü bulunamayınca, fare deliğine gizlenmiş ve saçı sakalına karışmış bir Saddam Hüseyin enkazıyla tatmin olmak zorunda kaldı.
• Başkan Bush'un, Saddam'ın dağılmış ordusunu yenerek elde edilen büyük askeri zaferi ilan ettiği 1 Mayıs gününden sonra 430 Amerikan askeri öldü.
• Toplam koalisyon kayıpları 675'i buldu, yaralı sayısı 3000'e yaklaştı.
• Birleşmiş Milletler görevlisi olan ya da başka görevlerle Irak'ta bulunan 150 sivil hayatını kaybetti.
Türkiyede ekonomik krizlerle karşılaşmaya o kadar alıştık ki bizim için uzunca sayılabilecek bir süredir, bizim anladığımız anlamda bir kriz yaşanmaması, faizlerin ve döviz kurlarının patlamaması adeta bir şaşkınlık yaratıyor insanlarda. Hatta bu durumunu geçici olduğunu düşünüp yeni bir krizin nasıl patlayacağını sorup duranlar da var. Kimisi dış ticaret açığındaki büyümeyi, kimisi sıcak para girişini, kimisi bazı bakanların yakında IMFden kurtulacağız diye demeçler vermesini tehlike işareti sayıyor. Enflasyondaki düşüşün halka olumlu biçimde yansımadığını ve iç piyasadaki durgunluğun aşılamadığını vurgulayarak bu durumun yaygın bir toplumsal tepkiye dönüşebileceğini düşünenlere de rastlanıyor. Bu saydığımız tehlike işaretlerinin hiçbiri şu an için sonuç doğuracak olgunlukta görünmüyor ama yerel seçimler sonunda Türkiyede nasıl bir siyasi ortamın oluşacağını ben de merak ediyorum doğrusu. Birinci kaygım, AKPnin oy oranının artırarak bir yerel seçim zaferi kazanması ve yerel yönetimlere de tamamen hakim olması halinde bu durumu hazmedemeyerek ben bu ülkenin tek hakimiyim havasına girmesi olasılığından kaynaklanıyor. Erdal Sağlam dünkü yazısında bu kaygının Ankarada da duyulduğunu
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'de ekonomik krizlerle karşılaşmaya o kadar alıştık ki bizim için uzunca sayılabilecek bir süredir, bizim anladığımız anlamda bir kriz yaşanmaması, faizlerin ve döviz kurlarının patlamaması adeta bir şaşkınlık yaratıyor insanlarda. Hatta bu durumunu geçici olduğunu düşünüp yeni bir krizin nasıl patlayacağını sorup duranlar da var. Kimisi dış ticaret açığındaki büyümeyi, kimisi 'sıcak para' girişini, kimisi bazı bakanların 'yakında IMF'den kurtulacağız' diye demeçler vermesini 'tehlike işareti' sayıyor. Enflasyondaki düşüşün halka olumlu biçimde yansımadığını ve iç piyasadaki durgunluğun aşılamadığını vurgulayarak bu durumun yaygın bir toplumsal tepkiye dönüşebileceğini düşünenlere de rastlanıyor.
Siyasi risk
Bu saydığımız 'tehlike işaretleri'nin hiçbiri şu an için sonuç doğuracak olgunlukta görünmüyor ama yerel seçimler sonunda Türkiye'de nasıl bir siyasi ortamın oluşacağını ben de merak ediyorum doğrusu. Birinci kaygım, AKP'nin oy oranının artırarak bir yerel seçim zaferi kazanması ve yerel yönetimlere de tamamen hakim olması halinde bu durumu hazmedemeyerek 'ben bu ülkenin tek hakimiyim' havasına girmesi olasılığından kaynaklanıyor. Erdal
Terörün hiçbir türünü onaylamasak da küresel terörün özellikle 11 Eylül 2001den bu yana çarpıcı eylemler gerçekleştirerek dünyanın gidişatını etkilediğini kabul etmemiz gerekiyor. Geçen hafta İspanyada gerçekleştirilen ve 200 dolayında insanın hayatına mal olan korkunç eylemler, yaygın görüşe göre seçim sonuçlarını belirledi ve Irak savaşına karşı olan, muhalefetteki Sosyalist Parti beklenmedik şekilde seçimi kazandı. İktidardaki Popüler Parti hükümetinin, terörist saldırıyı hemen ayrılıkçı Bask örgütü ETAya fatura etmeye kalkışması, buna karşılık saldırının El Kaide ile ilintili olduğu izleniminin güçlenmesi, Irak savaşında ABDyi destekleyen Popüler Partinin yenilgisini hazırladı. Seçimi kazanan Sosyalist Partinin lideri Zapatero, seçimden sonraki ilk demecinde, Irakın Birleşmiş Milletler denetimine geçmemesi halinde Iraktaki İspanyol askerlerini geri çekeceğini açıkladı. Madriddeki korkunç terör eylemi İspanya dışında da etki yaratacak, önemli bir siyasi sonuç doğurmuş oldu. Küresel terörün İspanya eylemiyle elde ettiği başarının temelleri, Bush yönetiminin 11 Eylül saldırısına karşı gösterdiği tepkiye dayanıyor. 11 Eylül eylemi rakipsiz süper güç ABDnin dokunulmazlığına darbe