<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Şarküteride eski peynirlerin sergilendiği vitrinden maksada en uygun seçimi yapmakta zorlanıyorum ama nedense bu peynirlere bakarken hep CHP'nin benzersiz başarılara (!) imza atan lideri ve diğer büyükleri geliyor aklıma. Hepsi de zaman içinde tadını bulmuş, olgunlaşmış, vatana, millete, sola bilmediği lezzetleri tattıracak kıvama gelmiş siyaset üstatları. Onların başarısını engelleyen tek şey, eski peynirden anlamayan ve "ille de yenisi olsun, ben değişim istiyorum" diye tutturan, kültürsüz, görgüsüz Türk seçmeni. Eski peynirin bir tadını alsalar bir daha bırakmayacaklar ama bir türlü olmuyor işte, zorla tutup yedirmek de demokrasiye sığmıyor biraz. Neresinden baksanız tatsız bir durum.
CHP'nin başına bir de Kemal Derviş belası çıktı. Adamın "emperyalizmin ajanı" olarak Türkiye'ye gönderildiği ve DSP'deki "peynirler"i yenmez hale getirdikten sonra şimdi de CHP'ye musallat olduğu ortada. CHP'deki "peynirler"i de mahvedecek bütün "bakteriler" adamın çantasında sanki, oraya buraya saçıp duruyor. Yok değişime ayak uydurmakmış, yok çağdaş sosyal demokrasiyle Atatürkçülüğün senteziymiş, yok toplantılara katılıp raporlar hazırlamakmış. Aklı sıra dağdan gelip
Çarşamba günkü yazımda, AKPnin halkın nabzını iyi tutarak Türkiye çapında bir ortak payda yakalayabildiğini ve toplumdaki değişim özlemini karşılayacak parti olduğu izlenimini vererek yaygın seçmen desteği elde ettiğini ileri sürmüştüm. AKPnin bugüne kadarki icraatıyla Türkiyeyi krizlerden uzaklaştırıp normalleştirme yoluna sokmuş görünmesinin de seçmen desteğini artırdığını belirmiştim. AKPnin bu noktaya gelmesine, iç ve dış konjonktürün yarattığı fırsatları iyi değerlendirmesinin ve hatta şansının iyi gitmesinin de katkıda bulunduğu da söylenebilir. Biliyorum, şu günlerde CHPnin geleceğini tartışmak ve "ne olacak şu solun hali" muhabbetine katılmak çok daha moda ama ben izninizle çarşamba günkü yazımda kaldığım noktaya döneceğim ve AKPnin bundan sonra hangi zorluklarla karşılabileceğini ve nelerle uğraşmak durumunda kalacağını tartışacağım. Bana öyle geliyor ki, AKPyi başarıya taşıyan faktörler önümüzdeki dönemde AKP için sorun da yaratabilir. Bu düşünceden yola çıkarak şu saptamaları yapabilir ve şu soruları sorabiliriz: AKP, toplumdaki değişim özlemini iyi değerlendirerek iktidar oldu ve seçmeni bu yönde adımlar attığına inandırarak desteğini korumayı başardı. Ancak acaba
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Biliyorum, şu günlerde CHP'nin geleceğini tartışmak ve "ne olacak şu solun hali" muhabbetine katılmak çok daha moda ama ben izninizle çarşamba günkü yazımda kaldığım noktaya döneceğim ve AKP'nin bundan sonra hangi zorluklarla karşılabileceğini ve nelerle uğraşmak durumunda kalacağını tartışacağım.
Çarşamba günkü yazımda, AKP'nin halkın nabzını iyi tutarak Türkiye çapında bir 'ortak payda' yakalayabildiğini ve toplumdaki değişim özlemini karşılayacak parti olduğu izlenimini vererek yaygın seçmen desteği elde ettiğini ileri sürmüştüm. AKP'nin bugüne kadarki icraatıyla Türkiye'yi krizlerden uzaklaştırıp normalleştirme yoluna sokmuş görünmesinin de seçmen desteğini artırdığını belirmiştim. AKP'nin bu noktaya gelmesine, iç ve dış konjonktürün yarattığı fırsatları iyi değerlendirmesinin ve hatta şansının iyi gitmesinin de katkıda bulunduğu da söylenebilir.
Zorluk nerede?
Bana öyle geliyor ki, AKP'yi başarıya taşıyan faktörler önümüzdeki dönemde AKP için sorun da yaratabilir. Bu düşünceden yola çıkarak şu saptamaları yapabilir ve şu soruları sorabiliriz:
TÜSES araştırması, seçmenlerin % 64ünün ekonomik gidişattan, % 63ünün ülke yönetiminden memnun olduğunu gösteriyordu. Aynı araştırmaya göre önümüzdeki 12 ayda ekonomik durumun daha da iyiye gideceğini düşünenlerin oranı % 70i, sosyal - siyasal durumun daha iyiye gideceğini düşünenlerin oranı da % 64ü buluyordu. TÜSES araştırması, 2002de AKPye oy verenlerin % 93ünün gene AKPye oy verme niyetinde olduğunu, CHPde ise bu oranın % 73te kaldığını ve 2002de CHPye oy verenlerden % 14ünün bu seçimde AKPye oy verme eğilimini de ortaya koyuyordu. Yerel seçimler öncesinde yapılan kamuoyu araştırmaları arasında, seçim sonuçlarına en iyi ışık tutan çalışma TÜSES (Türkiye Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı) için Veri Araştırmanın gerçekleştirdiği araştırmaydı bence. Geçen yılın aralık ayı ile bu yılın ocak ayında yapılan saha çalışmasına dayanan bu araştırmanın bana anlamlı gelen bazı bulgularına seçimler öncesinde birkaç kez değinmiştim. Bu araştırmanın bulguları, toplumun Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminden büyük ölçüde şikayetçi olduğu yolundaki iddiaları doğrulamıyordu. Seçim sonuçları TÜSES araştırmasının bulgularını büyük ölçüde doğruluyor ve AKP yönetiminin ülke genelinde
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yerel seçimler öncesinde yapılan kamuoyu araştırmaları arasında, seçim sonuçlarına en iyi ışık tutan çalışma TÜSES (Türkiye Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı) için Veri Araştırma'nın gerçekleştirdiği araştırmaydı bence. Geçen yılın aralık ayı ile bu yılın ocak ayında yapılan saha çalışmasına dayanan bu araştırmanın bana anlamlı gelen bazı bulgularına seçimler öncesinde birkaç kez değinmiştim. Bu araştırmanın bulguları, toplumun Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminden büyük ölçüde şikayetçi olduğu yolundaki iddiaları doğrulamıyordu.
TÜSES araştırması, seçmenlerin % 64'ünün ekonomik gidişattan, % 63'ünün ülke yönetiminden memnun olduğunu gösteriyordu. Aynı araştırmaya göre önümüzdeki 12 ayda ekonomik durumun daha da iyiye gideceğini düşünenlerin oranı % 70'i, sosyal - siyasal durumun daha iyiye gideceğini düşünenlerin oranı da % 64'ü buluyordu. TÜSES araştırması, 2002'de AKP'ye oy verenlerin % 93'ünün gene AKP'ye oy verme niyetinde olduğunu, CHP'de ise bu oranın % 73'te kaldığını ve 2002'de CHP'ye oy verenlerden % 14'ünün bu seçimde AKP'ye oy verme eğilimini de ortaya koyuyordu.
AKP'nin 'ortak payda'sı
Seçim sonuçları TÜSES
"2003 yılında ihracatta gerçekleşen büyümenin arz ve maliyet koşullarının iyileşmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Özellikle işgücü ve enerji maliyetlerinin düşük düzeylerde oluşu ve verimlilik artışı Türk lirasının reel olarak değer kazanmasına rağmen firmalara dünya ölçeğinde rekabet gücü sağlamıştır. Ayrıca finansman imkanlarındaki iyileşme, artan ihracat fiyatları ve ABD doları/euro parite etkisi de bu artışı desteklemiştir."Merkez Bankası raporunda yer alan grafiklerden biri özel imalat sanayiindeki verimlilik artışlarıyla ihracat miktar endeksi arasındaki yakın ilişkiyi gayet güzel ortaya koyuyor. 2003 yılında verimlilik artışları sürerken reel ücretlerin düşmeye devam etmesinin de ihracattaki artışı desteklediği anlaşılıyor. İhracattaki sıçramanın sınırını da bu faktörler belirleyecek herhalde. TC Merkez Bankasının Ödemeler Dengesi Raporu, Türk lirasının değerlendiği bir ortamda 2003 yılında Türkiyenin ihracatının nasıl yüzde 30luk bir artış gösterdiğine rakam ve grafiklerle açıklık getiriyor. Bir kere dolar bazındaki yüzde 30luk artışın yüzde 7lik bölümü euronun dolar karşısında değer kazanmasından kaynaklanmış. Geriye kalan yüzde 23lük artış da az değil kuşkusuz ve
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
TC Merkez Bankası'nın Ödemeler Dengesi Raporu, Türk lirasının değerlendiği bir ortamda 2003 yılında Türkiye'nin ihracatının nasıl yüzde 30'luk bir artış gösterdiğine rakam ve grafiklerle açıklık getiriyor. Bir kere dolar bazındaki yüzde 30'luk artışın yüzde 7'lik bölümü euronun dolar karşısında değer kazanmasından kaynaklanmış. Geriye kalan yüzde 23'lük artış da az değil kuşkusuz ve bunda ihraç ürünlerimizin fiyatlarında gözlenmeye başlanan artışın da bir miktar katkısı var. İhracattaki artışın temel nedenlerini şöyle açıklıyor Merkez Bankası Raporu:
"2003 yılında ihracatta gerçekleşen büyümenin arz ve maliyet koşullarının iyileşmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Özellikle işgücü ve enerji maliyetlerinin düşük düzeylerde oluşu ve verimlilik artışı Türk lirasının reel olarak değer kazanmasına rağmen firmalara dünya ölçeğinde rekabet gücü sağlamıştır. Ayrıca finansman imkanlarındaki iyileşme, artan ihracat fiyatları ve ABD doları/euro parite etkisi de bu artışı desteklemiştir."
Merkez Bankası raporunda yer alan grafiklerden biri özel imalat sanayiindeki verimlilik artışlarıyla ihracat miktar endeksi arasındaki yakın ilişkiyi gayet güzel ortaya
Yerel yönetimlere talip olan kimi adayların han, hamam, apartman blokları, hastane, arsa ve tarla edinmedeki üstün başarılarının yanı sıra, birçok adayın akıl almaz projeler üretmedeki başarıları da göz yaşartıcı düzeydeydi. Konu yerel seçimler değil de hayali proje üretme yarışması olsaydı jüri fevkalâde zorlanırdı eminim. Bu vesileyle üretilen projelerle yalnızca ülkemizde değil dünyanın herhangi bir ülkesinde bile ödül kazananlar olabilirdi. Yerel seçim kampanyasını biraz da hayretle izledim doğrusu. Halkımızdaki, insanımızdaki yerel yönetici - ya da hiç olmazsa muhtar - olma arzu ve iştiyakını nasıl yorumlamak gerektiğini düşünüp durdum, hatırı sayılır bir görüntü kirliliği yaratan bu kampanya boyunca. Bir mucizeyle bile seçimi kazanma şansı olmayan adayların, nasıl canla, başla seçim kampanyasını sürdürdüklerine, akıl almaz harcamalar yaptıklarına bir türlü akıl erdiremedim. Herhalde bu olayın içinde olmanın, fiyakalı fotoğraflarını duvarlarda sergilemenin, medyada yer almanın ve birilerinin desteğini görmenin sağladığı çok özel bir tatmin var insanlara. Bu panayırın içinde oyuncu olarak yer almak, seçimi kazanma umudu olmayan adaylar için de bu serüveni yaşanmaya değer